Bir “garip” yazı


 Hüseyin Tepeler    07.06.2020 13:33:30  


“Üstatların üstadı yaradandır, o da analarımızdır. Onlar yaratıcı bir cana sahip, biz yaradılmış bir cana sahibiz.

Muharrem Ertaş’ı da üstatların üstadı yaratmıştır. Muharrem ustadan, saygıyla, ruhuna el etmeye çalışacağım.

Bu şiiri yazan, saygı duyduğum, sayın Bilge Toker’i burada saygıyla anıyor kendisine teşekkür ediyorum; nedeni, kendi inadını kullandı, bense altı yaşımdan beri babam yanına almıştı beni, on beş sene babamın yanında bil ruhu birlikteydik, on beş yaşımdan itibaren aldım başımı çıktım, daha gidiyorum. Altmış altı yaşıma giriyorum, çocuklarım vardı, onların okulları için ben Türkiye’mi vilayet kaza, nahiye altı yedi kere konserlerimle gezdim, sanat hayatımın hevesini bitirdimdi, onlar için yaşıyordum, sayın Bayram Tokel geldi, gitmedi, beni almadan gelmedi bu tarafa, benim hevesim isteğim bitmişti, bir belgesel çekmek istiyorlardı, çektiler, ben gönülsüzdüm, Allah da biliyor, her şeyden geçmişti gönül, her yaşın bir mevsimi oluyor, beni, uzun lafın kısası, inadını kullanarak çekip buraya yeniden getiren evveli Allah, sonra Bayram Bilge Toker oldu; kendisine saygı duyuyor teşekkür ediyorum.

            Bir de, nice yıllardan sonra ben elli senedir sahnedeyim elli senedir türküler veriyorum altmış altı yaşımdayım, karınca kadarınca çam sakızı çoban armağanı gine acizane bir şeyleri getirdim bu yaşımda, ilk konserim de burda, İstanbul’da oldu, bunca yıldan sonra, ben gençlerimizin gözlerimizden öpüyorum, okuyan gençlerimizin, onlar bana heyecan verdi onlar bana güç verdi onlar bana yeniden saz çalma hevesini verdiği için tekrar tekrar gözlerinden öpüyorum, bütün gençlerimizin, okuyan gençlerimizin!

İnanın bir konser vermek, inanın bir program yapmak, her yaşın dedim ya bir mevsimi var, bana ağır gelmesine rağmen gençlerimizin bu isteği beni yeniden buna yöneltti, yeniden huzurlarınıza beni getiren, sevgi haktır seven alır bu hakkı, kalpten kalbe yol, var, o Allah yoluyla gider çünkü bütün kalpler Allah’a bağlı ama gönülden gönüle giden de bir sevgi var, sevgili Beyazımız’ın gözlerinden öpüyorum bana olan sevgisini ilk duyduğumdan bu yana, epey zaman geçti, ama ben bir şeyi bilmiyorum: yok, olmaz kelimesini bilmiyorum, beni programlarına teklif eden herkese sevgimi sunuyorum, bu sevgi beni, hiçbir zaman bende kaybolmadı, Beyazım’ın sevgisi şükür bugün beni çekti buraya getirdi huzurlarınıza…

            Muharrem ustanın bir havasıynan başlıyorum…

             Efendim, eskiden saz çalan çok az ımış, babam da saz çalarmış, çalardı, haliyle “Oğlun oldu” mahnasıylan (bahanesiyle) babama saz çaldırmışlar. Herhalde dünyaya geldiğimde ilk defa babamın sazı kulağıma geldi ki, o benim her şeyim oldu. Bizim üniversitemizde diyeyim, asırlar boyundan gelen bir kanalın çocuklarıyız biz,  bizim üniversitemizde, oğlu olan kimseler önce saz korlarmış göbeğine, sazı çalamayan ya kemanı çalacak, kemanı çalamayan ya zurna çalacak, zurna çalamayan ya davul çalacak. Ekmek bu kapıdan, başka kapı yok. Benim göbeğime de gene herkes gibi babamın sazını koymuşlar.

