“KIZLAR Bİ TOPAK ÇAMUR, NEREYE ATARSAN ORAYI DUTAR”


SEVİM ASLAN… 70 yaşını devirmiş Tam bir Adıyaman kadını. Eskisaray tarihi ondan sorulur… işte "EFSANE" RÖPORTAJIN TAMAMI...

post

 17    2016-02-16  


70 yaşında Adıyaman tarihin en iyi bilenlerden birisi. Adıyaman kültürünü, örf-adet ve geleneklerini dolu,dolu yaşayan bir mihenk taşı. Adıyaman’da ne olup bitmişse ilk duyanlardan çünkü yaşamının tamamı Adıyaman’ın merkezi sayılan Eskisaray mahallesinde geçti. Evlilik serüveni, çocukları, aile yaşantısı, eğlenceleri, üzüntüleri ve anılarıyla tam bir Adıyaman kadını. İşte onun ağzından, Adıyaman şivesiyle Adıyaman kültürü ve 70 yıllık bir mazide öne çıkanlar…

Evet, sevim teyze, kaç yaşındasın, bu yaşantında nelerle karşılaştın, bu yıllara neler sığdırdın?

_ Oğlum 70 yaşını geçtim. Görücü usulü evlendim, 13 yaşındaydım evlendiğimde. Yok dedim, babam kardaşım beni döverek verdiler. Eskiden anaya-babaya konuşmak yoktu. Ayıptı. Derlerdi ki; “kızlar bi topak çammır, nereye atarsan orayı dutar”. O zaman eyip denen bişey vardı. Dışkapıya bile bizi çıkartmazlardı. Derlerdi ki kızlar ayıp, laf dinlemez, ondan sona erkeklerden bir oturmaz. Düğün çıktığı zaman kadınlar oynamaz. Ehheeyyyy daha neler neler…

Peki, hangi şartlarda evlendiniz? Küçük yaşta. Neler yaşandı onları anlatır mısınız?

_ 13 yaşında evlendim. Bi cipe bindirdiler, götürdüler. Dünyanın ne olduğunu daha bilmiyordum. Ama terbiyemiz yerindedi. Edebimiz yerindedi, nışanlım kapımızın önünden geçemezdi. Ayıptı. Kızlar dama çıkar izara ( kara çarşaf) sarılırdı. Ancak o kızı bir düğün olada göre beğene. Yoksa imkânı yok kızı göremezdi. Kızda zatan heç görmezdi. Taaaa düğün gecesine kadar. Evlenirdi duvağını açardı o zaman herifi görürdü. Sevmese de onu yaşardı çünkü mecburdu, ayıptı. Annem babam, kardaşım utanmasın yeter. Oldu mu gurban?(burada hafiften gülümsemeler oluyor)

Kaç çocuğunuz oldu, eşinizle aranız nasıldı? Sorun çıktı mı hiç?

7 tene çocuğum oldu. (yine gülümsemeler yaşanıyor) bilmom yanı 7 tene miydi valla eyi bilmom aklıma gelmor. Yani güzeldi Adıyaman hoş bi memleketti. Erkeklerimiz herfanagecesine giderlerdi. Karışmazdık biz. Giderlerdi, İşki içmezlerdi, tatlı çiküfte yirlerdi.Ondan sonra anaya- babaya saygı vardı. Bizi döverlerdi karşı çıkarsak. Şimdiki gibi kafelerde nışanlanma yoktu oğlum. Heya-iman vardı o zaman. Ondan sonra işte annemize danışmadan evliyken bile kendimize gidip bir çift tellik bile alamazdık. Anamız razı ola ki gide kalak. Hekketten de eledi vallahaa.

Peki, eski komşuluk ilişkileriniz nasıldı? Neler yapardınız komşularınızla, mahalleliyle?

