Peki desek!


 KALPTEN KALEME    05-06-2016  


İblisin inadı yapmadı mı cennetten kendisini kovulan? Bu yazıda toplumun bir başka rahatsızlığı “anlamsız inat” üzerine olacak. Çoğu kere görülen bir durumdur. İki kişi bir hususta zıt yönlerde inatlaşırlar. Bu inatlarında birlikte bir çözüm yerine çözümsüzlük olduğu bilindiği halde inatlaşarak her iki taraf zıt yöndeki düşüncesinde ısrar eder. Eğer kişiler hiç olgun değilseler iş fiziki çözüm aramaya kadar varır ve kaba kuvvetin sonucu ise daha uzun soluklu ve derin bir çözümsüzlüktür çoğu zaman. Kişiler olgunlaştıkça çözüm de daha olgun olabilmektedir.

Tek aracın geçmesi mümkün olan dar bir sokağa, köprüye veya geçide karşılıklı iki araç aynı anda girse bu iki araç bir diğerinin geri gitmesini beklese ve her ikisi de karşıdakinden bunu beklese asıl amaç olan bu dar sokaktan geçmek fiili diğerine yol verdirmeye indirgenmiş olacaktır. Asıl amaç unutulacak ve gecikecektir. Buna mukabil, bu iki araçtan biri sokağa girse ve diğeri de öteki geçtikten sonra geçse asıl amaç olan bu geçidi geçme fiili güzelce sağlanmış olacak ve çok zaman kaybı olmadığı gibi insan motivasyonu, huzuru ve mutluluğu da zarar görmemiş olacaktır.

İnsan ilişkilerinin çok yoğun olduğu büyük şehirlerde yukarıda ifade edilen karşıdakini anlayarak yaşam hareketleri gerçekleştirme daha fazla olmaktadır. Olmak zorunda olduğundan toplumca öğrenilmiş ve artık bu bir alışkanlık olmuştur. Bunun adı nezakettir. Anlayışlı olmaktır.

Çoğu kere günlük işlerimizde etrafımızdakilerin söyledikleri de değerlidir ve meşru dairede olup çok da basit bir konudur. Bunları dahi reddeden bir davranış yapısında olan ve onaylamayıp partnerin söylediğinden başka şekilde hareketi seçenler az değildir.

İnsanın tekâmül etme sürecini incelediğimizde; insanlar çocuklukta aklı yerine gelince kendini kuşatan çevreye kendini kabullendirmek, sözünü, işini, isteğini yaptırmak için düşünmeksizin ısrarcı olurlar. Keza bu durum ergenlik döneminde de önemle öne çıkar. Eğer inatçı, ısrarcı olmak o dönemlerde iyi atlatılmamış ise, yakın çevresi bu duygusunu üstünden sıyırıp atmaya yardımcı olamamış ise bu durum ilerleyen süreçlerde daha da derin bir yer ederek ilerleyen yaşlara ve hatta uzun bir ömre yayılabilir. Huzurlu yakın bir çevre, aile, mahalle vs. bu sürece olumlu etki yapmaktadır.

İnatlaşma hali, vücuda elektrik yüklemek veya zararlı bir maddeyi yüksek dozda zerk etmek gibi düşünülebilir. Bu gerilim, bu olumsuz yüklenme mevcutsa öncelikle yakın kuşatıcı çevrenin bu olumsuz yükleyici unsurları giderilmeli, bertaraf edilmelidir. Yakın çevre mikro kliması huzur ve dengeli bir ortam haline dönüştürülmelidir.

Hayata dair hak, hukuk eksilmesine neden olmayacakken, “bir kez de “benim” dediğim olsun!” dediğimizde dahi özellikle “ben” öne çıkacaktır. “Biz” demekten ve hatta meşru ise “sen” demek de ne kadar güzeldir. Bunu hemen görecek kalp gözü bulmak, tedarik etmek lazımdır.

Meşru dairede sözler söyleyen iyi ve emin bir ahbabın, arkadaşın teklif ve düşünceleri karşısında “peki“ demek, tasdik etmek nefsini, gönlünü, aklını eğitmiş kişilere mahsustur, aynı zamanda eğitmek için fırsattır da. Peki deyişi ahbaplığı, arkadaşlığı ziyadeleştirir.