Beşinci yılı geride bırakırken..


 R. Ferhat VURAL    15.11.2020 10:53:20  


Merhaba sevgili dostlar

Hakikaten zaman su gibi akıp geçiyormuş.2015 yılının Ekim ayında başladığımız yereldeki gazetecilik maceramızın 5'nci yılını geride bıraktık.

Allah’a şükürler olsun, başladığımız ilk günden bu güne kadar, bu mesleğin saygınlığına gölge düşürecek hiçbir habere imza atmadık.

5 yıla neler sığdırdık

Toplumun tüm kesimlerine iktidar/muhalefet,güçlü/güçsüz demeden herkese eşit mesafede durmaya çalıştık.Birilerinin şovmeni yada tetikçisi olmadık.

Şehrimizle ilgili haber değeri olan her olayı haberleştirdik. Yapıcı eleştirilerde bulunduk,ha bazıları eleştiriye alışık olmadığı için yaptığımız haberleri/paylaşımları hemen “muhalif gazeteci” olarak damgaladı.Varsın damgalasın.Bu damgalamadan anca şeref duyarız çünkü; gazeteciliğin doğasında muhalif olmak vardır.

İlk sayımızda yayın ilkelerimizi sayarken,hiçbir partinin,ideolojinin,gücün sözcüsü olmayacağımızı,tek amacımızın hukuk devletinin inşasında,özgürlüklerin genişlemesinde,refah devletine giden yolda bir tuğla olacağımızı söylemiştik, bu ilkelerimizden zerre kadar taviz vermedik/vermeyeceğiz de.

İktidarın arkasına saklanarak,toplumda psikolojik terör estiren,yolsuzluk yapan,torpil yapan işe gitmediği halde takır takır maaş alan(bankamatik memurları ) haramileri deşifre ettik.

Kimisinin ağzına bir parmak bal sürerek,kimisine bir dürüm,kimilerinin cebine bir harçlık koyarak reklamını yapan bazı politik zübüklerin  reklamcısı olmadık.Onların ikramlarına  tenezzül etmedik, yalanlarına tercüman olmadık..

 İktidarından muhalefetine,Valisinden,milletvekiline,belediye başkanından parti başkanlarına,bürokratından STK başkanlarına kadar,bu kentle ilgili kim güzel bir icraatta imza attıysa alkışladık,bu makamları kendi bireysel ego’suna  veya menfaatine devşirenin de karşısında durduk.

Bunları yazarken/çizerken tabi ki bedeller de ödedik. Eleştiriye değil de yağdanlığa alışık bazı kesimler tarafından dışlandık.Bu gazeteyi bırakmamız için her türlü maddi/manevi psikolojik baskıya maruz kaldık.Ama yılmadık.Çünkü korku ikliminin hakim olduğu toplumlarda doğruları söylemenin bir bedeli olduğunu biliyoruz. Tıpkı  Malkom kardeşimin (Malik El Şahbaz) dediği gibi,” Eğer uğrunda ölmeye hazır değilseniz, "özgürlük" kelimesini lûgatınızdan çıkarın”

Biz sadece otorakçı pazarında 1 kilo tütün satıp geçimini sağlayan Abuzer amcayı değil,mevsimlik işçi olarak başka şehirlere giden ve  orada potansiyel terörist muamelesi görüp dayak yiyen Mahmut dayıyı, Ayşe teyzeyi de dert edindik.Coğrafyamızda ismi “Müslüman Devlet”  ama icraatlarıyla  Firavunu gölgede bırakan yöneticilerin zulmünden kaçıp, elin gavuruna sığınmaya çalışırken Akdeniz’in derin sularına gömülen ve cesedi sahile vuran Aylan Kürdi’leri de dert edindik.Bu sorumluluk insan olmanın Müslüman olmanın sorunluluğudur.Pişman değiliz.

O Resul Ebuzer El Gıffari’ye nasihat ederken,”Ey Ebuzer zorda olsa hakkı söyle,kınananların kınanmasından çekinme “ demişti.Bu evrensel söz her ne kadar özel de Ebuzer’e söylenmişse de genelde tüm insanlığa söylenmiştir.Çünkü; O Resul sadece Müslümanlara değil,alemlere rahmet olarak gönderilmişti.

İşte böyle dostlar,insan olmak insanca düşünmek zordur, hele Müslüman olmanın bilinciyle hareket etmek, bir takım suni putlara dokunmak daha da zordur.

Önemli olan da zoru başarmak değil midir?

Sağlıcakla kalın