Ersoy; "Kalkınmanın yolu OSB den geçer.."


O dört kızı olan bir Anne , iş kadını ve siyasetçi,Hayriye ERSOY dan bahsediyoruz.Adıyaman'ın en aktif kadınlarından biridir o.Kendisiyle günlük hayattan,siyasette, politik gelişmelerden kentimizin sorunlarına kadar kapsamlı bir söyleşi yaptık..

post

 17    2016-03-10  


 ‘SİYASİ KURUMLAR DAVRANIŞLARINI HOYRATÇA SERGİLEYEMEZLER.’

‘ESNAFA KARŞI ÖYLE BİR KORKU POLİTİKASI VAR Kİ!’

‘STK’LAR VE VAKIFLAR,  İKTİDARIN ARKA BAHÇESİ GİBİ OLMUŞLAR. RANT VEYA SİYASİ AMAÇLI KURULUYORLAR’

‘KURUM AMİRLERİ SİYASİ İKTİDARIN “EMİR ERİ” GİBİ ÇALIŞIYOR’

‘NE YAZIK Kİ HİBELERİ VE KREDİLERİ YANDAŞLARINA PAYLAŞTIRAN BİR AĞ, BİR KİTLE VAR.’

 

Hayriye Hanım, Ekonomik açıdan insanımızın mutlu olmadığı  görülüyor. Size göre  bu sıkıntının kaynağında ne vardır?

_ Dış politika hem siyaseten hem de ekonomik yönden doğal olarak kötü etkilendi. Rusya ile yaşanan uçak krizi bu durumun en somut örneği. Büyük şirketler yurt dışından ithalat yaptığı zaman, hammaddelerini döviz üzerinden satın alıyor. Dolar ve Euro da sürekli yükseliyor. Bu nedenle üretici de malı yüksek fiyattan satmak zorunda kalıyor. Küçük esnaf ise zaten pahalı aldığı malı üzerine kâr koyarak satıyor. Bu da tüketiciye olumsuz yansıyor. Dolayısıyla esnaf satış yapamıyor. Haliyle bu çark bir türlü istenen şekilde dönmüyor. Yani enflasyon yükseldikçe esnaf bu durumdan çok zararlı çıkıyor.

Peki, dış politikanın bu durumla ilgisi ne? Size göre yolunda gitmeyen bir şeyler mı var?

_ İhracat durma noktasına geldi. Mesela Irak, İran, Suriye ve Rusya ve Kuzey Afrika ülkeleri. Dış politikamız sebebiyle artık bu ülkelerle doğrudan ve düzenli bir ticari ilişkimiz yok maalesef. Müteahhit firmalarımız iş yapamaz oldu. İşçilerimiz geri dönmek zorunda kalıyor. Bahse konu ülkelerle olan siyasi anlaşmazlık piyasalara da ciddi anlamda yansıdı. Üretimin durması, turizmin olmaması demek istihdamın azalması demek,  insanların evine ekmek götürememesi demek. Cebine para koyamadan evine boynu bükük gitmesi demek. Bu da hayatın her alanına yansıyor. Sonuçta ne olacak peki? Şimdi işsiz insandan her şeyi bekleyebilirsin, en büyük tehlike insanın aç kalmasıdır. Huzurunun bozulmasıdır. Çocuğuna ekmek götüremediği zaman ne yapacak? Sağa sola saldıracak. Toplumun huzurunu bozacak davranışlar edinecek, illegal ticarete başvuracak. Ama bütün suçu onlara yükleyemeyiz. ‘Sen bu suçu neden işledin?’ diyerek topu onun üzerine atmak en kolayı. Sorunun kaynağına bu şekilde ulaşamayız.

Peki, şunu mu demeliyiz: Türkiye dış politikada yapılan yanlış uygulamalarla zaman geçirirken kendi vatandaşını mı unuttu ?

_Yani dış politikada acaba üst akıl kim? Cumhurbaşkanı’nı kim yönlendiriyor? devlet büyüklerimizi bu yanlışın doğru olduğuna kim ikna ediyor doğrusu çok merak ediyorum. Bu coğrafyayı iyi inceleyin bütün batı ülkelerini de bu işin içerisine koyun, bizim en iyi ticari ilişkilerimiz Rusya iledir. Yani bu güne kadar Rusya ile hiç mi tatsızlık yaşamadık? Elbette yaşadık ancak uçak düşürme boyutuna hiç gelmedik. Her tatsızlıkta uçak düşürseydik Akdeniz’in tarım ve turizm politikasını neye güvenerek düzenleyecektik? Siyasi kurumlar sizin bizim gibi davranışlarını hoyratça sergileyemezler. Çünkü milyonlarca insanın geleceği vereceğiniz kararlara bağlıdır. Nitekim bugün de öyle. Belki çocuklarımızın, torunlarımızın geleceği bile o kararlarla çok etkilenecek. Bu nedenle siyasilerimizin alacağı kararlar devlet ciddiyetiyle alınmalı, bireysel ve fevri olmamalıdır.

