İSLAMCILIĞIN GENEL DEĞERLENDİRİLMESİ-5


 Mustafa ÇATLI    12-02-2017  


        19. Yüzyılda ortaya çıkan İslamcılık hareketinin, her ne kadar kaynaklara dönüşe çok önem atfetmekte ise de genel hatlarıyla içten içe doğru yenilenmeye uzak kaldığı, hatta ilke olarak bunu önemsemediği gerçekleşmesini imkansız gördüğü söylenebilir. Bir kurtuluş, kalkınma iktidar ve hakimiyet peşinde oldukları için geriye bakmaktan çok ileriyi düşünmek, şimdiki zamanı öne almak ve mevcut problemlere acil çözüm bulmak onlara daha cazip geldi. Evrim düşüncesinin bir ürünü olan ilerleme (Terakki) kültürüne çok bel bağlamaları onları zaten büyük ölçüde geçmişten ve gelenekten ayrı düşürmüştü. Geçmiş ve gelenek ancak ilerlemeye olan katkısı ölçüsünde bir değere, bir iyiliğe sahiptir veya değildir. Bir bakıma  gelecekte olan mevcut olanın ve geçmişin yerini almıştır. 
         İster yenilikçi isterse muhafazakar bir görüntü arz etsin, İslamcılarda dahil herkes Batılılaşmaktan yanadır. Fakat İslamcılar, Batılılaşmanın temel dini değerler muhafaza edilerek gerçekleştirilmesinden yana tavır koymuşlar, böyle bir şeyin olabileceğine inanmış ve ispat etmeye çalışmışlardır. Bu bakımdan İslam dünyasındaki İslamcılık akımlarını Batılılaşmanın İslamileştirilmesi ve İslam’ın Batılı değer ölçüleri ile yeniden ortaya konması şeklinde anlamak yanlış olmaz. İslamcılığın ideolojik bir karakter kazanması ve bütünü ile İslam’la aynileştirilmesinin yanlışlığı da buradan kaynaklanıyor.
  Geldiğimiz Noktada İslamcılığa Ne Oldu?
İslamcılık düşüncesi hakkında 3 türlü zaaftan (kusurdan) söz edilebilir:
1- Gelenekle bağını kuvvetli tutmaması ve giderek gelenekten kopması   
2- Toplumun İrfanı ve Manevi – Ruhsal boyutunu ihmal etmesi
3- Tabii ve Meşru sınırları aşacak düzeyde politize olması 
         Bütün bu zaaflara rağmen yine de söz söyleyecek durumda olan İslamcılıktır. Gerçek şu ki İslam’ın zengin kaynaklarından ve tarihi mirasından hareketle modern dünyayı algılamaktan, ona cevap vermekten ve yeni bir dünya tasarlamaktan başka bir çıkış yolu yoktur. Ancak bunun tüketici ve kolaycı bir zihinle olmayacağı da kesindir. Dolayısıyla elimizde ne hazır cevaplar ne de bizi haplarla iyileştirecek bir reçete vardır. 
       Kuran ve Sünneti referans alan, tarihi tecrübemizi dikkate alan ve modern dünyanın sorunlarını aşkın (müteal) bir perspektiften anlayıp sorunlara cevap bulmaya çalışan bir İslamcılığa ihtiyacımız vardır. 
        İlk günkü gibi İslamcılık entelektüel, ahlaki, toplumsal ve politik bir hamle olarak kendini yeniden formüle etmeli, bunu yaparken de ulusal/yöresel mikro saplantılara düşmeden küresel, dine ve ümmete ait bir dil kurmalıdır. 
    KAYNAKLAR : 
1- Sosyal Bilimler Ansiklopedisi 
2- Türkiye de İslamcılık Düşüncesi, İsmail Kara
3- İslamcıların Siyasi görüşleri, İsmail Kara
4- İslamcılık düşüncesi, Dün-Bugün-Yarın, Özgün Düşünce Dergisi
5- İdeoloji olarak İslamcılığın doğuşu, M.Türköne
6- İslamcılık ve İslami Hareketler, Ümit Aktaş, Ö.D.S1