Yargucı;biz tüm darbelere karşı çıktık


CHP il delegesi Eski Milletvekili aday adayı İş adamı Abdurrahman YARGUCI ; -Biz her zaman tüm darbelere karşı çıktık.. -Darbe karşıtı ilk açıklamayı Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu yaptı. Diğer partiler ve Cumhurbaşkanı saatler sonra açıklama yapabildiler. -Türkiye'ye barışı kardeşliği CHP getirecektir.Kürt sorununu da CHP çözecektir.

post

 17    2016-10-18  


 

CHP den 1 Kasım Genel Seçimlerinde milletvekili aday adayı idiniz.Şimdi parti içindeki konumuz nedir?

Kasım Genel Seçimlerinde Adıyaman’da 26.Dönem Milletvekili A.Adayı oldum. Bu yarışta bir birinden kıymetli 24 isim yarıştı neticede 5 kişilik bir sıralama var. Aday listemiz kesinleştikten sonra seçim kampanyasına başladık ve elimizden gelen çabayı aday arkadaşlarımızın ve partimizin başarılı olabilmesi için gösterdik. CHP Merkez ilçe ve İl delegesiyim.

Kurumsal anlamda CHP'nin Adıyaman da potansiyel bir tabanı olmasına rağmen pratikte hareketlilik göstermiyor neden?

Konuşmamamızın ilerleyen bölümlerinde aslında bu sorunuza cevap olacak açıklamalarım olacak ama dediğiniz gibi bu potansiyel fazlasıyla var tek yapmak gereken kişisel hırs ve egolardan kurtulup “BEN” değil “BİZ” olmayı başarabilirsek, kişiler üzerinden değil de ilkeler ve ideolojiler üzerinden siyaset yaparsak var olan bu potansiyeli harekete geçirip Adıyaman’da istediğimiz sonuçları alabiliriz.

Adıyaman CHP yönetimi ile CHP üyeleri arasında sorun mu var?

Siyasi partilerin üyeleri arasında her zaman bir çekişme ve yarış vardır. Tabi olanda budur aslında. Herkes mensubu olduğu partinin başarısını kendi bakış açısı ve bireysel değerlendirmeleri ışığında daha başarılı olacağına inanır. Bu “Ego” dur. Oysa seçimler (İl-İlçe Kongreleri) kesin listenin açıklanmasından sonra bitmelidir. Netice olarak hepimiz aynı siyasi partiye mensup ve hem yerelde, hem de genelde iktidar olabilmesinin çabasındayız fakat bunu “Kolektif” bir birlikteliğe eviremiyoruz, odaklanmamız gereken asıl mesele bu Kolektif çalışmak.

Adıyaman gibi küçük şehirlerde başarı ancak il ilçe kongreleri dönemlerinde seçim yarışına girecek listelerin sayısını azaltmakla yani ittifakla olur. Bu hem yönetimlere girecek kişilerin daha “Ehil” olmasını sağlar. Hem de kolektif bir çalışmayı beraberinde getirir. Bu da başarıyı…

Geçmişten günümüze Adıyaman da CHP her zaman 2 vekil çıkarmıştır hatta 4 vekil çıkardığı dönemler olmuştu. Ama bugün bir tane dahi çıkaramıyor neden? Aynı şekilde belediyeler de.

Bunu sıradan bir cevap ile geçiştirmek kolaycılık olur. Özelde Adıyaman genelde Türkiye’de siyaseti şekillendiren Sosyal,Siyasal,Ekonomik,Psikolojik ve hatta etnik nedenleri iyi bilmek ve incelemek bu sorunun cevabını vermekte bize yardımcı olacaktır. Bütün bunları derinden sarsmış ve Yakın tarihimize baktığımızda 12 Eylül Askeri Faşist darbesi bu resmi görmemizde önemli bir milat’dır.

Evvelden beri kurgulanan, hayata geçirilmeye çalışılan Siyasal İslam söyleminin hayat bulduğu ülkemizde 12 Eylül ile birlikte bu söylem katlanarak büyüdü, güçlendi ve bu gün ki halini aldı. Sağ ve Sol söylemi ideolojik olarak resmen biçtiler, hatırlayınız bir gün bir sağcı diğer gün bir solcu asılıyordu. Binlerce insan hapishanelerde hükümlü olacağına yeni işkence metotlarına denek-kobay olarak kullanılıyordu. Faili meçhuller, Pirin işkenceleri, Ulucanlar,Diyarbakır,Metris,Mamak ve bu çoğaltılabilir. İnsanlığın yüz karası bu dönemde ne kadar sanatçı, akademisyen, siyasetçi varsa ya işkencelerde kırıldı, ya yurtdışına gitme zorunda kaldı, yada suya sabuna dokunmaz oldu. Kısacası Türkiye’nin Sosyal ve Siyasal Demografisi parçalanmış, yeni dünya düzenine göre yeniden kurgulanmaya başlamıştı.

Bir yandan “Tam Bağımsız Türkiye” diyenler  hapsedilerek, asılarak, işkencelerden geçirilerek,sürgün edilerek,görevden alınarak,yurt dışına gitmek zorunda bırakılarak etkisizleştirildi.

