ÇEVRE İnsanoğlu, doğanın kuralları ile yaşaması gerektiğini unutmuş gibidir…


 Zehra ÇOLAK Doktora Öğr.    08-12-2015  


Kış aylarında beklenen yağışların gerçekleşmemesi,  kuraklığın ciddi bir tehdit olarak belirmesi, “Küresel İklim Değişikliği” tartışmalarının tüm dünyada ve haliyle ülkemizde de gündeme gelmesine neden olmuştur.

Aslında iklimler sürekli olarak değişmektedir. Doğal koşullarda iklim değişiklikleri oldukça uzun dönemler içerisinde gerçekleşmektedir. İklimlerdeki bu değişikliklerin çok uzun bir süreç içerisinde gerçekleşmesi nedeniyle canlıların büyük bir kısmı değişikliklere kendilerini uyarlayabilmişlerdir. İnsanlığın doğal koşullara uyumlu gelişmesi 19. yüzyıl sonu, 20. yüzyıl başındaki sanayi devrimine kadar devam etmiş, bu andan itibaren gelişme, atmosfer üzerindeki insan etkisiyle birlikte baş edilemez bir hal almaya başlamıştır. Küresel ısınmaya yol açan sera gazı miktarındaki artış, küresel karbon dengesini bozmaktadır.  Bunun sonucunda da 19. yüzyıl sonlarında başlayan, yüzey sıcaklıklarındaki artış günümüzde ulaşmıştır.

Küresel iklim içerisindeki temel göstergelerden biri olan ortalama sıcaklığın değişmesi halinde buna bağlı olarak yağış rejimleri, rüzgârlar, deniz seviyeleri ile kıyı yerleşimleri, tarım, enerji, sanayi vb. birçok insan faaliyetleri ile doğal yaşam etkilenecektir. Bu etkilenmeler, özellikle buzulların erimesi ile oluşacak deniz seviyesi yükselmeleri nedeniyle kıyı kentleri ile küçük adaların ortadan kalkması, yağış rejimlerinin değişmesi sonucu verimli tarım arazilerinin kuraklaşması, suya bağımlı enerji kıtlığı, orman alanlarının yok olması gibi yaşamsal alanları kapsayabilecektir. İklim değişikliğinin sorumlusu olarak ise tek tek insanlar (bireyler) görülmektedir.

Dolayısıyla toplumun tamamının çevre bilinciyle hareket etmesi, bunu yaparken de, işin ciddiyetine tam anlamıyla varması gerekmektedir. Bunun zamanı gelmiştir ve hatta geçmektedir. Çevre bilinciyle hareket edecek toplumların, yerel ölçekte karşılaştıkları çevre sorunlarına kalıcı çözümler üretmeleri durumunda, dünya genelinde bu bilinçle hareket eden birey ve toplumların artmasıyla, ekolojik sistemin dengesinin daha fazla bozulmasının önüne geçilebilecektir veya en azından bu süreç yavaşlatılabilecektir.

Ulusal, yerel yönetimlerin çalışmalarına, bireylerin de kendi olanakları dahilinde yardımcı olmaları gerekmektedir. Su ve elektrik tüketimi, kağıt, cam ve plastik atıkların ayrı ayrı toplanıp, yerel yönetimlerce belirlenen noktalara teslimi, yine atık pillerin elden çıkarılması konularında gerekli özenin, sağduyunun her bireyce gösterilmesi durumunda bu sürecin yavaşlatılabilmesine katkı sağlanabilecektir.  Çağlar boyunca doğaya hakim olabileceğini, ona hükmederek şekillendirebileceğini düşünen insanoğlu, hala doğanın bir parçası olduğunu unutmamalı ve onun milyonlarca yılda oluşturduğu denge içinde doğanın kuralları ile yaşaması gerektiği düşüncesiyle hareket etmelidir.

 

Çevre gibi önemli bir konunun vatandaşlar arasında dikkate alınmasının en önemli etkenlerinden biri kuşkusuz basındır. Kamuoyunun belirli bir nokta üzerinde odaklaşmasının vazgeçilmez öğesi olan basının konuya yaklaşımı ve ele alış sıklığı da bireylerin çevre sorunlarına karşı daha duyarlı olmalarına katkı sağlayacaktır.