Güncel sorulara cevaplar


 Ali BÜYÜKŞAHİN    05-09-2016  


    Soru: Müstakil evimize bir kat kaloriferi döşetecektim. Kendimce yaptığım bir araştırma sonucunda Türkiye'de bulunan Yahudi kökenli işadamlarına ait bir firmanın, bu konuda uygun olduğu sonucuna ulaştım. Bu firmanın ürününü aldım. Ancak şu an Filistin'deki olaylar nedeniyle günah ve sorumluluğa girmiş olabilir miyim diye endişe taşımaktayım. Bu konuda görüşlerinizi istirham ediyorum.

Cevap: İsrail'de veya başka yerlerde yaşayan Yahudiler arasında Siyonizm ve bugünkü İsrail hükümetinin yaptıklarına karşı olan birçok insan vardır. Dini farklı olmakla beraber insan hak ve özgürlüklerine saygılı olan ve farklı inanç sahiplerine kötülük etmeyen fertlerle ve guruplarla ilgi kurmamızda, onlarla alış-veriş yapmamızda bir sakınca yoktur. Geçen günlerde benim elime bir liste ulaştı, bu listede, kazancından İsrail'e pay ayıran ve yapılanları onaylayan şirket ve firmaların adları yazılmıştı. İşte bunları boykot etmek, onlarla alış-verişi kesmek, hatta iflas etmelerini sağlamak için elden geleni yapmak din ve ahlak ödevidir. Unutmayalım ki, bugün İsrail'in yaptıklarını "meşru savunma" diye niteleyen ve onaylayan, onlara en büyük desteği veren ABD yönetimidir.

Soru: Hocam ikinci el eşya alan bunların hırsızlık ürünü olma riski de olduğu için, şayet bilmediği böyle bir durum varsa sorumlu olur mu? Mesela telefoncudan ikinci el bir telefonu alabilir miyiz?

Cevap: Kullanılmış eşya alım satımı eskiden beri uygulanır, yaygındır ve zorunludur. Yepyeni bir malın, mesela telefonun da çalıntı olması ihtimali vardır. Böyle bir mal alan kimsenin sorumluluğu dikkatli olmak, göz açıklık etmemektir. Bir esnaftan mal almakla, sokaktaki insandan mal almak, ihtiyat bakımından farklıdır. Bir de satıcının durumuna, istediği fiyata bakmak gerekir. Gerekli tedbirler alındıktan, dikkat gösterildikten, ihtiyata riayet edildikten sonra.

Soru: "... Efendi tarikatına bağlı bir yakınım hac seyahatinde himmet istemiş o da ona yardım etmiş. Direkt Allah'tan yardım istemek varken aracı kullanmak ne kadar doğru.

Cevap: Mümin bunaldığında, dara düştüğünde, kendisini çaresiz hissettiğinde Sonsuz Kudret Sahibi Allah'a sığınarak ondan yardım diler. Fatiha suresinde bulunan ve devamlı okuduğumuz "Yalnız sana ibadet eder ve yalnız senden yardım dileriz" mealindeki âyet, manevi bir kaynaktan yardım dilenecekse bunun ancak Allah olabileceğini açıkça ifade etmektedir. Aslında maddi bir kaynaktan mesela güçlü, kudretli, zengin... kimselerden gerekip de yardım dilediğimizde de onlardan gelen yardımın Allah'tan olduğunu bilmemiz, bu şuur içinde olmamız gerekir; çünkü onlara bu güç ve imkanı veren de Allah'tır, onların bize yardım etmelerine izin ve imkan veren de Allah'tır.

Bu konuda tartışılan mesele, "tevessül" kelimesiyle ifade edilen "Allah'ın yardımını dilerken araya vasıta koymaktır". Burada dikkat edilmesi gereken husus "Yardımın yalnızca Allah'tan geleceğidir"; eğer böyle değil de Allah'tan başka bir varlığın da, O'ndan bağımsız olarak kullara yardım edebileceğine inanırsak şirke düşmüş oluruz. "Yardım, himmet, feyiz..." yalnızca Allah'tan gelir. Pekiyi bu yardımı dilerken "Ya Rabbi, filan kulunun (peygamberin, şeyhin, velinin...) başı, hatırı, nezdindeki yeri... için bana şunu ver, lütfet, şu dileğimi kabul buyur..." dersek bu şirk olur mu? Şirk olmazsa meşru mudur, faydası var mıdır?

Yardım Allah'tan dilendiğine; Onun, verecekse araya vasıta koymadan da verebileceğine inandıktan sonra "dilekleri kabul etmesi için faydalıdır" inancı ile araya, O'nun sevdiğine inanılan birinin konması; yani "onun hatırı için" denmesi elbette ki şirk olmaz. "Meşru mudur ve faydası var mıdır?" sorusunu ise İslam alimleri farklı şekillerde cevaplandırmışlardır. Bir guruba göre ölmüş bir kimseyi araya koymanın faydası yoktur, böyle bir uygulamanın sahih delili de bulunmadığı için meşru değildir. Diğer guruba göre Hz. Peygamber, onun amcası Abbas vasıta kılınarak Allah'a dua edilmiş, ondan yağmur istenmiştir. Diriler için caiz olan ölüler için de caiz olur; çünkü Allah'ın sevdiği kullar fani dünyadan ayrıldılar diye Allah katındaki itibar ve değerlerini yitirmezler.

Şeyhten himmet (yardım) istemek yukarda açıklanan tevessül şeklinde olmuş ise bunun hükmünü açıklamış olduk. Böyle değil de doğrudan şeyhten bir şey istenmiş, mesela "bana şifa ver, derdime çare bul, beni şu sıkıntıdan kurtar..." denilmiş ise büyük hataya düşülmüş demektir, tövbe etmek ve bir daha yapmamak lazım.