Kavram(ayanların) Kargaşası-3


 Hüseyin Tepeler    10.01.2021 10:15:04  


(Önceki bölümlerin özeti: Bu yazı dizisinde, bazı kavramların sırf aradan zaman geçmiş olması sebebiyle anlamlarının, algılanışlarının ve çağrıştırdıklarının nasıl değiştiğine dikkat çekmeye çalışıyor, tarihin şahitliğinde okuyucunun hayretine sunmaya devam ediyorum.)

*(1991) “Hak”:  Savunmak için kime ait olduğunun hiç önemli olmadığı, aksine, sahip olan kişi ne kadar uzağımız ve hatta sevmediğimiz biriyse, o kadar kıymeti olan, Yüce Allah’ın da isimlerinden biri olup, gasp edilirse iki cihanda da yakayı bırakmadığına inanılan  kavram.

*(2021) “Hak”:  Sahip olmak için kişinin kurnazca veya çabuk davranmasının yeterli olduğuna inanılan, savunmak için bize veya yakınımıza aitmiş gibi olması bile yeterli olan, zaten geri kalan kimseye hiçbir şartta ait olduğuna inanamadığımız kavram. Basit bir örnekleme yaparsak, mesela trafikte bile geçiş hakkı her zaman(!) daha süratli veya pervasız olanın değil midir?

*(1991) “Israr”: Çok hayati bir durum söz konusu değilse, her ne niyetle olursa olsun devamlı olarak tekrarlanması ayıplanan, karşı taraf için “Bir bildiği vardır” demeyi marifet saydığımız için kolay kolay başvurmadığımız ikna yöntemi. Bunun tek istisnası, misafiri sofraya davet etmekti. Çünkü ilk teklifte bunu kabul etmek de ayıplanırdı. Şimdilerde saçma sayılsa da bu belki de en anlamlı geleneklerimizden biriydi.

*(2021) “Israr”: Karşımızdakini canından bezdirmek pahasına da olsa çoğu zaman vazgeçmediğimiz ikna yöntemi. Çocuklar bile kolay teslim olan disiplinsiz ebeveynlerinin sayesinde bu davranış biçimine alışarak büyürler.

*(1991) “İyilik”:  Yapıldığında Allah ve kul arasında kalması gerektiğine, başkalarının haberinin olması halinde hemen hemen hiç kıymet-i harbiyesi kalmayacağına inanılan; bunlar bir yana, iyiliği yapan kişinin karşıdakine bile hatırlatmayı kendisine zül saydığı, fakat karşısındakinin bir ömür unutmayıp ilk fırsatta (kendisinden bunu yapması beklenmese de)  karşılığını vermek için fırsat kolladığı fedakarlıklar.

*(2021) “İyilik”: Kolay kolay karşılaşmasak da, bazen yapan kişinin sonrasında bunu her fırsatta karşısındakinin yüzüne vurmayı veya onu bunun karşılığını sunmaya zorladığı; bazen de karşıdakinin nankörlüğüyle, (ama genellikle) iki taraf için de pişmanlıkla sonuçlanan davranışlar.

*(1991) “Kitap”: Okuyan kişilere (sosyo-ekonomik konumu ne olursa olsun) okumayanların çok büyük ve derin bir saygısını kazandıran sayfalar bütünü.

*(2021) “Kitap”: Nesilleri tükenmek üzere olan okuyanlarının bu sebeple bile olsa okumayanlarından zerrece hürmet görmediği, çoğu zaman da sadece görüntülü toplantılara katılan kişileri sözüm ona bilge ve entelektüel göstermek için arkalarındaki raflarda yan yana dizili duran ciltler.

*(1991) “Lezzet”: Kendisini çoğu zaman yenilip içilenlerden ziyade tüketen kişilerin ağzının tadının güzelliğine borçlu olan haz duygusu. Hepimiz eskiden bir çok şeyin daha lezzetli olduğunu iddia eder, bunu da o şeylerin o zamanki doğallığına veya az bulunmasına bağlarız. Halbuki işin sırrı, o zamanlar henüz bu kadar kaçmamış olan ağzımızın tadındaydı.

*(2021) “Lezzet”: Yeryüzünde en fazla kaynağa sahip olup en az ulaşılan duygu.

… (devam edecek)

ADIYAMAN SÖZLÜĞÜ

Gendine”: Kimseyle yüz göz olmaksızın, tek başına kalmak zorunda, yapacak başka bir şey de olmadığı için.

Örneğin (telefonda);  

 “Alo, Eşhan nidonız kız? Bi lokma canınız rehet mi?”

“Kız valla nidek benle Nurgül balkonda çeyirdek yiyoğ, Zılha teyzen de içerde gendine dizi izlor.”

***

Acı”: Tat alma duyusuyla hiç alakası olmayan bu ifade, “Sana zahmet” ve “Ne var ki bunda yapmayacak” anlamlarının tam ortasında bir yerlerdedir.

Örneğin;  

“Hele acı biraz kenara çekil biz de oturak ha!”

“Zeynep, kızım acı bi tas su ver yav, babayin heyrine.”

“Usta acı bizim tavayı bi koltığa at ki yavaş bişsin!”