            O (aşk) taa baştan gelir çünkü insan gerçekten doğuştan aşık, aşığız hepimiz. Dünyaya insan olarak gelip de aşık olmadım diyen yalan söyler. Ne var ki, e işte bizim gibi abdallar takılıp kalıyor ordan öte yanına gitmiyor. (Konuyu) açmasına ne gerek var efendim. Anasından ayrılan nerde kalır? İnsan geldiği yeri bilirse… Bana uzun laf konuşturma sen...”

             Yazımın giriş kısmı, ülkeme Allah’ın bir lütfu olan, benim de özüme işlemiş değerlerden rahmetli Neşet Ertaş üstadımızın Beyaz Show programında sarf ettiği konuşmaların sadece ilk bölümü. Hani derler ya, üşenmedim, oturdum, dinleye dinleye, saatlerce uğraşıp yazdım.

            Neden böyle “garip” bir şey yaptığıma gelince: Sizce de bir “garip” değil miyiz bugünlerde? Hayat garip, dünya garip, insanlar garip… Kimsenin ön göremediği, garip bir seyir izliyor her gün insanlık. Ve bana öyle geliyor ki, sanki inceden inceye başka bir dünyada yaşıyorken bulacağız kendimizi, hem de her anlamda! Ve derim ki, üşenmeyelim, eski ama eskimeyenlerimize daha çok kulak verelim bugünlerde. İhtiyar yakınlarımızla sohbet edelim, onların mesellerini dinleyelim, eski resimlerimize tekrar tekrar bakalım, fırsat buldukça doğduğumuz o mahalleye, köye, hatta şehre uğrayalım, çok eski dostlarımızı arayıp eskileri yad edelim, nostaljik filmler izleyelim, gençliğimizin şarkılarını türkülerini dinleyelim… Dünyayı yöneten akıl bir bilinmezliğe doğru her şeyi ve bizi “yeni”lemeye çalıştıkça, biz inadına eskiyelim derim. Bu yazıyı da bugünlerde bu dediklerimi yapmaya çalışırken kaleme aldım zaten. Programı internette bulup izleyerek devamındaki muhabbete de kulak vermeye davet ediyorum herkesi. Hayatınız boyunca etkisinde kalacağınız birçok sözü damıtarak ruhunuza işleyeceğinizden o kadar eminim ki!

***

COMMAGENE GAZETESİ

ADIYAMAN OTOBÜSLERİ DURDURULDU
 

Gazetemizin Anadolu Ajansı'ndan aldığı bilgiye göre bugün öğlen saat 13.30 sularında Adıyaman otobüs firmalarından birine ait Abuzer ANARYA yönetimindeki 02 YVN 34 plakalı otobüs, Gavur Dağı civarında polis ve jandarmanın yaptığı eş zamanlı operasyonla durduruldu. İhbar üzerine harekete geçen emniyet birimleri, otobüste yaptığı aramada 150,000 nüfuslu bir şehre bir hafta yetecek kadar yiyecek malzemeye el koydu. Otobüs şoförünün aracındaki yükün Adıyaman'dan İstanbul'a giden herhangi bir otobüste bulunabileceğini iddia etmesi üzerine aynı mevkiye bir kontrol noktası kuran emniyet güçleri, akşam saatlerine kadar durdurduğu Adıyaman'ın çeşitli firmalarına ait bütün otobüslerde hemen hemen aynı malzemelerin taşındığını tespit ederek gözaltına almış oldukları Abuzer ANARYA'yı serbest bıraktılar. Konuyla ilgili telefonda görüştüğümüz ANARYA: "Bizim Adıyaman milletinin hıseti bozığ kardaşım. Adam iki bilet alor, iki koltığa arvadıyla gendisi dört de külfeti binor. Bagaja da soğan koyor, salça koyor, turşu koyor, döşek koyor, top biber koyor.. Koyor ha koyor! Vallahi bizim ikinci şöför Avdik her seferinde zebze kasalarının üstünde yator!" diyerek hemşerilerine olan sitemini dile getirdi. //Hüseyin Tepeler, Ünal Petrol'ün ora

***

ADIYAMAN ATASÖZLERİ VE DEYİMLER SÖZLÜĞÜ

“allek – alata”: Densiz, rahat, hareketlerinde özensiz hareket eden kişi.

Örneğin; -    “Yav ben sana dedim bekle biberler pişsin, iki ekmek de al eyle gel! Alata adam!”

“Gidecim gidecim usta.”