Gelme üstüme,Bak! Stresim Var Bilesin!


 KALPTEN KALEME    29-04-2016  


Bir hayra kapı olur belki diye yazı yazmaya başladık. Apansızın oldu. İnşallah iyi bir şeyler olur. Ve de devamlı olur…

Stres. Evet stres. Bugünlerde çokça konu edilen bir kavram. Tabiattaki tüm canlılara Yaradan'ın monte ettiği sertçe olan bir fiziksel tepki ile görülen bir haldir stres. Evet en küçükten, hatta tek hücreli canlılardan başlayıp, en büyük canlı olan balinaya kadar tüm canlılarda görülen haldir, stres. Canlıların bir tehdit karşısında vücutlarının dış görünümüyle, davranıştaki değişimle fark edeceğimiz haldir. İçte ise tüm fonksiyonel olan, olmayan sistemlerde hormonal bir hücumun, taarruzun, istilanın etkisi altındadır. Bunlar stresin fiziki haliyle ilgili ifadeler. Yaşayan organizmalar, canlılar, cansız maddeler gibi kontrolsüz değildirler. Kimyada iki maddeyi karşılaştırdığınızda bir reaksiyon, tepkime olur ve sonuçta bir başka madde ortaya çıkar. Bunu sonsuz kere deneseniz, yine de aynı sonucu alırsınız. Çünkü, cansızın kendini kontrol etme yeteneği hiç yoktur. Davranışını seçme şansı yoktur. Canlılarda ise insan hariç diğerleri yine genel olarak kabul edilebilecek, tahmin edilebilir basit tepkileri ortaya koyarlar.

Bu genel çerçeve bilgilerden sonra asıl ifade etmek istediğimiz konuya gelelim. Toplumumuzda yaygınlaşmış bir duruma değineceğiz. İnsanlar, yaptıkları davranışların farkında olmadan, aymaz biçimde, davranışlarının bir makul hakmış gibi kabullenmiş olarak karşılaştıkları olaylara küçük-büyük, önemsiz-hayati demeden, önüne-arkasına, ne getirip-ne götüreceğine bakmadan refleksif, yani kontrolsüz biçimde tepki göstermektedirler. Bu tepkilerin yaygınlaşması, bu yaygınlaşmada stresin yani ruhsal dayanıksızlığın bahane edilmesi de, suçun görülmeyen bir suçluya atılması gibi bir tuhaf kabulleniş olmakla beraber, yaygınlaşan olumsuz davranışlar, hoyratlıklar, sonuçta bireylerin bizzat kendi eserleri olup,  bunu suçu atacakları ruhsal halleri olması ise toplum bireylerini kendini yönetebilmede sorunlu oldukları, kontrolü kaybettiklerini ortaya koyar ki oldukça vahim bir tablodur. Bu tabloda daha da ileri ve derin boyutlar da yer yer söz konusu olmakta; kişiler bu işi alışkanlık düzeyine getirmekte tümüyle kontrol dışına dahi çıkabilmektedirler. Bunda, bunlarda, sosyal çevrenin çok büyük etkisi vardır kuşkusuz.

Bu konu bir yazı ile bitirilecek basit bir konu değildir şüphesiz. Bu konuda yapılacak ıslahlar, kişilerin kişilik gelişimine dayanarak, dayandırılarak yapılabilir. Kişi, gördüğü bir olumsuzluk karşısında, diğer canlılarda olduğu gibi hemen tepki vermek yerine düşünerek olayı anlamalı, çözmeli, ölçmeli ve olumlu bir sonucu öngörerek davranışını yaradılanların en şereflisi olan bir insana yakışır bir şekilde ortaya koymalıdır. Ölçülü hareket etmeyi alışkanlık haline getiren sosyal bir ortam, farkındalık durumu zayıf bünyelerin geliştireceği istenmeyen olumsuz hallerini de önlemiş olacaktır.