HADİ, AĞA SENSİN!


 Mahmut Recep KARADAĞ     08-05-2016  


Halil emmi, Allah senin iyiliğini versin! Ne edip ettin, nihayet konuşturdun beni. Bir konuştum, pir konuştum. Oysa aldığım terbiye, geleneklere bağlılığımız ve inancımdan dolayı bir büyüğümü bozmak, üzmek hiçte hoşuma giden bir durum değil. Doğru da değil. Ama ne yapayım, sen istedin, zorla söylettin beni. Yine de diyorum; "söylemese miydim acaba?"  Fakat bazen de söylemek gerekiyor böylelerine.. Haddini bilmeli, tadını kaçırmamalı.  Karşı tarafın da bir gururu, onuru olduğunu düşünmeli. Neticede insanız işte. Bazı şeyler insanın zoruna gidiyor. Hep eleştiren olmak değil, mümkün olduğu kadar kaynaştıran, birleştiren, güçlendiren moral verip, motive eden olmalı.. Onun için de iyi etmişim de söylemişim diyorum kendi kendime.

      Bütün bunları neden yazdım biliyor musunuz dostlarım? Ne bileceksiniz ne söyleyeceğimi. İşte söylüyorum…

      Her yaratılmış insan gibi, benim babam da günün birinde nefes sayısı bitince ecele teslim oldu.Mekanı binlerce defa cennet olsun..

      Güzel insandı, cömert insandı. Fakir fukaranın babasıydı. Hiçbir günü yoktu ki, sofraya yalnız otursun. Ne eder eder sokaktan birini bulur, çevirir, onun ile yemek yer, yedirirdi. Böyle mükemmel, adam gibi adam. Gösterişsiz, yalın, dobra, düzgün ve kimsenin kendisinde bir kuruş alacağı olmayan, bilakis birçok insanda kendisinin iyiliği olan; saf , dürüst, iyilik sever..

     Neyse, babam 1974'de vefat edince, biz de çocuk yaşta gençleriz. Çarşıya her gidişimizde Halil emminin evi köşe başında olması hasebiyle yolumuza çıkar:"Ula çocuk! Babanız öldü, siz hepiniz bittiniz. Babanızın yerini tutamadınız, tutamazsınız. Babanız nerede, siz nerede? Adam kör ocak gitti be, vah vah vah.. Yazık oldu! Hiç biriniz yerini tutamadınız der, moralimi bozar, öyle beni salıverirdi.. " 

    Elbette bu sözlere canım çok sıkılıyordu ama dedim ya, aldığım terbiye gereği cevap vermeye haya ediyordum…

     Nihayet bir gün taa şurama geldi ve nasıl olduysa cesaretimi topladım ve söyledim söyleyeceklerimi…

     "Halil emmi!" dedim. "Tamam, iyi, Hacı Ağa öldü. Hacı Ağa dünyaya tekrar gelmeyecek biliyorsun. Bu mahalle başsız kalmasın, büyüksüz kalmasın. Bundan sonra mahallenin yiğidi, cömerdi, misafir perveri, Hacı Ağa'sı sen ol! Ne fark eder? Ha Hacı Ağa, ha Halil Ağa.. Bundan böyle ağabeyimiz, amcamız, büyüğümüz sensin.. Çağır konu komşuyu, ver hizmetini, aç sofranı çağır da gelmezsek namerdiz. Tamam mı?"

     Bu sözlerimden sonra Halil Emmi, ne bir daha yoluma çıktı, ne de moralimi bozabilecek bir söz söyleyebildi.

     Mekanı cennet olsun onunda…