Darbeye ve Darbecilere dair...


 Şuayip BÜTÜN    24-07-2016  


1971 yılından itibaren Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde örgütlenmeye başlamışlar,1984 yılından sonra bu faaliyetler yoğunluk kazanmıştır. O dönemde TSK içerisine yerleştirilen bu öğrencilerin birçoğu şu anda kurmay albay veya general rütbesindedir (...) TSK içinde kadrolaşmak için paralel yapı 1994 yılında Harbiye giriş sınavı öncesi Türkçe sorularını çalıp ele geçirmiştir. FETÖ üyeleri bundan sonraki her yıl daha fazla sayıda soruyu temin etmiş ve seçtiği öğrencilere verip sınavı kazanmalarını sağlayarak Askeri Lise, Harp Okullarında hakim bir güç haline gelmiştir. Hava Kuvvetleri Komutanlığı'nda bu yapıdan olmayan ve ya bu yapıya boyun eğmeyen askeri pilot bırakılmamaya çalışılmıştır. Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki FETÖ yapılanması endişe verici boyutlara ulaşmıştır. Bu yapıyı

kuranlardan tanık Kemalettin Özdemir, TSK'nın içinde en az yüzde 60 ile yüzde 80 arası FETÖ mensubu olduğunu anlatmıştır...”

 

                  1980 Darbesi sonrası özellikle eğitime verdikleri önemle ortaya çıkan ama aslında Yeşil kuşak bir Amerkan projesi olan “Fetullahçılık” hareketi sessiz sedasız ülkemizde örgütlendiği gibi sınırlarımızın dışına çıkarak Türk okulları açtıklarını iddia ederek Cumhuriyet hükümetlerinin hep teveccühüne mazhar olmuşlardır. Oysa  açılan okullar da, eğitim dili ingilizce Türkçe seçmeli dil olarak okutuluyordu.Tabiiki tek amaçları bu değildi ;1979 yılında İran’da gerçekleşen İslam Devrimine dalga kıran rolü oynayacak,hem sunni,hem ılımlı sevgi hoşgörü temelli adeta  Gandhi’nin islam soslu versiyonu gibi olacaktı.İran dan yayılan devrimci,itiraz eden islam anlayışının karşısına Batının/Amerika’nın çıkarlarıyla çelişmeyen aynı zamanda kontrollü ve ılıştırılmış bir din anlayışı sunulacaktı.Her konuşmasında Caferiliğe olumsuz baktığını devrimi onaylamadığını söyleyerek medya ve basın aracılığıyla geniş halk kitlelerine servis edilecekti.

                  Aynı zamanda Cumhuriyet iktidarları döneminde Eğitim başta olmak üzere içeriye sızma yapılacak,Özellikle askeriye ve emniyet güçlerini gözlerine kestirmişlerdi ve kısmende başarılı oldular.Taki bu iktidar döneminin ikinci 5 yılına kadar devletin çeşitli kademelerinde yöneticilik talebinde bulunmamışlardı.Öyle güçlendiler ki artık iktidar dan pay istiyorlardı.Öyle bir örgütlenme ağı kurmuşlar ki tıpkı Masonik teşkilat’ta olan Piramit şekli örgütlenmesi gibi.Örgüt bağlıları sadece kendi gruplarındakileri tanıyor bir üst yada altındakileri tanmıyorlar.Tabiiki bu kadar olup işin ekonomik ayağı da boş bırakılmış değil,Küçük esnaftan,çalışan memurlardan vs.topladıkları “himmet”adı altındaki paraların havuz sistemi oluşturulup nerede toplanıp hangi ulvi!! Amaç için harcandığını kimse sormuyor/bilmiyordu.

                  “Taaki Türkiye'de, 15 Temmuz 2016'da korkunç bir darbe girişimi vesilesiyle anlaşıldığı üzere; dini hayat, düşünce hayatı, politik hayat; mehdilik iddiasındaki egomanyak, batıni bir taşra vaizi tarafından yıllarca yönlendirilebilmiştir. Bugün Türkiye'de, demokratik büyük sayılar ve yapılar nezdinde, kendi ifadeleriyle Peygamberimiz Efendimizin 'sümük-ü şerif'lerine tapan, her biri klinik bir olay olan taşra vaizlerinin itibarı, Müslüman düşünürlerin, alimlerin itibarından çok daha yüksektir. İslami düşünce hayatımız, entelektüel tarihimiz ve şimdimiz, her gün, her vesileyle bu popülist bayağılıkla, patolojilerle, bu aşağılık ve utanç verici yorumlarla somut/maddi bir biçimde karşılaştıkları halde, bunlar karşısında sessiz kaldıkları için sorumludurlar”.(A.Müftüoğlu)

                    Bu Darbe girişiminde bir şeyi daha öğrendik ki Halkımız ne kadar civanmert,aynı zamanda sivil yönetim dışında eli silahlı ve başı külahlı yönetim istemediğini tercihen söylemiş oldu.Kendi Meclisini bombalayacak kadar gözü dönmüş,içinde yaşadığı ve hergün merhabalaştığı halka kurşun sıkacak kadar canileşen,Vatan’a kastedecek kadar ihanet içinde olan bu gürüha karşı Türk halkı Tankların üsütüne çıkarak,önüne yatarak,kamyonların direksiyonlarına geçip idaresine el koyarak,tank top ve helikopterlerden yağdırılan onca mermilere karşı kendi bedenini siper eden bu halkın direnişi dillere destandır.Tıpkı Filistindeki yahudilerin karşısındaki direnişçi Filistinliler gibi,Şah’ın kurşunları karşısına devrim diye çıkan İran halkı gibi,Sovyet Rusya da Borist Yeltsin gibi.