 Adıyaman'a dönersek.Siz çok sosyal ve aktif bir iş kadınsınız. Çarşıda durum nedir? Esnafımız neyi konuşuyor?gündemi nedir?

_  Adıyaman’da huzursuz bir ortam var diyemeyiz. Yani terör anlamında huzursuz bir ortam yok ve bunu büyük ölçüde bizim insanlarımızın sağduyusuna ve yapıcı tutumuna borçluyuz. Ama onun dışında daha önce sorunlarını dile getirebilen esnaf bugün öyle bir korku politikası var ki, ‘Sorun var.’ bile diyemiyor. ‘Ekonomi iyi değil.’ bile diyemiyor. İyi olmadığını görüyoruz. Bu kentin gidişatından görünmüyor mu? Ama siyasi bir baskı var. O baskı esnafta; ‘Acaba ben de fişlendim mi?’ , ‘İşler iyi değil dersem iktidara karşı bir tavır almış olur muyum?’ gibi endişeleri var. Bu toplum, kendi derdini anlatmaktan bile korkan bir toplum haline geldi. Ama sadece korkuyor. ‘İşlerimiz iyi değil, ticaret yapamıyoruz, cebimizde para yok.’ derken sen hükümetini eleştirmiyorsun ki, sorununu dile getiriyorsun, gayet masumane bir ifade. Ama ucu hükümetin ekonomi politikalarının doğru olmadığına dayanıyor. Bu durumda kendi eksiğini ifade edemeyen bir esnafın savunduğu düşüncenin doğruluğuna nasıl inanabiliriz? Toplumun kendiyle çelişmemesi gerekir.

Bir iş kadını olarak, istihdam sağlayan bir sanayici olarak Organize sanayi bölgesindeki açılış töreninde bakan Işık’ın konuşmaları için neler söyleyeceksiniz?

_ Belediye Başkanımız Sn. Hüsrev Kutlu, can alıcı bir noktaya değindi ‘Benim halkım terörden beslenmiyor, benim halkım devletin malına mülküne zarar vermiyor. Ama bunu da bir mükâfatı olmalıdır” söylemiyle Adıyaman’ın ahlaki ve toplumsal yapısıyla orantılı olarak bazı haklardan nasiplenmesi mesajını veren Sn. Başkan bir algı başlattı ve bütün siyasilerimizin bu kentin hak ettiği muameleyi görmesi ile ilgili olarak bu algıyı desteklemesi gerekiyor. Hakları savunulan ve desteği olan bir toplumun önünde hiçbir engel duramaz ve bizim de çevre illerimizin büyüme hedeflerini koymamız çok da uzak bir tablo olmaz.

Peki halk olarak kabahatimiz yok mu? verilen vaadlerı takip etmeyi hesap sormayı?

_ Takip kiminle olur? Takip sivil toplum kuruluşlarıyla, bu kentin siyasileriyle olur. Şimdi STK’lara bakıyorsunuz birkaç tanesinin dışında hepsi iktidarın arka bahçesi gibi olmuş. Bu doğru bir şey değil. Bu iktidara da yapılabilecek en kötü şeydir aslında. İktidarı besleyen şey, iktidarı zinde tutan şey aslında bu toplumun taleplerini onlara iletecek yetkili mercilerdir, Milletvekilleridir, üst organlarıdır, il başkanlarıdır. Siz bu değerli halkın sorunlarını gerekli yerlere iletmediğiniz zaman bu toplumu mahrum bıraktığınız zaman, geri besleme mekanizması bir yerden sonra çok kötü patlak verir. STK’ların kuruluş amaçları Kurum ve Kuruluşlar arasında köprü görevi görmek. O sorunları iletmek. Ne acı ki, son zamanlarda takip ettiğim çoğu dernek ve vakıf ya siyasi veya parasal bir getirim elde etme amaçlı. Bu durumda da sorunları doğru olarak algılaması ve iletmesi gereken Sivil Toplum Örgütleri toplumdan uzaklaşmış durumda maalesef. Özetle; siyasilerin, sürekli sorun ileten taraf olursam ‘Bir sonraki seçimde listeye girebilir miyim giremez miyim?’ endişesi, STK yöneticilerinin sonradan yargılanacağı bir olay döngüsünün içerisine itilme veya ticari kimliklerine zarar verilmesi kaygı ve korkuları halkın sorunlarını iletme görevini yine vatandaşa yüklüyor.

Kurumlarımızın çalışmalarını nasıl görüyorsunuz?Koordinasyon var mı? Kurumların yeterince çalıştığına inanıyor musunuz?

