Prof.Gezgin, "Elinde Telefonu Olan Herkes Gazeteci Olamaz"


İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesinde 10 yıl dekanlık, Basın İlan Kurumu ve Basın Konseyinde Yönetim Kurulu Üyesi olan Prof.Dr Suat Gezgin hocamızla gazetecilik üzerine görüştük.

post

 17    2019-03-26  


Gezgin: Gazetecilik belli kuralları olan, etik çerçevesi bulunan bir meslek. Bir yurttaş olarak elinizdeki son teknoloji cihazlarla tanık olduğunuz olayları resmedebilir, kelimelerle ifade edebilirsiniz, çevrenizdeki kişilerle ve sosyal medya ağlarınızla birçok kişiye ulaştırabilirsiniz ancak bir gazeteci titizliğinde, tarafsız ve belirli ilkeler doğrultusunda haber üretmek tamamen başka bir şey.

-İletişim bir ihtiyaç, haber almak bir ihtiyaç… Dolayısıyla her şeyden önce iletişim fakültelerinde okuyan öğrencilerin iyi bir “iletişimci” olmak için çabalaması gerekiyor. Bunun için de bol bol kitap okumak, film-belgesel izlemek, yakın tarihimiz başta olmak üzere gidebildiğiniz kadar eskiye gitmek ve tarih, sosyoloji, antropoloji gibi sosyal alanlarla ilgili bilgi sahibi olmak ön şart.

SORU-Hocam akademisyen olmaya nasıl karar vermiştiniz?

CEVAP-Akademisyenler bilginin “her çeşidini” kullanıp harmanlayarak yeni bilgiler, veriler elde eder, bilgiyi paylaşan, aktaran, işleyen kimselerdir. Henüz 20’li yaşlarımın başındayken benim yolumun “bilgi”den geçmesi gerektiğini fark ettim ve bu mesleğe adım attım. Binlerce yıl geriye gittim, kitaplarla örülü bir duvar inşa ettim yaşamıma. Tarihten, sosyolojiden, psikolojiden, antropolojiden beslendim. Bilgiye açlığımdan olsa gerek benim yolum buraya aktı. Bilginin paylaştıkça çoğaldığına, çoğaldıkça da insanlığın gelişeceğine, değişeceğine inandım, inanıyorum.
SORU-Geçmişten bugüne kariyerinizi nasıl değerlendiriyorsunuz? Keşkeleriniz ve iyi kileriniz neler? Hiç pişmanlık duydunuz mu?

CEVAP-Kariyerimi hayallerim doğrultusunda şekillendirdim. Bir şeyi tutkuyla istediğinizde yol bir şekilde sizi hedefe ulaştırıyor. Başarmak için istemek, tutkuyla istemek ve inanmak gerekiyor. İstediğim, hayalini kurduğum şeylerin peşinden koştum; bu nedenle kariyerimle ilgili iyikilerim çok fazla. İyi ki akademisyenliği seçmişim diyorum, çünkü öğrencilerimi çok seviyorum.Pişmanlıklarım yok denecek kadar az, iyikilerimse çok fazla. Kendimi bu yüzden şanslı görüyorum. Ama yıllar sonra “keşke” dediğim bir şeyden bahsedeyim size… Fransa’da eğitim alırken bir yandan da Hürriyet Gazetesinin dış haberler temsilciğini yapıyordum. Haber peşinde koştuğum yıllardı. O zamanlar Cannes Film Festivalini takip ediyordum, çok uzun yıllar takip ettim. Bambaşka bir atmosfer. Tüm dünyadan aktristler, aktörler geliyor, başyapıt filmler gösteriliyor, ödüller, eğlenceler… O kadar önemli insanlarla bir aradaydım ki orada. Ama gel gör ki hiçbiriyle anı fotoğrafı çektirmedim. Sürekli ortamı fotoğraflamaktan mı dersiniz, onca yıl festivale gitmeme rağmen oradaki önemli isimlerle fotoğrafım hiç yok. Yıllar sonra “keşke” diyorum, bunun için.

