Bir Türk İslam Sentezi darbesi;


 M. Sadık BEKTAŞ    28-08-2016  


Türk- İslam sentezi 1970'li yılların ortalarında Türkiye'de ortaya çıktı. Özellikle, 2003 Irak işgalinden sonra, İslam'ın tek kurtuluşunun Türk lük'ün elinde olduğunu savunanların sayısı arttı ve bu artışla beraber, Cemaat yapılanması dediğimiz bir organizasyon çıktı. Yalnız, aynı zamanda 15 Temmuz darbesi, bir Türk-İslam sentezi darbesi olduğunu da unutmamak gerekir. Cemaat; farklı etnik gruplardaki insanları, Türklük veya Türkçelik adı altında birleştirdi. Yalnız bu birleştirmelik, kendi siyasi çıkarları adına yapılan bir birleşmeydi. Toplumların her zaman önemli bir manipülasyon aracı olan iki ideoloji; "din ve milliyetçilik" tek çatı altında birleştirildi bu yapılanmada, böylece toplumda fevkalade bir taban buldu. Herkes, bu yapılanmanın bir hizmet harekatı olduğunu sanarken, onlar devlet kademesine sızdılar. Yine buna izin verenler, yukarda bahsettiğim; Türk- İslam sentezini savunan insanlardı. Din, Milliyetçi veya ırkla ilişkilendirildiğinde farklı bir boyut kazanıp, bugün, Al Kaide, İsid ve FETÖ tarzı organizasyonlara neden oldu.

 

Cizre Şehitleri, Kılıçdaroğlu suikast girişimi ve Cerablusgarb

Yine saldırı yine ölüm, Türkiye'nin böylesi zamanlarda, bir darbede ben vurayım düşüncesi içinde olan PKK, kalleşçe bir saldırı yapıp, 11 vatan evladını daha şehit etti aynı zamanda CHP Genel Başkanına suikast etme girişiminde bulundu. Böylesi bir olaylı ortamı devam ettirmek isteyen PKK, bir rant elde etme girişiminde. Hendeklerle masum bölge insanlarını perişan ettikleri yetmiyormuş gibi birde büyük ses getirecek eylem ve suikastlara başladılar. Böyle savunma olmaz. Çözümün tek yolu var, PKK'nın Türkiye'ye karşı artık silahları bırakması.

Olaylar öyle karmaşık hal alıyor ki, herkes herşeyde suçlu durumuna düşebiliyor. Türkiye'nin sınırlarımızda Suriye dışında bir devlet istemeyiz söylemi haklı olabilir. Ama bunca yıldır o bölgeler ve sınır kapıları ISID'in elindeyken bir saldırı yapmaması kafalarda soru işaretleri oluşturuyor.Ama aynı zamanda,sınırı YPG- PKK 'ye vermek istememesi de anlaşılır. Bunca yıldır milyonlar dolara mal olan, binlerce evladının ölümüne sebep olan bir örgütü sınırlarında istememesi veya endişe duyması gayet anlaşılır. Türkiye'nin Suriye'ye girmesi demek, daha fazla iç soruna bulaşmak demek de olabilir. Her ne kadar YPG ile direk savaşmasa da,  Salih Müslim'in söylemlerinden, bir savaşın olacağını tahmin edebiliyoruz. Bunun için en önemli iki aktör Rusya ve ABD, YPG ile Türkiye arasında önemli bir arabulucu olmalı.Ülkemizin ya herkese eşit mesafede düşmanlık beslemesi lazım veya hiç bulaşmaması gerekir. Sayın  Kılıçdaroğlu'na yapılan saldırı, Cizre saldırısı, Suriye'ye müdahalenin sonucu olabilir. Umarım daha olaylar büyümez, ülkemize barış, huzur ve birlik hakim olur...