85 yaşındaki Besi bacı “oğlumsa arvadı el, kızımsa herifi el


85 yaşında dev bir çınar. İsmi Besi bacı, mahallede bilinen adıyla “Neşişto”. Besi bacı, Kabcami mahallesinin gülü. 18 yaşında gelin geldiği mahallenin sevilen sayılan teyzesi tam bir hanımefendi. Yaşadıklarına, çektiği çilelere eş ve evlat acılarına rağmen hayatını tek başına idame ettiriyor. Çocuklarına ve torunlarına kol kanat geren ve sahiplik yapan Besi bacının hayatı hem çok renkli hem de tam bir dram. Tamamı Adıyaman şivesiyle Renkli, eğlenceli ve dramatik anların yaşandığı harika bir röportaj..

post

 17    2016-12-26  


 

 İsmi Besi İzol, lakabı “Neşişto”. 85 yaşında ama halen genç bir kız gibi. Aslında yüzündeki her çizgi yaşadığı farklı bir drama ait. Ama o bunları kendisine hiç dert etmemiş ve hayatı olması gibi yaşamış. Gündeliğe gitmiş, tarlada çalışmış, hamamda “Gaymelik” yapmış, kaçakçılık yapmış, “Reco”da (Tekel) yıllarca işçi olarak çalışmış ve buradan emekli olmuş.

 Besi bacı, “18 yaşımda kör bir herife gelin geldim” diyor ve başlıyor konuşmaya…

“Beni Mehmedo’ya (Neşişto lakabının sahibi olan vefat eden eşi Mehmet izol’dan bahsediyor) gelin getirdiler köyden kör bir herife. Akşama kadar evde oturur bazen de Dedenle, Hezgırriyo ile Alganlı Mehmedoyla, Azizoyla barabar taş taşımaya gidordu. Zatan en fazla bir sene çalıştı. Evi hep ben çevirirdim. Kaynana, kayınbaba yoktu. Tam 7 sene pamuğa gettim, 7 sene çırçır’da çalıştım, 7 sene hemamda çalıştım, 20 sene de “Reco” da(Tekel) çalıştım. Bu arada hem kendi yerime hem de herifin yerine hac’ca gittim, umremi de yaptım, Heyir-Heyratımı da yaptım. Oğlumsa, Avradı el, kızımsa Herifi el. Niye kimseye yük olam. Her şeyimi kendim yaptım. 10 tene çocuğum oldu, 7’si öldü. İşte çalışıyordum, eve geliyordum bakıyordum çocuğum ölmüş başkasının elinde mezere götürüyorlar. Malulen emekli oldum, Aslında mecbur kaldım. Herifim felç oldu, kurt duştu baktım olacak gibi değil emekli oldum dedim acı da buna bakim. O kadar çalıştım elime ne geçti biraz da buna hizmet edim dedim. (burada çocuklarından bahsediyor) Medine işteydi, Fehriye işteydi, elkızı da bakar mı? Bakmaz oğlum bakmaz.

 (Çalıştığı dönemleri anlatıyor) Osmaniye’ye, Kahta’ya Yalağa gider inek alırdım. Yoğurdunu tah Eskisaray’a götürürdüm satmaya. Bir kadın başımaydım ama Allah güç kuvvet verdi çalıştım. Emekli paramdan oğluma (Yaşar abiye) taksi aldım. Ev yoktu zatan tarlaydı bura ev yaptım herifin üstüne tapıladım. Aldığım ersayı da oğlumun üstüne tapıladım. Eski evimi bide 9 tane gremise (cumhuriyet altını) vardı apardım Nusret’e verdim Hali milli’nin oğluna. O para da getti, öbürü de getti. İşte bu evi 4 defa yaptım anla işte. Allah çocuklarımdan da torunlarımdan da razı olsun, hepsinin sonu gelsin. Ben hepsinden razıyım. (burada biraz esprili konuşuyor) Kızları oğlumu hep ben everdim ama torunlar evlenmor. Bunlar puştlar, adana tohumları. Çalışmolar ki. Gelinlerime ne giderim ne de gelirim. Ben ihtiyar biriyim bilmeden yanlış bir şey söyler kelbı kırılır değil mi? ne gereği var.