SORU-Eski, yeni tüm öğrencilerinize, akademisyen arkadaşlarınıza, bu yolda hayatınıza giren çıkan herkese neler söylemek istersiniz?

CEVAP-Çok değerli dostlarım, meslektaşlarım var hayatımda. Ve tabii en önemlisi öğrencilerim… Hayatıma giren, yollarımızın kesiştiği herkesi çok seviyorum, sevgiyle kucaklıyorum. Onların mutluluğu, iyi yerlere gelmeleri beni çok mutlu ediyor.

SORU-Emeklilikten sonraki süreçte neler yapmayı planlıyorsunuz? Bundan sonraki süreci nasıl adlandırıyorsunuz? Eğitim vermeyi tamamen bırakacak mısınız?

CEVAP-Nisan 2019’da yaş haddinden emeklilik hakkı kazanıyorum. Emekli olacağım ama benimkisi resmiyette emeklilik, çalışmaya devam edeceğim. Bundan sonraki süreçte bir vakıf üniversitesinde çalışmayı düşünüyorum. Projeler üretmek, yayınlar hazırlamak; benim yaşamımın bir parçası. Çalışmamayı asla düşünemem. Öğrencilerimle bir arada olmaktan, projeler üretmekten büyük keyif alıyorum. Belgesel ve kitap projelerim var. İletişim ve antropoloji alanında çalışmalar yapmayı planlıyorum. Uzak Doğu’da, Asya’da belgeseller çekmek istiyorum. Uluslararası fonlardan destek alarak yapmayı planladığım bazı proje fikirlerim var. Hali hazırda çalışmalara devam ediyorum, onlar bittikten sonra yeni projelere başlayacağım.

SORU-Yurtdışında eğitim almanız kariyerinizi nasıl etkiledi? Yurtdışı eğitiminin hayatınıza katkıları nasıl yansıdı?

CEVAP-Hayatıma birçok olumlu katkısı oldu. Fransa’ya liseden hemen sonra üniversite eğitimi almak için gittim. Birden hiç aşina olmadığınız bir kültürle karşılaşıyorsunuz. Ailenizden çok uzaktasınız. Bir de benim gittiğim zamanlarda -70’li yıllardan bahsediyorum- iletişim teknolojileri böylesine uçsuz bucaksız değildi. Ha deyince sevdiklerinizin sesini duyamıyordunuz, telefon olsa bile. Mektupla haberleştiğimiz, naif yıllardı. Tanımadığım, hiç görmediğim bir ülkeye öğrenci olarak gittim neticede. Kültürünüz; diliniz, dininiz, hayata yüklenilen anlamlar her şey çok farklı. Birden güçlü bir adaptasyon süreci… İnsan o kadar uyumlu bir canlı ki, bulunduğu ortama kısa sürede uyum sağlıyor ve bu süreçte de kendini daha yakından tanımaya başlıyor. Bu hayattaki en önemli kazanımlardan biri bence. Hiç görmediğiniz, tanımadığınız insanların içinde tek başınasınız, aynı dili konuşmuyorsunuz, aynı duyguları paylaşmıyorsunuz; bu süreç kendinizi fark etmenizi, eksikliklerinizi görmenizi sağlıyor.

SORU-Hangi ders olursa olsun, öğrencilerinize öğütlediğiniz ya da mutlaka anlattığınız hayata veya mesleğe dair konular var mı? Neler?

CEVAP-Öğrencilerime her zaman kendilerine güvenmelerini, istedikten ve inandıktan sonra her zorluğun üstesinden gelip başarıya ulaşabileceklerini söylerim. Kendilerini iyi tanımalarını ve sevmelerini, onların zamanını çalan, hedeflerinden saptıran şeylerden uzak durmalarını öğütlerim. Çok yetenekli öğrencilerim var ama yeteneklerinin farkında değiller. Biz hocaların üzerine düşen de bu farkındalığı sağlamak diye düşünüyorum. O nedenle öğrencilerimle hep iletişim halindeyim. Gazetecilik mesleğine gönül vermek isteyen, gerçekten isteyerek bu bölümü tercih eden çok akıllı öğrenciler görüyorum. Onlara da sürekli şunu söylüyorum; kendinizi bu alanda geliştirin, üniversite bitmeden İngilizce öğrenin, staj yapın, hangi alanda uzmanlaşmak istediğinizi belirleyin. Tabii tüm bunların yanında öğrencilik hayatını da doyasıya yaşayın, gezin, dolaşın, tozun. Kısacası sosyal olun. Her şey zamanında güzel.