Diğer tarafta; Türkiye’nin Kendi umurlarında bile olmadığı “Tam Bağımsız Türkiye” diyenlere “Kanlı Pazar” hesapları yapanlar,12 Eylül sonrasında ellerini ovuşturarak altın tepside sunulacak olan fırsatı bekliyorlardı.

Tabi bu arada Kürt’lerin artık var olduğu, Nedense o zaman kadar herkes yoklardı diyordu ve siyasete yeni bir yelpaze daha eklenmiş oldu.

SHP Genel Başkanımız Merhum Erdal İNÖNÜ izlemiş olduğu Halkçı politikalar, doğru aday seçimi ve kendini basında ifade etmenin (Medya Bu gün ki gibi değildi tabii ) verdiği rahatlığı ile en önemlisi de Halk’a değerek,empati kurarak yerel seçimlerde çok önemli bir başarı sağladı, Yerel iktidar doğru sosyal belediyecilik anlayışını hakim kıldığı anda ya partisini iktidar eder yada iktidar ortağı. Nihayet böyle oldu.

Bizler Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanımız Sayın Kemal KILIÇDAROĞLU liderliğinde,  Halka değerek,onlara kendimizi doğru anlatarak,hassasiyetlerine dokunmak gibi bir niyetimizin olmadığını, sosyal ve ekonomik olarak onlara daha iyi bir gelecek sağlayacağımıza çalışacağımızı, herkesin daha özgür, daha zengin, daha mutlu olabileceğine çalışacağımıza, onlara kanın ve göz yaşının yerine kardeşliği ve barışı yeniden tesis edeceğimizi anlatırsak ilk yerel seçimde Türkiye’deki neredeyse tüm belediyeleri alır ve genel seçimlerde iktidar oluruz.

 CHP nerede hata yapıyor?

CHP hep önce Türkiye dedi…

Kara propagandaların önyargıların kırılması hem zaman hem de emek isteyen bir durum.  15 Temmuz darbe girişiminden sonra bizi darbecilikle suçlayanların oyuncaklarını ellerinden aldık.

Darbe karşıtı ilk açıklamayı Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu yaptı. Diğer partiler ve Cumhurbaşkanı saatler sonra açıklama yapabildiler.

Biz hiçbir zaman dini politika malzemesi yapmadık, yapılmasına da karşı çıktık.  Kuran-ı Kerim’i seçim meydanlarında elimize alıp propaganda aracı olarak kullanmadık.  Halkın inançlarına saygı duyduk, inançları sömürmedik, oy avcılığı için kullanmadık.  Ve de kullanmayacağız.

Biz hiçbir zaman laikliği savunmaktan geri adım atmadık. Laikliği savunanlar aşağılandı, adeta linç edildi. Türkiye için doğru olanı sonuna kadar savunduk. Oy kaygısı gütmedik.  Laikliğin bütün inançların güvencesi olduğunu söyledik. Laiklik dinsizliktir dediler, laiklik olursa camiler kapatılır ahır yapılır dediler. Halkın dini değerlerini acımasızca sömürdüler.  Sonunda laikliğin Türkiye için ekmek kadar su kadar değerli olduğunu herkes anladı.

Bazı CHP li arkadaşların sürekli halkı suçlamasını (ör halk cahil, makarnacı, kömürcü vb.)nasıl yorumluyorsunuz?

Ben feraset sahibi ve Cumhuriyet Halk Partisi ideolojisi ve Kültürü-Felsefesi ile yoğrulmuş birinin böyle bir suçlamada bulunduğunu kabul etmiyorum, yapanı da CHP’li olarak görmüyorum. Biz CHP’liler olarak Halkımıza yapılan tüm ayni ve nakdi yardımları sonuna kadar destekliyor yapanları da takdir ediyoruz. Sadece bu tür yardımların halkın sorunlarına kalıcı bir çözüm olmadığını ki yaklaşık olarak AKP hükümetleri döneminde 13 Milyar Liralık ayni ve nakdi yardımlar yapılmış biz yapılan bu yardımların istihdama yönelik kalıcı projelerle hayata geçirilip bir süre sonra hem üretim hem de istihdama katkı sunularak yatırıma dönüştürülmesini istiyoruz. Halkımızın yapılan yardımlarla afişe edilmesinden, onur ve gururlarının incitilmesinden endişeliyiz.Yapılan yardımların ya söylediğimiz yatırımlarla hayata geçirilmesi yada en azından bu yardımların saklı yapılarak siyaset malzemesi yapılmamasını rica ediyoruz.

Devletin yaptığı yardımlar bir parti yapıyormuş gibi gösterilemez. Sosyal devlet partili partisiz ayrımı yapmaz. Sosyal yardımları partiye üye olma koşuluna bağlamaz. 

Sizce CHP  bu gidişle iktidara gelebilir mi?Demokrasilerde iktidara alternatif muhalefet partilerin olması demokrasinin güçlenmesi adına  gereklidir. CHP bu boşluğu dolduruyor mu sizce?