 (Burada Mahalleliden bahsetmeye başlıyor) Keveligil vardı, Hosgerikogil vardı, Erep mehmud vardı, Kumkumogil vardı, Ebo vardı, Ömer vardı, Cerdogil vardı, Kurdo vardı, Hesenin hecci vardı, Gırıkko vardı, Ferit efendi vardı, Heci Hösüngil vardı, Kör Rızagil vardı, kolcu Şıhogil vardı. Çok kalabalıktı buralar ama hiç kimse birbirine ne karışır ne de kalp kırarlardı. Beni çok severlerdi. Ama bende hem onları hem de mahallemi çok severdim.

(Gelin-kaynana sohbeti başlıyor) şimdi bak oğlum, gelini kocaya emanet veriyorlar. Kaynananın kayınbabanın karşımaya hakkı yok. Koca sevmezse kadını almaz, kadın sevmezse kocayı almaz. Tahammül ettikleri sürece sorun olmaz. Yeter ki birbirinin kıymetini bilsinler. Herkesin evi barkı ayrı. Şimdi oraya, buraya gidolar, her şeyi yapolar. Ben nasıl gelin oldum Adıyaman’a geldiysen halen üstüm başım bele. Bak sandığımda büssürü eşya var ama daha hepsi yepyeni. Bak şimdi harbe girolar, çocuklar aç-susuz yazık değil mi? Bide başkalarına bakom surfayı endırolar 40 çeşit yimek. Ne gereği var? Zıkkımın kökünü yiyin. Ben yıllardır 2 yimeği bi arada yimem, (oturduğu tahta divanı göstererek) Yatakta yatmam, bilon mı? oğlumgil’de, kızımgil’de karnımı doyurana kadar yimek yimem, gelir evimde karnımı doyurırım.

(Burada ise oldukça komik bir anısından bahsediyor) Toros imamı ağaca bağladım! Bigün ineği sağom, dedim mehmedo sen çocuğa bak. Öbür oğlum geldi dedi; Aney, emmiler diyor gel bi bardak ta sen şerbet iç. Dedim ne şerbeti la. Dedi burda şerbet içolar. Gettim ki Toros imam’dan Pis imam oturolar, her birinin elinde bi şişe. Şarap içolar. İkisi de belini tuda (tut ağacı) vermiş. Kelebeği bele halkaladım, etrafında döndüm. Geldim eve. Ferit Efendi gördü beni. Dedi; devrilen sen ha. Afat sen nasıl bağladın bunları bele? Dedim ben dağda böyimişim bağlarım. Sona döndüm adamlara dedim siz de erkek misiniz? Niye gelip mehlede içki içonuz? Eyıp değil mi? ama adamlar serhoş, bişey anlamolar. Daima diyolar ki tut bizi bırakmor, tut bizi bırakmor. Onları bağladığımın farkında değiller ki o kadar serhoşlar. Bıraktım geldim davarlarımdan uğraştım. Sonra Ferit Efendi demiş sizi Neşişto’nun Avradı başladı diye ama korkudan gelmediler. Gelseler kafalarını kırardım.

(Son olarak aile yaşantısından bahsediyor) yeniden evlenmeyi hiç düşünmedim ayıp del mi? çocuklarım var, torunlarım var. Şimdikiler hemen evlenor çünkü onlar puştlar. Çocuklar heste olduklarında biz evde kazanın altını kaşıktan siyirir, sütünü sağar karıştırırlar çocuğa verirlerdi. Par yaprağı kaynatırlardı, topalak verirlerdi, ebem kümeci yaprağını kaynadır verirlerdi. Akşam ezandan sonra bize süt almaya gelirlerdi ama ben hayatta akşam gelenden para almadım. Yazık. Mecbur kalmış artık o sütü ya çocuğa verecek ya avrada verecek ben nasıl para alim. Aman’a (zorda kalmış) gelmiş para getirmiş. Aman’a düşmüş birinden para almak Bize yakışmaz. Ben o parayla doymam, onlar da o parayla fakir olmaz. Bu şifadır. Hz. Eyüb’ün ilacıdır. O para ile satılmaz oğlum” der ve Neşişto’nun Besi bacısı ile yaptığımız bu harika röportaj burada biter…ŞEHİRDE BU HAFTA 

adıyaman,şehirde bu hafta gazetesi,ferhat vural,