SORU-Sektörde çalışan öğrencilerinizi gördüğünüz zaman neler hissediyorsunuz?

CEVAP-Dünyanın ve Türkiye’nin her yerinde öğrencilerim var; Avustralya’da, Amerika’da, Çin’de, İngiltere’de. Her yerde… Öyle ki çoğu zaman yolda bile karşılaşıyoruz. Yurt dışına seyahate çıkıyorum, biri geliyor yanıma “hocam nasılsınız” diye soruyor. O an ne kadar mutlu oluyorum anlatamam. Fakültede yanıma her gün bir sürü eski öğrencim geliyor, “hocam sizi özledik” diye… Artık sosyal medya da var, her yerden iletişim hâlindeyiz. Ekliyorlar, yazıyorlar, yorum yapıyorlar, konuşuyoruz, görüşüyoruz. Her birinin çok iyi yerlere geldiğini görüyorum, çok mutlu oluyorum. Yetiştirdiğim öğrencilerimin birçoğu Türkiye’nin çeşitli illerindeki iletişim fakültelerinde hocalık yapıyor, bir kısmı da saygın medya kuruluşlarında çeşitli pozisyonlarda çalışıyor. Sürekli iletişim hâlindeyiz. Neler yaptıklarını, nerede olduklarını takip ediyorum, onların başarıları beni çok mutlu ediyor. NATO’da, Birleşmiş Milletlerde, Brüksel’de Avrupa Birliği’nde  çalışan öğrencim bile var. Gurur duyuyorum her biriyle. Benim için gerçek mutluluk bu işte. Onların iyi yerlere geldiğini görmek.

SORU-Şu an sektörün durumunu mesleki ve etik kurallar bağlamında nasıl değerlendiriyorsunuz?

CEVAP-Basında etik konusunun geçmişi oldukça uzun ve karmaşık. Bu konu 17. yüzyıldan bu yana tartışılıyor. 18.yüzyıl başlarında John Locke, John Milton ve John Stuart Mill gibi düşünürlerin fikirleri ışığı altında gazetecilik mesleği sorgulanmaya başlandı ve gazeteciliğin temel görevinin devlete hizmet etmek değil, kamuoyunu bilgilendirmek olduğu anlaşıldı. Temelde bu konuda başlayan gazetecilik etiğiyle ilgili tartışmalar, haber içeriklerinden gazetecilerin mesleklerini uygulama biçimlerine kadar birçok noktada yön buldu. Şu anda ise gazetecilik etiğinin dijital uygulamalarla değiştiğini, yeniden şekillendiğini görüyoruz ve etikle ilgili tartışmalar halen devam ediyor. Teknolojinin hayatımıza bu kadar entegre olmasıyla alışılagelmiş bütün iletişim süreçleri kökten değişime uğradı. Bu nedenle mesleki ve etik kuralların bağlamını da gelenekselden dijitale çevirmek gerekiyor diye düşünüyorum.

 

SORU-Sizce gazeteci olmak isteyen biri kendinde hangi soruları cevapladıktan sonra bu bölümü/mesleği tercih etmeli?

