Sensiz geçen bir uzun gece


 Şuayip BÜTÜN    17-01-2016  


Bir an düşün. Bir an düşün ey kalbim. Dinle şu yaşlı adamın  yüz çizgilerini şu kadındaki ölüm korkusunu. Dinle ey kalbim, yapraklar niçin sararır. Şu ağlayan çocuk ağlamasa olmaz mı? Yüreğim niye daralıyor. Niçindir bu migrene benzeyen ağrılar. Düşün oy kalbim, dinle ne olur. Akşamla buluşuyoruz, merhaba diyor ilkin. Ruhun hüzünlü özdeş olmuş bu akşam. Kuşlar yuvalarına ceylan dağa çekiliyor. Aksatmıyoruz hüzün alıyoruz yanımıza. Bir uğultu sonraları bir sessizlik kaplıyor odamı. Yani süreğen yalnızlığım. Şehrin bomboş sokakları, nara atan sarhoşlar, ürkek ve kaçamak bakışlı köylü bozması dilberler. Her taraftan uğultu biçiminde sesler yükseliyor. İnsanlar konuşmalar ve koşuşturmalar bir yerlere. Bitmek bilmeyen bir yalnızlık koşusudur hayat.

Sanrılar teklemeler.

İlerliyor gece. İşte karşımda ilk sanrı geceyi bölüyor. Her taraf ıssız bir dağ oluyor sanki. Köpek havlamaları sessizliğin ahengini bozuyor sanki. Karanlığı yararcasına saçları dağılmış, sakallarına aklar karışmış bir ihtiyar bekliyor. Donuş kalıyorum, konuşamıyorum. O da konuşmuyor. Yorgun gözleri ile bir şeyler anlatmak istiyor, anlıyorum.  Kente in ve anlat onlara. Diyordu anlıyorum. Oysa benim bütün bedenimi kentin prangaları kuşatmıştı. Tutkularım, özlemlerim söylüyordu bunu bana.

Tak tak, tak.

                Giriniz.

                Şey efendim.

A tabi diyorum. Buyurun giriş içeri. Sizinle paylaşılacak yalnızlıklar biriktirmiştim ben. Uyanıyorum.

Ah efendim şu gece nöbetleri. Rüzgar gibi hafiftim, bir uludağ gibi cömert. Yorgun bir ulu nehir gibi süzülürüm ülkeme. Ülkem ah o ülkem. Biz uzak bir yakın bana. Bir kaya yüreği, hasretim vuslata.

Şafak söktü. Gün ağarıyor. Olmuyor bir türlü olmuyor.

Kabullenemiyorum kompüter bir yaşamı. Anılmağa değer bir tarafım olmadı. Mağlup hislerimden başka. Yaşamayı öretmediler bize. Bilemedik yaşamayı. Hayal düş, bilinçaltı gezinimleri.

Gün ağarıyor. Biz uzun gece böyle bitiyor.