Kavram(ayanların) kargaşası-2


 Hüseyin Tepeler    29.11.2020 11:26:14  


(Önceki bölümün özeti: Bu yazı dizisinde, bazı kavramların sırf aradan zaman geçmiş olması sebebiyle anlamlarının, algılanışlarının ve çağrıştırdıklarının nasıl değiştiğine dikkat çekmeye çalışıyor, tarihin şahitliğinde okuyucunun hayretine sunuyorum.)

*(1990) “Cesaret”:  Kişinin “doğru ve haklı olduğuna inandığı” bir konuda konumundan, sahip olduklarından, lükslerinden, komforundan, hatta kendisinden vazgeçmek pahasına o şey için harekete geçerken içinde taşıdığı hırs ve inanç karışımı duygu.

*(2020) “Cesaret”:  Kişinin sırf kendisi öyle istiyor diye başkalarının tahammülünü zorlamakta bir mahsur görmeyerek yaptığı işler için öne sürdüğü bahane.

*(1990) “Dürüstlük”: Herkesin sahip değilse bile sahipmiş gibi yaşamak zorunda olduğu, başka türlü insan içine çıkamayacağı, toplumda barınamayacağı kişilik özelliği.

*(2020) “Dürüstlük”: Herkesin sahipse bile sahip değilmiş gibi görünmek zorunda olduğu, başka türlü hemen hemen herkes tarafından aşağılanabileceği kişilik özelliği.

*(1990) “Ev”:  İçine girildiğinde bütün dünyanın yükünü, derdini, olumsuzluklarını dışarıda bırakan hedef mekan. Gün içinde (dışarıdayken) hayali kurulan, kapısından içeri girince “Ohh bee!” dedirten, aynı anda hem soyut hem de somut bir kavram.

*(2020) “Ev”: İçinden çıktığımızda içerinin bütün kahrını kapının ardında bıraktığımız, çoğumuzun yarı açık cezaevine benzettiğimiz mekan. Gün içinde (içerideyken) kaçma hayali kurduran, kapısından çıkınca “Ohh bee!” dedirten kavram.

*(1990) “Fırsat”: Çoğu zaman olmayan ama yokluğuyla sizi bir köşede oturup beklemeye, ağlamaya, dövünmeye itmeyip, aksine sizi çabalamaya, savaşmaya kamçılayan, imkansızlıklara rağmen bir şeyler yapmaya zorlayan, kısacası kendinizin yaratmaya çalıştığı durumlar.

*(2020) “Fırsat”: Hiç bir şey yapmadan oturduğunuz yerden sadece beklediğiniz ve bazen bu bekleyişin bir ömür sürdüğü, ama hiç gelmeyecek olan imkanlar.

*(1990) “Gül”: İster bir bahçe duvarından dışarıya sarksın, ister tanımadığımız birinin elinde görelim, üşenmeden gidip dokunup kokladığımız, elimizdeyken yürümeye utandığımız, birinden alınca defterlerimizin kitaplarımızın arasında kuruttuğumuz, her çocuk gibi yapraklarını bir pet şişe dolusu suyun içinde yaklaşık bir hafta boyunca evin damında en çok güneş gören yerde bekleterek demlediğimiz (ki bu bekleme esnasında her gün sabırsızca gidip kontrol eder, asla tam kıvamına gelmeden ve mutlaka vaktinden erken açardık o şişeyi), türlü renkleri, eşsiz kokusu olan dikenli bir bitki.

*(2020) “Gül”: Çiçekçilerde satılan bir tür süs bitkisi.

… (devam edecek)

ADIYAMAN SÖZLÜĞÜ

Hı hı!”: Özellikle de köylü-kırsal kesimin çok sık kullandığı, o anki konunun ve durumun içerdiği aciliyet ve tehlikeye göre tekrarlanma sayısı artan nida.

Örneğin bir ortamda, diyelim ki ;  

(Çay bardağı devrilmek üzere:) “Hı! hıı!! Kız bardağa dikkat et!”

(Çocuğa araba çarpmak üzere:) “Hı hı hı hı hı hı hı!”

***

Ovvığ!”: Özenilen, güzel bir durumla karşılaşıldığında, planlandığında veya hayal edildiğinde “Ohh, ne ala” tadında bir karşılık vermek için kullanılan ifade.

Örneğin;  

Zeynal: “Hamo öğlene gözzel bi arap tavası yapağ mı?”

Mehmet: “He la, yanına da buz gibi bi ayran!..”

Zeynal: “Ovvığ!”