CEVAP-İnsanlığın temel ihtiyacı “iletişim” ile var olan bir meslek, gazetecilik. Günden güne değişiyor, dönüşüyor; teknolojinin hayatımıza girmesiyle başlayan bu hızlı dönüşüm, korkutmasın ama. Çünkü her zaman hayatımızın önemli bir yerinde olacak, iletişime dair meslekler. İletişim bir ihtiyaç, haber almak bir ihtiyaç… Dolayısıyla her şeyden önce iletişim fakültelerinde okuyan öğrencilerin iyi bir “iletişimci” olmak için çabalaması gerekiyor. Bunun için de bol bol kitap okumak, film-belgesel izlemek, yakın tarihimiz başta olmak üzere gidebildiğiniz kadar eskiye gitmek ve tarih, sosyoloji, antropoloji gibi sosyal alanlarla ilgili bilgi sahibi olmak ön şart. İlgi duyduğunuz bir alanda uzmanlaşmak için çabalamalısınız. Her konu hakkında fikir sahibi olmak için bol bol gezmeli, okumalı, izlemeli ve elbette iletişim kurmalısınız.Çünkü, üniversitede aldığınız teorik eğitimi pratik ile birleştirmezseniz iyi bir iletişimci olamazsınız. Öncelikle mesleğinizi sevmeniz ve üretken olmanız lazım. Bu alan üretken olmayanı diskalifiye eder, yeni fikirler ortaya koymalısınız. Üretkenlik birincil şart. Bilginin her türlüsüne açık olmalısınız. “Bu bilgi benim alanımla ilgili değil” dememelisiniz. Unutmayalım ki en parlak fikirler birçok bilginin çakışmasından ortaya çıkar. Ayrıca farklı görüşlere saygı da önemli bir gereklilik. Çok okumak, çok yazmak, çok araştırmak bunlar zaten olmazsa olmazlar. Ve tabii dünyayı izlemek, tanımak, insanlarla iletişim halinde olmak… Tüm bunlar da oldukça önemli gereklilikler… İletişim fakültelerinde okuyan tüm öğrencilere başarılar dilerim.

 

SORU-Bu işin akademik kısmında hem de pratiğinde bulunmuş biri olarak sizce gazete hayatımızdan tümüyle çıkacak mı? Gazetecilik mesleğinin geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?

CEVAP-Tamamen hayatımızdan çıkacağını söylemek mümkün değil şu süreçte. Fakat hızlı bir dönüşümden bahsedebiliriz. Görüyoruz ki gazetecilik hızla dönüşüyor. Gelenekselden dijitale doğru bir dönüşüm söz konusu. Bu dönüşümü ortaya çıkaran teknolojik gelişmeler ve bu gelişmelerin hızı. Bu anlamda gazetecilik mesleğini tek başına değil de çağımızın gereklilikleri doğrultusunda değerlendirmek gerekiyor. Sürekli kötü, karanlık bir tablo ortaya konuluyor, “gazetecilik tarihe karışıyor” deniliyor. Ben tarihe karışacağını düşünenlerden değilim. Ama hızla değişeceğini söylüyorum. Örneklerini görüyoruz, sürekli yeni kavramlar karşımıza çıkıyor bu alanda. Biri de yurttaş gazeteciliği. Yurttaş gazetecilik, profesyonel mesleği gazetecilik olmayan bireylerin ellerindeki dijital araçlarla haber üretmesi ve ürettikleri bu haberleri sosyal medyada paylaşması anlamlarını karşılıyor. Geleneksel gazetecilikten oldukça farklı işleyen yurttaş gazetecilik akıllı telefonlar, tablet ve bilgisayarlar yardımıyla haberin oluşturulması ve yine bu teknolojik araçlar yardımıyla oluşturan haberin yayılmasını kapsıyor. Önceleri pasif bir konumda olan okuyucular, izleyiciler yurttaş gazeteciliğinin ortaya çıkmasıyla, okuyan ve izleyenin yanında içerik “oluşturan” kimliğine de bürünmüşlerdir. Bu süreci yaratan en önemli unsurun sosyal medya olduğunu göz önüne alırsak sosyal medyanın gelişmesiyle yurttaş gazeteciliği kavramı da gelişmeye ve dönüşmeye devam edecektir.