_ oğlum eskiden komşuluk vardı. Bi evde bi cenaze olduğunda bütün mahalle gidip onlarda toplanırdık. Sabah kadar cenazeyi beklerdik. 10–15 gün çamaşır yıkamazdık. O cenaze evinin çamaşırını getirirdik komşular yıkardık, oldu mu kurban J. Yani üzüntülerine ortak olurduk. Köşede duramazdık(yani sokakta gezmek veya evin yakınlarında dolaşmak gibi) o mehlenin böyügü gelir bizi görür diye çıkmazdık dışarı. Alışverişe biz gitmezdik, gidemezdik. Ayıptı. Tüccara (şimdiki mağazalardan bahsediyor) babamız giderdi yakut evliysek herifimiz giderdi. Onlar bize parça getirirdi biz hangisini beğenirsek onu götürür terzide tiktirirdik. Heç hazır fistan almadım. Hep tiktirdim. Burada Hıristiyanlar vardı komşularımız, onlara tiktirirdik. 

Nişan döneminde hiç nişanlından hediye aldın mı? Veya birlikte gezip dolaştın mı?

_ Hayır, hayır, hayır.Bayram olurdu, mesela kurban bayramında kurban getirirlerdi. Mesela kurbanın üstüne bi elbise atarlardı, anlına bi ayna tikerlerdi onu da kaynı veyahut kayınbabası getirir eve endirirlerdi. Nişanlıyken nasıl hediye alak. Anca bizi öldürürlerdi ha.

Ya şimdiki dönem? Kızlarla erkekler arasında yaşananlar. Gördüklerinizi geçmiştekilerle kıyaslarsanız neler söylersiniz?

_ şimdiyi heç bana söleme. Şimdi kafede yüzügü takolar, anne babanın heberi bile yok. O zaman bi kızı 3 ay istemeye giderlerdi. 3 ay… Bir çüt ayakkabı yırtarlardı ki o kızı isteyeler diye. Dayısını sorarlardı, emmisini sorarlardı, bi milletten bi kız kaçmışsa o aileye kesinlikle kız vermezlerdi. Gurbete gidecek bir adama kız vermezlerdi. Yanı bilmom yani velhesilı çok güzel bişidi. Ama şimdi öyle değil.

Eski bayramlarda neler yaşanırdı, mesela burada Gâvur mahallesinde komşularınız vardı onlarla yaşadığınız anılarınız var mı?

Bi bayram olurdu. Herkes surfasını kurardı. Komşuya gettiğin zaman mutlaka yemek yiyeceksin. Yemek yimorsan bile mutlaka besmet (bayramlara özgü tuzlu kurabiye çeşidi) yiyeceksin. Burada Süryani komşularımızla aramız çok eyidi. Bayram olursa onlar bize yumurta gönderirlerdi, süt gönderirlerdi. Biz onlara giderdik, bi cenazeleri olduğunda kırhına giderdik, evimize gelirlerdi, giderlerdi. Aramızda heç bişey olmazdı. Yanı sen Hıristiyansın, ben müslümanım diye bişey yoktu. Hepsini de Allah yaratmış. Şimdi komşu kaldı mı ki? Şimdi kimsenin kapısını açamoğ. Komşuluk yohki.

Peki, sevim teyze, kaynana ve kayın babanla aranız nasıldı. Yani gelin-kaynana ilişkisi ne durumdaydı?

Heddimizmi ki yamacında “la ilahe illallah” diyek(yani terbiyemizden, ahlakımızdan dolayı yanında oturamazdık ) evlendikten sona kayınbabamızın, gardaşımızın, babamızın yanında yimek bile yiyemezdik. Mısafır gelirdi çay dağıtırlardı, erkekler dağıdırdı. Kadınlar o odaya girmezlerdi. İman kuvvetliydi, heya kuvvetliydi. Şimdi onlar yok diye bereket de kalmadı. Beni çok severlerdi. Hepsi severlerdi. Adıyaman’da eskilerden yanı hiç kimseden ne incidim, ne de onlar benden incidi.

Peki, Ya şimdiki gelin-kaynana ilişkisi nasıl biraz ondan bahseder mi siniz? Gelinler kaynanayı, kaynanalar gelinleri sever mi?

Şimdiki gelinlerin yanımda heç değerleri yok. Heya yok, hecap yok. Eskiden ketenin üstünden başına bir de çarşaf örterlerdi ki kayınbaba o gelinin başından saçını görmesin diye. O zaman kimin haddine. O zaman bi odada 4 kişi 5 kişi otururlardı, odanın ortasına bi perde çekerlerdi, perdenin bi yanında gelinden güvegi yatardı, diğer yanında kaynana, kayınbaba, kayın yatardı. Ama şimdi gelinler kaynananın, kayınbabanın evlerine bile gelmesini istemor.

