Kendinizden Uzak Durun


 Hüseyin Tepeler    07.03.2021 11:20:27  


En büyük düşmanlarınız, size en çok benzeyenlerdir!

Yekten, (hani derler ya, dakka bir gol bir) iddialı bir cümleyle başladım yazıya farkındaysanız. Hoş, henüz fark etmemişseniz bile bu cümlenin sayesinde yazıyı baştan okuyacağınızdan o kadar eminim ki…

“Biliyor musun, insanların yüzde 70’i dillerini dirseklerine değdiremiyormuş”

diye sorup

 devamında:

 “Ve biliyor musun, bunu duyan insanların yüzde 95’i de dirseğini yalamaya çalışıyormuş” diyerek o ara kolunu ağzına doğru kıvırmak için cebelleşmekte olan muhatabına bakıp, gevrek gevrek gülen bir ergen edasıyla şu an şu satırı okumakta olan herkese.. . Öff, bağlayamadım… Selam olsun bari!

Benzemek ve düşmanlık. Bu iki sözcüğü birbirlerinin zıttı yönlerden birbirlerine doğru ittirsek, yine de yakınlaşamazlar. Fakat, taa ilk yazımda alıntıyla belirttiğim gibi, kelimeler gerçeğin beceriksiz avcılarıdır. Bakalım bu sefer bizleri nereye götürecek bu kelimeler…

“Çağın vebası” kavramı, her dönem, o vakitler insanoğlunu en çok uğraştıran ve karşısında herkesin çaresiz kaldığı salgınlar için kullanılan, dönemsel, göreceli ve yaygın bir ifadedir, tıpkı “dünyanın sekizinci harikası” yalanı gibi. Aslında her iki kavram da yalandan ibarettir, çünkü dünyada otoritelerin kabul edip tescillediği 7 (yedi) adet harika vardır ve fakat her toplum kendi güzelliklerini “sekizinci” diye tanıtmayı marifet sayar; ayrıca, çağın vebası diye bir şey insanlık tarihinde vuku bulmamıştır, çünkü hakiki “veba”, o vakitler toplumun her katmanından hemen herkesi bir şekilde etkilemiştir, fakat o salgından bugüne kadar, herkesi “eşit” olarak etkileyebilecek herhangi bir hastalık vuku bulmamıştır. Bulmamıştı… Şimdiye kadar… (Yok hayır, mevzu Covid-19 değil, sizi temin ederim!)

ÇAĞIMIZIN VEBASI: “YANKI ODASI EFEKTİ”!

Terminolojik olarak bu kavram, özellikle de yer aldığı sosyal medya araçları üzerinden ve ayrıca kişisel dünyasına kabul ettiği bireylerle olan paylaşımlarında SÜREKLİ VE SADECE KENDİ DOĞRULARINI DESTEKLEDİĞİNE İNANDIĞI KAYNAKLARLA YAŞAMAYI SEÇEN, BUNUN DIŞINA ÇIKMADIĞI GİBİ, DOĞRULUĞU KANITLANMIŞ (YANİ “GERÇEK” MERTEBESİNE ULAŞMIŞ) DETAYLARI BİLE GÖZ ARDI EDEN insanları anlatır. Bireyler bu rahatsızlığı yaşarlarken, adeta kendilerinden başka hiç kimsenin olmadığı büyük ve boş bir odada bağırmakta, fakat sadece kendi seslerinin yankılarını duyabilmektedir. İlk başlarda buna alışması zor gibi görünse de, zamanla insan fıtratının doğasına uygun bir şekilde duruma alışıp duyarsızlaşan insanlar, bir süre sonra da bu durum vazgeçilmezleri olur hatta bu hallerine aykırı sayılabilecek her şeyi reddetmeye, onları düşman gibi görmeye başlarlar.

Konuyu örneklendirirsek başından beri -haklı olarak- anlam veremediğiniz bu yazının mesajını alabileceksiniz:

Herkes Twitter’da sadece kendi dünya görüşüne hitap eden isimleri takip ediyor. Belli kanalların haber bültenlerini ve belli televizyon programlarını izliyor. Instagram ve Facebook’taki yakınlarından belli insanların paylaşımlarını merak ediyor. Çoğu zaman aynı tarz müzikleri dinleyip aynı tarz filmleri izliyor. Birkaç gün aralıkla aynı yemekleri yiyip, aynı dükkan ve mağazalardan alışveriş yapıyor. Evde genellikle aynı yere oturup, aynı şeyleri giyip, aynı şeyleri konuşuyor herkes. Kısacası, ortalama bir insanın ortalama bir günü, bir önceki ve bir sonraki günlerle hemen hemen AYNI! Normal şartlarda aşırı hareketli(!) olan toplumumuz, aslında hep aynı şeylerle yaşamaya alışkın olduğu için, bu hareketlilik çok da değer katamamaktadır ayrı ayrı onlara ve dünyaya. Bununla birlikte korkarım ki bu durum çok da uzak olmayan bir zamanda hepimizi “önceden kestirilebilir” bir hayatın kısır döngüsü ve sıradanlığına emin adımlarla sürükleyerek beyinlerimizi, ömrümüzü, algımızı, reflekslerimizi, empati becerimizi, yaşama kültürümüzü tembelleştirip içinden çıkılmaz bir griliğe hapsedecek. Peki ya çözüm nerde?

Çözüm sizin o çok kıymetli, eşsiz ve kusursuz “kendi”nizin tamamen dışında! Size “kendine gel” diyen her şeyden uzaklaşın. Geçin artık şu kendinizden!

Tanımadığınız insanlarla sohbet edin. Tarzınıza uymayan şarkılar dinleyin, filmler izleyin. Daha önce hiç gitmediğiniz yerlere gidin. Hiç denemediğiniz yeni bir hobi edinin. Saçma sapan malzemelerle yeni yemekler keşfedin. Daha önce hiç denemediğiniz bir renkteki birşeyi giyin. Dünya görüşünüze en aykırı olan kişileri de okuyun, dinleyin.  Yahu yeter artık bunca yıldır sıkılmadınız mı kendinizden?!

ADIYAMAN SÖZLÜĞÜ

Çillek”: Yemeye içmeye aşırı düşkün, bu konuda her türlü görgüsüzlüğe yatkın.

Örneğin;  

“Yav ben ömrümde Ergün kadar çillek bir adam görmedim.”

Veya,

“Erdal oğlım çilleklik yapma, gendi önünden yi.”

***

Üvvi!”: Olağanüstü ve hayret verici durumlar için kullanılan nida.

Örneğin;  

 “Üvvi! Hössin hele şu arabaya bak!”