Kürt kim ? Türk kim hepimiz kardeşiz..


ADIYAMAN'IN YAŞAYAN ESFANE İSMİ KOLCU ŞIHO; KÜRT KİM? TÜRK KİM?HEPİMİZ KARDEŞİZ.. Adı Şeyho Devran, bilinen adıyla “Kolcu Şıho”. 85 yaşında ihtiyar bir delikanlı. Yaklaşık 2 asırdır Adıyaman’da yaşayan bir ailenin bireyi. Adıyaman’ın ilk “özel güvenlik” görevlisi. Şıh Emmi, daha sonra tulumbacı yani itfaiyeci olarak Adıyaman belediyesinde göreve başladı. “Oğlum vali, kızım kaymakam olsa bana ne faydası var” diyen Şıh Emmi, gençlere önemli tavsiyelerde bulundu. İşte Adıyaman tarihine ışık tutan ve oldukça keyifli geçen bir röportaj… BEN İTFAİYECİYKEN HÜKÜMET KONAĞI YANDI, ARASA YANDI, ÇARŞI PATLADI ADIYAMAN TARİHİNİN EN ÖNEMLİ HİZMETİ İÇME SUYUDUR. KİM SU GETİRDİYSE ALLAH RAZI OLSUN HANIMLA YÜZÜK TAKTIK AMA UTANIYORDUK, ŞİMDİKİ GİBİ HERKESİ “KOLU KOLA TAKIP TA GEZDİRME” YOKTU Kİ! RIZA VARDI, Bİ OTURUŞTA 7 TANE SOMUNU YERDİ. 15–20 TANE LAHMACUN YERDİ. ALEVİ DE KARDEŞİMİZ, KÜRT’TE KARDEŞİMİZ. HEPİMİZ BİR KANDAN GELMEYİZ.

post

 17    2016-09-05  


             OĞLUM VALİ,KIZIM KAYMAKAM OLSA NE FAYDASI VAR..!

şıh emmi, sen adıyaman’ın en yaşlılarından birisisin. yıllarca devlet memuru olarak görev yaptın. ama daha öncesinde adıyaman’ın ilk özel koruması olarak ta tarihe geçtin. nedir bu “koruculuk” meselesi?

Aslında benim gençliğim rençperlikle geçti. Öküzlerim vardı, tarlam vardı. Tarlayı sürer ekin biçerdim. Hep çalıştım yani. Daha sonra kolculuk yani korumacılık yaptım. 14 yıl korumacılık yaptım. Bağ, bahçe ekili tarlalara giren davarları yakalardım, yani tarlaları bahçeleri korurdum. Devlet işi değildi ama şimdiki özel güvenlikler gibi çalışırdım.

peki, kolculuktan sonra neler yaptın? itfaiyecilik günlerin nasıldı mesela?

Rahmetli Mithat Harıkçı döneminde işe girdim. İtfaiyeci olarak başladım göreve ama daha çok su işine baktım. Pirindeki suyu Adıyaman’daki tarların sulaması için kullanıyorduk. Bende o suyun başındaydım. Bütün bahçelerin suyunu ben ayarlardım. İtfaiyeci olarak ilk zamanlarda kollu arabalarımız vardı yani tulumba arabalar. İki kolu vardı, iki kişi sürerdi arabayı. Nerde su varsa gider doldurur yangına müdahale ederdik. Daha sonra itfaiye arabası aldık. Çok büyük yangınları söndürdük o zamanlar. Mesela hükümet binası yandı. Şimdiki Esensoy parkının yerinde hükümet binası vardı orası yandı. Buğday arasası yandı. Oturakçı pazarının köşesindeydi. Adıyaman’ın çarşısı hep oradaydı zaten, çarşı yandı derlerdi o zamanlarda. İtfaiyecilik maceralarım da öyle geçti.

peki, askerliğine gelelim. askerlik anıların var mı?

Olmaz mı? Ardahan’da yaptım askerliğimi. Kars Ardahan’da, 2 yıl yaptım. Doğru dürüst dil bilen yani düzgün konuşmayı bilen yoktu. Çoğunluğu köylülerdi. Belki de hayatlarında ilk defa köylerini bırakıp başka yere gelmişlerdi. Adıyaman’dan da çok asker vardı. Tekmil bile veremiyorlardı. Ben asteğmeni bile hizaya getirdim. Tekmil veremiyordu. Bölük komutanına yüzbaşıya tekmili ben verirdim. Ses yoktu, komuta yoktu, düzgün konuşma yoktu. Öğretmendi ama askerlik başka bir şey oğlum.

evli miydin askere gittiğinde?