_ Son zamanlarda bunun eksikliği iyice hissediliyor. Kurumlar arasında koordinasyon sağlanamıyor bir yerde bir eksiklik var. Siyaseten o kurumların başına gelmiş konuya hakim olamayan insanlardan, siyasi çekişmelerden kaynaklı sonuçlar doğuruyor. Toplumun, esnafın birçoğu olup bitenden habersiz. Yani buraya getirilen kaynaklardan, devletin veya Avrupa birliğinin bir takım hibeleri oluyor, asıl yararlanıcıları habersizken, haberi olanlar; siyasetin içinde olan kurt gibi kapan insanlar. Bunları gerçekten hak edenler siyasetçilerden bir şeyler bekleyen onlara bu konular hakkında aydınlatıcı açıklamalar bekleyen insanlardır. Gerçek kitle, KOBİ dediğimiz bu ekonomiyi ayakta tutan kitle maalesef birçok gelişmeden habersiz, bu pastadan payını alamadığı için de büyüyemiyor, büyüyemediği için de bu kentin ekonomisi çok sağlıklı işleyemiyor. Tüm kaynaklar Rantçılar tarafından kapılıyor, nasılsa bir ayağı siyasetin içinde. Yani bu grup Ak Parti için de faydalı olacak olan insanlar değil. Emin olun bu insanlar yarın Komünist parti başa geçsin hepimizden fazla Komünist olurlar. Bu tür insanların artık ayıklanması gerekiyor.

Kurumlarımızda işleyiş nasıl peki? Yani birileri söyleyecek, o da onun söylediği gibi mi yapacak?

Gelen bir takım destekler, esnaf için gelen krediler belki bekletiliyordur bile. Belki birçoğunu aktarmamak için “bu sana uymuyor” denilip perde arkasında kendi yandaşlarına paylaştırıyordur. Bunu yürüten bir Ağ var. Projelerin kime gideceğini, desteklerin kime verileceğini belirleyen bir ağ var. Bundan beslenen ama bu ülkeye, bu Halk’a en büyük düşmanlığı yapan bir kitle var. Bazen Adıyaman’ın ücra köşesindeki bir çiftçiye bazen de şehir merkezindeki bir esnafa doğru bilgiler ulaştırılmıyor. Onlar da belki bu güzelliklerden faydalanabilirler ama ne yazık ki durum böyle. Siyasetçi masaya yumruğunu vuramazsa, orada sıkıntıyı dile getiremezse şimdi ben mi gidip bütçe görüşmelerinde dile getireceğim bunu? Bakın Adıyaman’a birkaç tane büyük bina yapmak Adıyaman’ı kurtarmak değildir. Yatırım yapmak değildir. Adıyaman’ın yatırımı nedir biliyor musunuz? Organize sanayi bölgesidir. Üretimdir. Üretim çarkı döndükçe insanların cebine para girer. Üretimin olmadığı yerde halk fakirleşir. Fakirleşen halk bizim hedefimiz olan muasır medeniyet seviyesine ulaşmada geri bırakır. En büyük zararı da HALK görür.

Son olarak,8 Mart dünya kadınlar günü yaklaşıyor. Hem bir iş kadını, hem de 4 kız çocuğu annesi olarak neler söyleyeceksiniz?

Doğu ve Güneydoğu coğrafyamızın üzücü haberlerinin üzerine bir kutlama mesajı vermek pek doğru olmayabilir ancak bu güzel gün ile ilgili birkaç temennim olacaktır. Adıyaman Kadınları için büyük emek ve özverilerle başlattığımız  ‘kadının iş hayatında olması’ konusunun uygulanması ve geliştirilmesi ile ilgili daha objektif ve iyi niyetli sivil toplum hareketlerinin olmasını diliyorum. AİKAD ile birlikte bu konuda lokomotif il olma ayrıcalığına sahipken şu anda listeyi gerilerden takip etmemiz çok üzücü. Söyleşiyi Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV)’in şu hadisi ile bitirmek isterim. ‘Müminlerin iman bakımından en olgun olanları, ahlâkı en güzel olanlarıdır. En hayırlılarınız kadınlarına en hayırlı olanınızdır.’ İnanç ve Vicdan sahibi toplumun bireyleri olarak kadınlarımıza hak ettiği değeri verebilmemiz dileğiyle, “Şehirde Bu Hafta” Gazetesine, bana kadınlar gününün kutlanacağı bu hafta ki sayınızda böyle güzel bir röportaj için yer vermeniz beni oldukça mutlu etti. Yayın hayatınızda sizlere başarı diler, okuyucularınıza ve tüm Adıyaman halkına saygılar sunarım. RÖPORTAJ TAYFUN GÜZEL

 

 

 

 

 

 

hayriye ersoy,şehirde bu hafta