Elbette ki elinde telefonu olan herkes gazeteci olamaz, gazetecilik belli kuralları olan, etik çerçevesi bulunan bir meslek. Bir yurttaş olarak elinizdeki son teknoloji cihazlarla tanık olduğunuz olayları resmedebilir, kelimelerle ifade edebilirsiniz, çevrenizdeki kişilerle ve sosyal medya ağlarınızla birçok kişiye ulaştırabilirsiniz ancak bir gazeteci titizliğinde, tarafsız ve belirli ilkeler doğrultusunda haber üretmek tamamen başka bir şey. Bu noktada yurttaş gazeteciliğinin neden ve hangi ihtiyaca karşılık olarak ortaya çıktığına bakmak oldukça önemli. Medyadaki tekelleşmenin son yıllarda artması ve geleneksel medyaya duyulan güvenin azalması, gazetecilik mesleğindeki etik problemlerin gün yüzüne çıkması ve bu problemlere yönelik çözüm ortamının yaratılmaması gazetecilik mesleğinde alternatif arayışları beraberinde getirdi. Tam da bu süreçte iletişim teknolojilerindeki gelişmeler ve bireylerin kendilerini dijital bir evrenin içinde bulması alternatif bir yöntem olarak yurttaş gazeteciliğini ortaya çıkardı. Geleneksel gazetecilikte de yurttaş gazeteciliğinde de ciddi etik sorunlar olduğunu söyleyebiliriz. Geleneksel gazetecilik kan kaybederken yurttaş gazeteciliğinin ve sosyal medya haberciliğinin oldukça güçlendiğini görüyoruz. Bu anlamda yurttaş gazetecilik geleneksel gazeteciliğe bir karşı duruş sergiliyor gibi gözükse de aslında geleneksel gazeteciliği de besliyor.Bu alternatif söylemler yurttaş gazeteciliğini güçlü kılıyor. Yeni bir gazetecilik formu olarak yurttaş gazeteciliği günümüzde yalnızca sosyal medya üzerinden fotoğraf ve bilgi paylaşımını değil, alternatif yaklaşımları daha da odağına alarak açısını genişletmeye ve yurttaşların sorunları gün yüzüne çıkarıp çözüme ilişkin yollar da göstermeye çalışıyor. Gazetecilik mesleğinin bu şekilde kabuk değiştirerek devam edeceğini düşünüyorum." ŞEHİRDE BU HAFTA

Kendi anlatımıyla Prof.Dr Suat Gezgin

1952 yılında Erzurum’da doğdum. Orta ve lise öğrenimini Muğla Turgut Reis Lisesinde tamamladım. Üniversite eğitimi almak için Fransa’ya gittim. Aix-Marseille Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji-Etnoloji bölümünü bitirdim. Yüksek lisans ve doktora eğitimimi ise Pierre et Marie Curie Paris VI Üniversitesi Antropoloji ve Prehistorya Anabilim Dalında tamamladım. Aix-Marseille Üniversitesi Antropoloji Laboratuvarı’nda sırasıyla; asistan, baş asistan ve doçentlik kadrolarında görev aldım. Paris Müzeler Genel Müdürlüğü’nde Antropoloji Anabilim Dalı Müdür Yardımcılığı görevini üstlendim. Fransa’da bulunduğum yıllarda, Hürriyet Gazetesi Dış Haberler Temsilciliği görevini yürüttüm; Türkiye’deyken aynı gazetenin Haber Merkezi’nde çalıştım. Yaklaşık 20 yıllık Fransa deneyiminden sonra 1993 yılında Türkiye’ye döndüm. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesinde kadro aldım. Gazetecilik, Radyo TV ve Sinema, Halkla İlişkiler bölümlerinde bölüm başkanlığı yaptım. 1993-2000 yıllarında dekan yardımcılığı ve 2000-2010 yılları arasında da dekanlık görevinde bulundum. Ayrıca İstanbul Üniversitesi Senato Üyesi, Basın İlan Kurumu ve Basın Konseyinde Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev aldım. Başta Türkiye Sözlü Basın Tarihi isimli eser olmak üzere iletişim alanında birçok kitap çıkardım, yayınlar hazırladım. Hâlihazırda İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesinde Öğretim Üyesi olarak çalışıyorum.

adıyaman,şehirde bu hafta,ferhat vural,suat gezgin,istanbul üniversitesi,iletişim fakültesi,gazetecilik