Evliydim ama çocuğum yoktu o dönemde. Abimgil, Acar’gilin binasının yerinde (Harıkçı caddesinin girişinde) oturuyorlardı. Biz ise Hocaömer mahallesinde oturuyorduk. Zeliha teyzeni birkaç sefer gördüm ama hiç konuşmadık. Bizimkiler onlara gider gelirdi ama ben hiç gitmedim. Hanımla Yüzük taktık ama Utanıyorduk, sıkılıyorduk yani. Şimdiki gibi herkesi “kolu kola takıp ta gezdirme” yoktu ki! Ben evlenene kadar o sokaktan geçemezdim. 65 yıl olmuş çok şey de hatırlamıyorum aslında. Biz imkânı mı vardı ki mahallesinden geçelim, ayıptı. Ama şimdi öyle mi? şimdi kol kola takıp geziyorlar. Bazen çarşıya çıktığımda gençlere bakıyorum da evlenmeseler daha iyi. Her şey Aşikâr olmuş.

şıh emmi evlendin, bu mahalleye geldin yerleştin. komşuların kimdi? arkadaşların kimdi?

Valla arkadaşlarımın çoğu öldü. Abişgil vardı, İbişgil vardı, Kara Aziz vardı, Pıççi vardı. Bunları siz bilmezsiniz, vay dünya vay… Mahallede komşularımız arasında mobilyacı Zülfü vardı. Baban vardı, kör Rıza, Hasanı Haççe vardı aha bu yanda. Mehmedo’gil vardı, Dursun Çavuşgil vardı. Buralar hep bahçeydi zaten Abdullah Efendigilin bahçesiydi fazla kimse yoktu ki buralarda. Rıza bizim yanımızdaki evde oturuyordu. Çok iştahlıydı çok yemek yerdi. Bi oturuşta 7 tane somunu yerdi. 15–20 tane lahmacun yerdi. Ben kendi elimden getirdim bi kere. Maşallah iştahlıydı ama kendine hiç bakmazdı. Allah rahmet eylesin boğazına çok düşkündü. Bi oğlu var ismi Ender. Şeker gibi bir çocuk yav. Öyle çocuk mu olur. Allah işini rast getirsin.

eğitim durumun neydi. hiç okula gittin mi şıh emmi?

Okula tek bir gün öğleye kadar gittim sonra da kaçtım. Şimdiki demokrasi parkının yerinde bi okul vardı sadece. Bahçeydi hep oralar. Hösnünün bahçasıydı hep oralar. Şimdi banka manka olmuş hep. Orda suya da düştüm aha gidiş o gidiş. Öğlene kadar gittim sonra da hiç gitmedim. Eğitimim yok yani. Ama daha sonra kendi kendime öğrendim okuma yazmayı. Adımı yazom, altına imzamı atom işte yeter…

peki, şıh emmi adıyaman’da insanlar neler yapıyordu eskiden. nasıl eğlenirlerdi, nerelere giderlerdi?

Bahar gelince insanlar nakıbın havuzuna giderlerdi. Sultan nevruza. Zombaba’nın arkasındaydı. 7 gardaş vardı türbe. Aha bu arkada(şimdiki cumhuriyet kapalı spor salonun arkasından bahsediyor) oraya giderlerdi. Düğün yaparlardı kaç gün sürerdi bilmezdik. O zaman keyf güzeldi ama şimdi sultan nevruzu başka bi çeşit yapmışlar.

belediyecilik dönemine geri dönelim. şıh emmi çalıştığın belediye başkanlarıyla aran nasıldı? hizmeti seviyorlar mıydı? neler yaptılar adıyaman için?

Mithat Harıkçı çok iyi bir başkandı. Çok iyiliği oldu. Sonra da şevket Gürsoy vardı, hoştu konuşmayı severdi, datlıydı yani. o da iyi hizmet haptı. Erdem’de vardı (Mehmet erdem) çalışkandı. Kocatürk’te vardı. Allah var iyi reislerdi. Bana hepsi iyiydi. Bana hangi görevi verseler yapardım. Gözleri arkada kalmazdı yani. Adıyaman’a yapılan en iyi hizmet Su dur. Mıhtadın (Mithat Harıkçı) yaptığı hizmettir. O belediye reisi olmasaydı biz bugün Gürlevik suyunu içemezdik. O dağlara gittik. eheeeee, öküzlerle boru götürürdük. Yakın köylerden Dandırmaz köyünden falan emanet öküz alır boru taşırdık. Taaaaa Gürleviğin gözüne kadar götürürdük. Bir de necip şeyi getirdi, Malatya tarafından Havşeri suyunu. Zombaba reisken Kırkgözü getirdi, Koru suyu geldi. Ama bugün su yetmiyor, Çünkü şehir büyüdü, nüfus arttı. Evler gitmiş Kâhta’ya kavuşmuş, bu tarafta Gölbaşı’na kavuşmuş, Besni’ye kavuşmuş.

peki, yıllarca çalıştın ve emekli oldun. hiç üzüldün mü emekli oldun diye?

