Protokol Gazeteciliği


 R. Ferhat VURAL    27.06.2021 13:47:10  


Biz de protokol gazeteciliği yapıp, suya sabuna dokunmadan, her şeyi siyasilerin istemi doğrultusunda güllük gülistanlık gösterebiliriz.

Biz de milletvekili, vali, belediye başkanı, müdür ve amirlerin etrafında fır dönebiliriz.

Biz de onlarla birlikte resim çekilip sosyal medyada paylaşarak, ne kadar önemli ve güçlü biri olduğumuzu ballandıra ballandıra karşıya mesaj verebiliriz.

Biz de bu zatlara övgüler düzüp, boşta gezen üniversite mezunu çocuklarımızı, yakınlarımızı işe yerleştirebiliriz.

Biz de işi kılıfına uydurup, kıyısından köşesinden ihale alabiliriz.

Biz de gazetecilik gibi kutsal bir mesleği, bireysel menfaatimiz için kullanabiliriz...

Evet bunların hepsini ve daha fazlasını yapabiliriz. Bunları yapamayacak kadar zekâ özürlü falan da değiliz. Ama yapmadık, yapmayacağız ve bu onursuz gömleği giymeyeceğiz.

Bunu yapmadığımızdan olsa gerek; altı yıldır yerelde gazetecilik yapmamıza rağmen ne iktidar ne de ana muhalefet partileri destek anlamında gazetemize abone olmadıkları gibi (sadece AK Parti ilk 2 yıl abone olmuştur), bugüne kadar her iki partiden hiçbir milletvekili veya belediye başkanı da kapımızı çalmamıştır. Ki Adıyaman’da İletişim Fakültesi Gazetecilik mezunu tek kişi olmamıza rağmen. Bunu gururlanmak için değil, bilesiniz diye yazdım. Kaldı ki, gazetecilik ne kartla ne de diplomayla yapılır, gazetecilik bilgi ve cesaretle yapılır.

Sakın yanlış anlaşılmasın, “gelmemişler, abone olmamışlar” diye zerre kadar sitem etmiyorum, sadece biliniz diye bunu da yazdım. Hatta gelmiyorlar diye çok da mutluyuz, çünkü; aramızdaki ilişkinin gazeteci-siyasetçi/bürokrat seviyesinde kalmasını istiyoruz. Bu çizginin ötesine geçmesini istemiyoruz. Bazı arkadaşlar, “Hadi iktidar cephesini anladık, ana muhalefet ne iş?” diye merak edebilir, açıklayayım.

Gazeteci ne iktidarın borazanı ne de her şeyi kapkara gösteren muhalefetin sözcüsüdür. Gazeteci, olaylara objektif bakar, haberini yaparken kamuoyunun menfaatini gözetir. İnsanların hayrına bir iş/icraat yapıldıysa, bunu kamuoyuna duyurur. Bir yerde alengirli (tuhaf, karmaşık, acayip) işler dönüyorsa, bunu da ister iktidar isterse muhalefet yapsın, tarafsız bir şekilde kamuoyuyla paylaşır.

İşte bu hassas dengeyi koruduğumuzdan olsa gerek hem iktidar hem de ana muhalefet nezdinde kabul görmüyoruz. Bizi görüyorlar, görmemiş gibi davranıyorlar; takip ediyorlar, etmemiş gibi yapıyorlar. Varsın öyle yapsınlar, bizim için hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur.

Nefesimiz yettiğince, kalemimiz yazdığınca, Hakk’ın ve halkın sesi olmaya çalışacağız. Ne haksızlığa boyun eğeceğiz ne de zulme sessiz kalacağız.

Yaptıklarımızın karşılığını insanlardan değil, bize “şah damarımızdan daha yakın” Rabb’imizden bekleyeceğiz...

Şunu da herkes bilsin ki; acımızdan ölsek, susuzluktan can versek de hiçbir statü sahibinin önünde eğilmeyeceğiz, diz çökmeyeceğiz, biat etmeyeceğiz.

Tıpkı Ömer Hayyam’ın dediği gibi: “Varsın hayat yalakalara şans tanısın. Ben onuruma fiyat biçmem. Yaşadığım kadar daha yaşasam, asla tüküreceğim eli öpmem!”

Sağlıcakla kalın.