çalışan gazeteciler günü varmış..!


 R. Ferhat VURAL    15-01-2017  


Anneler günü,Babalar günü,sevgililer günü..kim ilan ettiyse bir de gazeteciler günü ilan edilmiş.Aslında şunu sormak lazım günümüzde çalışan gazeteciler var mı ki gazeteciler günü olsun?

Yaklaşık 35  yıldır tüm eğilimlerde ki medya organlarını takip etmeye çalışırım.Bu konu da az çok arşivim de var.Dönem dönem medyanın tek tipleştiğine şahit oldum ancak bu kadar “tetikleştiğini” görmedim.Eskiden seviyeli  kalem kavgaları vardı,bugün ise varsa yoksa yalakalık,tetikçilik küfür tehdit ve hakaret,mübareklerin heybesinde başka bişey yok sanki.

Aslında her şey medyanın kendi asıl işlevi olan haberciliği bir tarafa bırakıp iktidarları dizayn etmeye kalkışmasıyla başladı.Eskiyi şöyle bi hatırlayalım.Tansu Çiller ve Mesut Yılmaz’ın seçim dönemlerini.En büyük iki medya gurubundan biri Çilleri diğeri Yılmazın sesi olmuştu.. Teknolojinin gelişmesi ve globalleşmeyle birlikte gazete ve TV sayıları arttı.Ulusal televizyonların yanı sıra yerelde de  bir çok TV radyo ve gazeteler çıkmaya başladı.Bu gazete ve TV’ lerin ayakta kalması için ciddi gelirlere ihtiyacı vardı.İşte sıkıntı da burada kendini gösterdi.Çünkü ülkemizde medya organları halktan değil de iktidarlardan nemalandıkları için tüm haberlerini de ona göre dizayn ederler.Demirel’i hatırlayın,o dönem Ilıcakların tercüman gazetesine örtülü ödenekten para pompalamıştı bu olay gazetelere yansıyınca “verdiyse ben verdim ..” diye çıkışmıştı..

Uzun lafın kısası ülkemizde insanlar gazeteye para ödeyip alamadıkları,gazetelerin arkasında durmadıkları ve en önemlisi de  gazetelerin geçmişi temiz olmadığı için,gazeteler de hayatını idame etmek için ya iş dünyasına şantaj yapıp reklam alırlar veya iktidarlara yalakalık yapıp oradan nemalanırlar.Yine hatırlayın..”besleme basın,yalaka basın,kartel medyası,havuz medyası vs.vs.” tartışmaları..

Halbuki medya halkın gözüdür,kulağıdır destekçisi de halk olmalı.Halk desteleyecek ki güç odaklarının emrine girmesin,onların borazanlığını yapmasın.Maalesef bu olmadığı için dönüşü de halka bilgi kirliliği olarak dönüyor.Sebebine gelince;

1.Medya organları,işi bilen bilgili deneyimli kalifiye eleman yerine  bağımlı oldukları “efendilerini” memnun edecek tetikçileri yalakaları tercih ediyorlar.

2.Bu  yalama tayfasının hepsi, tek ses tek nefes gibi konuşurlar.Gazeteler fotokopi baskısı gibi,hepsi aynı haberi neredeyse aynı manşetle çıkarlar..Hepsi sahibinin sesi gibi..Araştırmacı gazetecilik yok,halkın gerçek gündemi hiçbir zaman manşetleri süslemez-fincancı katırlarını ürkütmek mi..cızzz- Hepsi söz birliği etmişçesine  “ağa babalarını” memnun etmek için uğraşır,etmezlerse ne olur yemleri kesilir..! Şöyle google'ye girin ve yazın “dün ne demişlerdi bugün ne söylüyorlar..” diye.Karşınıza çıkacak bu tetikçi/kemikçi tayfayı izlemeye/okumaya mideniz elverir mi doğrusu şüpheliyim..

3.Yerelde durum daha bir feci.Sözde gazetecilik yapanlar habercilik anlamında gazetecilik değil de sadece ajanslardan gelen çiçek/böcek kısacası protokol ve asayiş haberlerini noktası virgülüne dokunmadan dizerler gazeteye.Gazetelere bakıyorsunuz sadece logolar farklı,içerik aynı.. Halbuki gazetecilik ciddi bir iştir,bilgi birikim deneyim gerektirir.Sormak lazım,Yahu bu memleketin hiç mi sorunu yok? Bu millet sadece Vali, Belediye başkanı veya bir kurum müdürünün ne yaptığını mı merak eder..? Bu memlekete haber değeri olacak hiç bir konu yok mu?

İşte böyle sevgili dostlar.Atalarımız ne demiş? “Balık baştan kokar.” Ta ilk gazete takvim-i vekayi den  günümüzün “amiral gemisi” gazetelere kadar,habercilik anlamında tarafsız objektif-istisnalar hariç-  insanın gönül rahatlığıyla eline alıp şu gazete yazdıysa doğrudur diyebileceği bir gazete neşr olmadı.Bir kaç fikir gazetesi hariç-ki onlarda sadece ideolojilerinin propagandasını yaparlar.Olan kime oluyor derseniz tabi halk olarak bizlere..Yalan,yanlış,taraflı haberlerle beynimiz kirleniyor..