Yok, niye üzüleyim. Çok şükür emekli maaşımı da yiyorum, aha ondan geçinip gidim işte. Oğlum vali, kızım kaymakam olsa bana ne faydası var. Tamam, çocuklarım bakıyorlar bize, birer gömlek alıyorlar, bi şalvar alıyorlar. O da kızlar ha! Oğlanlardan bişey görmedim.

peki, oğların sana kızmasınlar şıh emmi?

(Esprili Bir Soruya Esprili Bir Yanıt Geliyor)

Yok, oğlum, oğlanlar bana hiç bişey yapamazlar, seslerini bile çıkaramazlar. Ne demek yav.

şıh emmi, sende genç oldun, büyüklerine karşı nasıldın, şimdiki gençleri de görüyorsun onlar büyüklerine nasıl davranıyorlar. biraz kıyaslarsan…

Şimdi terbiye yok, saygı yok. Önce utanırlardı ki bi büyüğün yanından geçeler. Şimdi çok ahlaksızlar, saygı yok, seviye yok. Büyük küçük bilmek yok. Bu nasıl gençlik yav. Bu dünya bize de kalmaz kimseye kalmaz. Onun için kıymetini bilelim. Kızlar hele Allah esirgesin. Eskiden hiçbir kız baş açık gezer miydi, büyüklerin yanından geçerken yere bakarlardı ayıptı. Biz gençken hiç kız görmedik. Eşimi bile ben baş açık hiç görmedim. Şimdi herkes açık seçik giyiyor. Açık giyinenler de başı kapalı diye gezenler de. İstiyorlar ki herkes kendilerine baksın. Öyle olur mu? Üzüm üzüme baka baka kararır derler.

adıyaman’da o dönemlerde sosyal yaşantı nasıldı. komşuluk nasıldı, esnaflık nasıldı?

Komşuluk çok güzeldi. Herkes birbirine gider gelirdi. Mesela Süryaniler vardı. Bayramlarına giderdik. Yumurta pişirirlerdi. Menilo vardı beni arkadaşım. Nalbantları vardı. Köşkerlik ederlerdi. Bahçeleri, bağları vardı. Bize göre çok iyilerdi, Ama bizde onlara iyiydik. Sonradan hep kaçtı gittiler. Bi kereden yok oldular. Çok evleri vardı, evlerin şehirliler aldı. Bi mezarlıkları kaldı, bir de kiliseleri. Orada Mehmet ağanın bahçesi vardı, iki üç tane pınar vardı. Şimdi hiçbiri yok. Hep yalan oldu.

peki, çarşı patladı hikâyesi nedir şıh emmi?

Oradan kanalizasyon geçerdi. Bir gün çarşı patladı dediler biz de gittik. Baktık ki yol böyle ikiye ayrılmış. Şehir oradaydı. Dükkânlar vardı, eski belediye oradaydı. Kasap pazarı oradaydı, itfaiye oradaydı. Köylüler sebze-meyve getirir, geri de yerine alışveriş yapar dönerlerdi. Köylüler şehre gelmeyi çok bilmezlerdi. Elbiseleri yoktu, ayakkabıları bile yoktu. Bir şalvarı on kişi giyerdi. Biri giyer şehre gelir işini yapar, döndüğünde o şalvarı başkası giyer bu defa o gelirdi. Öyle herkesin elbisesi yoktu ki. Nerdeeeee… Eğlencemiz de pek yoktu. Dağ dibinde bi bağım vardı. Zeliha teyzenle bi oraya giderdik. Başka da bişey bilmiyorum. Onu da oğlumu evereceğim zaman sattım. Bi daha da zey yoluna gitmedim.

Peki, Şıh Emmi, gençlere ne tavsiyelerde bulunmak istersin.

Valla gençler terbiyeli olsun başka bir şey istemiyorum. İnsan olsunlar, büyüğünü-küçüğünü tanısınlar. Bi öğrenmişler Türk, Kürt, alevi Sünni. Böyle bir şey yok. Alevi de kardeşimiz, Kürt’te kardeşimiz. Hepimiz bir kandan gelmeyiz, Kürt kim? türk kim? Hepsi köylü çocuğu. Hepimiz mutlaka bir köyden gelmişiz, Eskiden her yer köymüş. Benim bildiğim de budur, diyeceğim de budur.ŞEHİRDE BU HAFTA

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

adıyaman,şehirde bu hafta