28 ŞUBAT, ZALİMLER ,MAZLUMLAR "MİRASYEDİLER"


 R. Ferhat VURAL    28-02-2016  


Bana 12 Eylül 1980 darbesiyle 28 şubat 1997 "Post modern" darbe arasındaki farkı söyle deseler,12 Eylülü görmüş ve yaşamış biri olarak şunları söylerim.12 Eylül de size fiziki şiddet uygulanırdı,28 şubatta ise, karşınıza birilerini alır işkence ederler size de izletirlerdi derim..      

Sevgili dostlar,bugün 28 şubat  döneminde şahit olduğum bazı olayları ve bu  olayların  farklı bir boyutunu  yazmak istiyorum.O,psikolojik darbe döneminde kim ,kimin yanında yer aldı? ve o insanlar bugün neredeler kimin yanındalar.Bir yandan İşin  cefasını çekenler diğer taraftan bu işin mağdur edebiyatını yapıp rant devşirenler, tabiri caizse biraz zülfü yare dokunmak istiyorum... 

Hiç unutmam,o süreçte darbeye karşı dik duran çok az insan vardı..

Bunlardan bazıları:Rahmetli Muhsin YAZICIOĞLU, Mehmet Ali BİRAND ,Cengiz ÇANDAR, ,Ali BAYRAMOĞLU,Koray DÜZGÜREN ,Mehmet ALTAN,Ahmet ALTAN ,Sami SELÇUK,Mustafa ERDOĞAN,Gülay GÖKTÜRK  ve bir kaç namuslu demokrat daha..Yani anlayacağınız 70 milyonluk ülkede neredeyse bir elin parmaklarını geçmeyen erdemli bir kaç aydın  karşı çıkmıştı o ahlaksız sürece..İşin enteresan tarafı bu darbeye karşı dik duranların çoğunun başta liberal olmak üzere başka düşüncelere mensup insanlar olmalarıydı.Bunlardan bazıları işlerini kaybetti.Bazıları  etik dışı iftiralara maruz kaldılar..Ama duruşlarından zerre kadar taviz vermediler..Ya mağdurlar? Bir çok üniversite öğrencisi,öğretmen,memur,asker,polis,işadamı vb. Kimi okulunu, kimi memurluğunu, çoğu işadamı da  işini kaybetti..

Peki mangalda kül bırakmayan ve her platformda İslamcılık edebiyatı yapan ,zamanı geldiğinde bu işin kaymağını yiyenler ne yapıyordu diye sorarsanız söyleyeyim.-istisnalar hariç-Çoğu tabiri caizse" kaçacak delik " arıyordu.Başta  muhafazakar iktidarlardan nemalanan cemaat ve cemiyetler olmak üzere..Yakinen tanıdığım bazıları sakalını kesti,bazıları dönemin egemenlerine  yanaşmaya başlayıp onlara "bu refahçıların daha doğrusu İslamcı kesimin ne kadar gerici, mürteci olduklarını kendilerinin ise ne kadar vatansever ve laik rejime bağlı  olduklarını" zırvalamaya çalışıyorlardı..Hemen hemen her hafta bir radyoya ve tv ye çıkan itirafçılar peydahlanmıştı..Çıktığı günden itibaren masum Anadolu insanın kutsalını sömüren iki büyük camiadan birinin patronu,elinde Kur'an ile M.Yılmaz'a giderek yeminler edip, kendilerine ne kadar bağlı, Erbakan ve onun partisine de  ne kadar karşı olduklarını salya sümük  anlatmaya çalışıyordu..Onun tv'nde program yapan okibar adındaki " imalat hatası" şarlatan da ,O naif insan Rahmetli Erbakan'ı programına çıkarıp yapmadığı hakaret bırakmıyordu.. Bir diğer sinsi yapı olan cemaat ise açıktan Erbakan'a " beceremediniz hadi bırakın gidin derken ,generallere de buyurun tüm okullarımızın varlıklarımızın tapusu sizin olsun.."diyorlardı..Mağdur ve masum taban ise  travma yaşıyordu çünkü onlar "Ulul emre itaat" Ninnileriyle büyümüşlerdi.Bu emir kendilerini dövüyordu, tıpkı 12 eylülde dayak yiyen ülkücülerin yaşadığı travma gibi..Kısacası rezaletin bini bir paraydı psikolojik işkencenin kitabı yazılıyordu.

Peki o zaman Rahmetli Erbakan ve milli görüş çizgisine akla hayale gelmedik iftiralarda, hakaretlerde bulunanlar şimdi nerede? Ya darbeye karşı dik duranlar?Merakınızı gidereyim.

Darbeye dik duranların çoğu ilk iki döneme kadar Ak partiyi desteklemeye devam ettiler.Bugün ise  bir çoğu yazı yazacak gazete bulamıyor.. Rahmetli M.Yazıcıoğlu'nun sonunu biliyorsunuz..! ve sıkı durun o dönemde köşe bucak kaçan,köşelerinde veya tv' lerde efendilerinin emriyle Erbakan ve partisine hakaret edenlerin bir kısmı şimdi ya vekil veya danışman, ya da işadamı..araziye ayak uydurmada hiç sıkıntı yaşamadılar..

Tüm bunları ve devamında gelişen yozlaşmaları gören o saf ve masum camia da ,olup bitenleri ibretle izleyip "yahu bunun için mi o kadar mağdur olduk" diyerek depresyona giriyorlar..Ben mi? 12 Eylül de devrimci,28 Şubatta Erbakancı..Her zaman ki gibi,rengi fikri zikri ne olursa olsun, zalimin karşısında mazlumun yanında.Ve soruyorum "  Waldo sen neden burada değilsin ? "