Birey de kimlik sorunu;


 M. Sadık BEKTAŞ    26-02-2017  


Yüksek Lisans tezimin konusu olan " Ortadoğu da kimlik sorunu" adlı çalışmamı bugün siz değerli okuyucularımla kısaca bir  paylaşmak istiyorum. "Kimlik" gerek Sosyoloji'de gerekse de felsefede çok önemli bir konudur. Kimliği anlamadan, ne toplum, ne birey nede kültürler anlaşılabilir. Benim de en çok hayranı olduğum sosyologlardan olan, Peter Berger, Kimliği bir yer ve mekan olarak tanımlamakta. Yani mekanınızı değiştirdiğiniz zaman, yeni bir kimliğe bürünmeniz de ihtimaller arasında. Kimlik sabit bir element değildir. Sabit olan, bir ömür boyunca taşınan kimlik, kanaatimce, kişiyi sınırların ötesini düşünmeyi engeller.

Birey, kendine biçmiş olduğu kimliğin kriterlerine göre davranıp, ona göre düşünür. Felsefe de ise kimlik daha çok bireyci bir yaklaşımla ele alınır. Kişinin " ben kimim" " bu dünyaya neden geldim" " ben var mıyım veya beni var eden sebepler nelerdir" tarzı sorularla bireylerin kimliği anlaşılmaya çalışılır. Kimliklerin oluşmasında şüphesiz, toplum, din ve kültürün çok önemli bir payı vardır çünkü kişi, bazı kimliklerini kendi isteği dışında seçmekte, örneğin; Müslüman veya Hıristiyan kimliğine bürünmesi. Bir insan Müslüman ve Hıristiyan kimliğe sahiptir çünkü çevresi bu kimliktendir. Yani birey gerek dinini gerek ideolojisini kendi hür iradesiyle seçmemiş sadece sosyal baskıların sonucu elde etmiştir. Bu tıpkı kadına biçilen rol gibidir. Bir insanın kadın kimliğine bürünmesi veya öyle algılanması yine sosyal etkenlerin bir sonucudur. Tıpkı, önemli feminist filozof Alan De Beauvior'un dediği gibi " kadın doğulmaz, kadın olunur".