O dönemde eğlenceleriniz nelerdi. Nereye giderdiniz, nelerle gününüzü geçirirdiniz?

_ biz,dağın dibinde nakıbın havuzu ( eski devlet hastanesinin arkasında, Karadağ’ın yakınlarındaki Adıyaman’ın en eski mesire alanından bahsediyor) vardı.Biz kadınlar küfte yapar yirdik. Erkekler yoktu. Herkeş leğenini kordu küftesini yapar yirdi, erkekler de bazar günü giderdi. Zeyrata giderdik, ezber gaffara (Abuzer gaffari türbesi ve şimdiki Beşpınar mesire alanının bulunduğu yer). Mesela orda yatardık. Erkek yoktu. Bi rahmetlik deden önümüze düşerdi. Derdi ki bu eksikler(kadınlardan oluşan grup) yalnız kalmasınlar diye. Başka da kimse yoktu. Hele o yolu nasıl giderdik. Gülmeden, söylemeden, heç bilmezdik uzak mı yakın mı? Eledi işte eskiden keflerimiz araba yoktu, at arabası sonadan çıktı. yayan giderdik. Yorganları, minderleri sırtımıza alır yola düşerdik.

Eski düğünler nasıldı peki. Neler yaşanırdı, ne tür eğlenceler olurdu?

Evde bi yaşlı kadın korduk, yemek pişirsin diye. Kalanını da komşu fakirlere dağıdırlardı. Erkekler dışarı çıkardı ki kadınlar oynaya. Kadınlar leğen çalar içerde oynarlardı. Sabah kadar hiç usanmazlardı. Hamama gider kızlara bakarlardı. Yedikardaş’a giderler kız beğenirlerdi. Yanı güzel bişeydi. Bizim zamanımızda yabancı asiri nişan taktı (Adıyamanlı olmayan memur veya devlet görevlisinin o dönemde yaptığı şimdinin modern nişan gibi) nasıl bi tanıdığın erkek yanında oturtur. Bu bize göre değil. Ondan selamı merhabayı kesdik.

Peki, sevim teyze, çocukluğunda neler yaşadınız. Hangi oyunları oynardınız?

 

Çocukken kırcik oynardık, beşdaş oynardık. Mehlenin kızları toplanırdık daş toplardık. Onlarla beştaş oynar eğlenirdik. Nakış işlerdik. ceyizimizi işlerdik ama kimseye diyemezdik ceyizimizi işlediğimizi. Utanırdık. Şimdikiler ise telefonla, internetle oynuyorlar. Biz bize küfte yapar yirdik, şarkı söylerdik. Ama annemiz evde yokken. Evimizi temizlerdik, kapımızı mutlaka kapatırdık. Açık kapı ayıptı. Okul da yoktu. Eğer bi mahallede bizim yapmadıklarımız yapan bir kadın olursa veya kötü kadın olduğunu düşünürlerse gidip o kadının evinin kapısını boyarlardı, anahtarlarını alıp götürüp muhtarın masasına endirirlerdi. O kadın bir hafta içinde mutlaka o mehleden giderdi. Annemiz-babamız bizi sinemaya götürürlerdi. O gece mutlu olurduk. Saray sineması vardı, şehir sineması vardı. Acıklı filmlere giderdik. Evde kızlardan oturup şarkı söylerdik. Urfanın hoyratını sölerdik, dümme’yi sölerdik, çiftetelli vardı bunları leğenden çalarlardı oynardık birlikte. Daş toplar yerde ev yapardık. Bayramlarda ilangaç (salıncak) kurarlardı. Halk bankasının yerinde dolap (tahtadan dönme dolap) kurarlardı. Giderdik, oynardık. Velhasıl Adıyaman temizdi, güzeldi, örf-adet vardı. Büyüğe saygı vardı, erkeğe hürmet vardı, anaya babaya karşı terbiye vardı. Kin yoktu, küslük yoktu, kötülük yoktu, çekememezlik yoktu. Her şey güzeldi. Ama nerde eski Adıyaman, nerde eski Adıyamanlılar heç bişey kalmadı oğlum tamam mı ele işte…