MALCOM X MUHAMMED ALİ


 Şuayip BÜTÜN    05-06-2016  


          TÜM İNSANLIĞIN ORTAK VİCDANIYDI ONLAR İKİ SİYAH DERİLİ ADAM:

           Malcom soyadını bişey ifade etmediği için X koymuştu. Sınıfın ve sınırlılığın içinde doğmuştu,sadece derisinin renginden dolayı beyaz adamın kölesiydi. Afrika’dan  kendi topraklarından kopartılarak getirilmişlerdi “özgürlükler ülkesi Amerika’ya”.Halbuki Amerika kıtası alınırken yerliler/Kızılderililer yok edilerek/öldürülerek elde edilmişti.Papalagi beyaz adamı anlatırken “onlar parlak metalin şıngırtısına ağızlarının suyu akar,o onların Mamonudur(paradır)/Tanrısıdır demişti”.

          Malcom sınıfsız ve beyaz adamın üstün olmadığı/insanların eşit olduğu bir düşünce var mı diye arayışa girince İslam’la tanışır Amerika’daki Muhammed alijah hareketine üye olur. Daha sonra bakar ki orda da Siyah adamlar efendisi olan beyaz adamı taklit ediyorlar yani siyah adamın üstünlüğü. Bu arayışı onu Hac’ca gitmesine kadar takip eder.Hac’ca vardığında Tüm İnsanların beyaz giysi içinde ve yan yana yürüdüğünü derisinin renginin bir önemi olmadığını fark eder. Döndüğünde Malcom artık sınıfsız statüsüz eşitlikçi bir sistemi savunduğunu her konuşmasında dile getirir ve tüm ötekileştirilenlerin sesi olur.

          Yine siyah adam ama bu Boksör Yani yumruğunu konuşturuyor. “Kelebek gibi uçar arı gibi sokarım” diye ringleri adeta karşısına çıkanlara dar eder. Köle olarak getirildiği ülke adına bu seferde askere alınıp savaşması cepheye gitmesi istenir Amerika’yla sınır bile olmayan çekik gözlü Asya ülkesi olan Vietnam’a. O reddeder benim onlarla ne kişisel nede başka bir sorunum yoktur diye. Dünya şampiyonluğu ve özellikle ülkemizde maçlarının komşuların birbirine haber verilerek, uyandırılarak aradaki saat farkından dolayı sabaha yakın yayınlanmasına rağmen milli maç gibi izlenmesi ve tabiî ki sevilmesi, Çünkü o kendi adına değil adeta tüm Müslümanların, köleleştirilmeye çalışılanların, hakları elinden alınanların adına maça çıkıyormuş gibi algılandı. Dünya ve gönüllerin ötekileştirilmeye çalışanların şampiyonu olarak boksu bırakır. Irak’a giderek barış elçisi gibi Saddam’ın elinden rehineleri alıp ülkesine getirir. Parkinson hastalığı yüzünden uzun süre Michigan'daki çiftliğinde gözlerden uzak yaşamayı tercih eden ünlü boksör, ringlerde 20 yıldır ağzından düşürmediği "Bütün zamanların en iyisiyim" lafını ispatlayarak bir efsane olmuştur. Buna rağmen, 2001 yılındaki 11 Eylül saldırıları üzerine Muhammed Ali, başında New York İtfaiye Müdürlüğü şapkası ile Sıfır Noktasına giderek destek ve dayanışmasını göstermek gereği duymuş ve şöyle demiştir:

      “Beni asıl inciten, 'İslam' adının bulaştırılması ve 'Müslüman' [adının] bulaştırılması ve sorun çıkarılıp nefret ve şiddete yol açılması. İslam, katil dini değildir. İslam, barış demektir. Evde öylece oturup insanların sorunun kaynağı olarak Müslümanları yaftalamalarına seyirci kalamazdım, der. Ve meslek hastalığı olan Parkinson aramızdan yumruğumuzu da aldı.

        Aslında ikisi de aynı kaynaktan  akıp gelen iki hırçın nehir gibiydi. Bizlere bıraktıkları miras Barış,insanların,halkların eşitliği,sömürü ve kapitalizm, savaş karşıtlığı daha iyi bir dünyada yaşamın mümkün olabileceği. İkisine de rahmet diliyor mirasları bize teslim bizlerde bir sonraki nesle teslim edene kadar savunacağız.