Biz çoğulcu parlamenter sistemi savunan Demokrasinin eksiksiz işlemesinin takipçisi olacak ve ürettiği çözüm odaklı politikalarla halka kendini kabul ettirip iktidara güçlü alternatif olması gerektiğini savunuyoruz.

Yalnız ülkemizde şöyle bir handikap var; İktidar olan parti-ler ülkedeki her şeyi ele geçirmek ve her yerde iktidar olmak istiyor. Ne kadar Oda,Borsa, STK, Demokratik Kitle Örgütleri,düşünce kuruluşları, medya ve  hatta kooperatifler. Böyle demokrasi olmaz bu toplumu tamamen bir fikre ya da ideolojiye mahkum etmektir. Bunun adına da demokrasi denilmez tek adam  rejimi denir.

Cumhuriyet Halk Partisi bu anlamda hem muhalefet yapıyor,hem stk görevi yapıyor, hem dış politika yapıyor,hem ekonomik politikalar geliştiriyor, hem sosyal politikalar geliştiriyor, Yani şu an asli olan muhalefet görevine zorunlu olarak yukarıda saydıklarımızda eklendi. Sizce bu boşluk daha nasıl doldurulabilir.

Özgürlükçü demokrasiye Türkiye’nin ihtiyacı var.Evrensel hukuk kurallarının, insan haklarının Türkiye’de de acilen hayat bulması gerektiğini görüyoruz.

Barış Gelecek mi?

Kürt sorununu CHP çözecek…

Kürt sorununun silahların gölgesinde çözülemeyeceğini biliyoruz. Yaşadığımız tüm süreçler de bunu açıkça ortaya koydu.  Demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla uygulandığı bir ülke yaratmak için mücadele etmeliyiz. Barışı kalıcı kılmak için demokrasiyi tüm kural ve kurumlarıyla yerleştirmeliyiz.

AKP Kürt sorununu çözeceğini, barışı getireceğini söyleyerek iktidara geldi.  Kapalı kapılar ardında nasıl bir çözüm getireceğine dair halka bir açıklama yapmadan, barış görüşmeleri yürüttüğünü açıkladı.  Halkımız yıllarca barış olacak diye umutla bekledi. Sonunda anlaşıldı ki AKP’nin ne bir barış planı var, ne de niyeti. Hepsi oy avcılığı iktidarda kalmak için gündelik kısır politikaların bir parçası.

AKP 14 yıllık iktidarı döneminde Kürt sorununu çözmek isteseydi, diğer siyasi partilerin, sivil toplum kuruluşlarının, sendikaların, üniversitelerin de görüşlerini dikkate alması değerlendirmesi gerekirdi. Bunu yapmadığı gibi nasıl bir çözüm getirmeye çalıştığını da sakladı. Günlük politikalarla sorunu kangrenleştirdi. 

Demokrasiyi özümsememiş bir partinin Kürt sorununu çözmesini beklemek gerçekçi değildir. Bunu AKP’den beklemek sorunun derinleşerek uluslararası boyutlara taşınmasına, kangren olmasına sebep olabilir. Türkiye Kürt sorununu tamamen demokratik yöntemlerle kendi meclisinde çözmelidir.

Kürt sorununun TBMM’de tüm boyutlarıyla konuşulup tartışılması ve toplumsal mutabakatın sağlanması gerekir.  Halkın benimsemediği hiçbir çözüm kalıcı barışı sağlanamaz.

Askeri yöntemlerle, halkı tehdit ederek, silah zoruyla, sivilleri öldürmekle, askeri öldürmekte barışın gelmeyeceğini biliyoruz. Barışı gelecekse bunun adresi TBMM’dir.  Halkın ta kendisidir. Birbirimizi öldürerek değil, tartışarak, konuşarak, daha iyiyi yapmak için mücadele ederek kalıcı barışı getirebiliriz. Konjonktüre göre barışı ya da savaşı yükselterek, oy avcılığı yapanlar kandan beslenenler barışı getiremezler. Zaten öyle bir dertleri de yok! Toplumsal mutabakat sağlanmadan dayatılan çözüm önerilerinin kalıcılığı olmadığını da gördük, biliyoruz.

Din, dil, etnik köken siyaseti yapanlar kaybedecek, barış kazanacak.

Son olarak ne söylemek istersiniz?

Yapmış olduğumuz Mülakat tamamen benim şahsi fikirlerim olup Kurumsal olarak Mensubu olmaktan onur duyduğum Cumhuriyet Halk Partisini temenni dışında Kurumsal Kimliğini olarak bağlamamaktadır.

Çok teşekkür ederiz.

Şehirde Bu Hafta Gazetesinin Yönetim ve basın emekçilerine bana verilen bu fırsattan dolayı şahsınızda teşekkürlerimi arz ederim. “Basın Bir Milletin Müşterek Sesidir” ilkesinin hayat bulduğu Şehirde Bu Hafta Gazetesine ilkeli ve cesur yayın hayatında başarılar dilerim.

RÖPORTAJ  ;R.FERHAT VURAL

FOTOĞRAFLAR ;TAYFUN GÜZEL

chp,adıyaman,abdurrahman yargucı,şehirde bu hafta,ferhat vural