FAZLUR RAHMAN 3


 Mustafa ÇATLI    02-04-2017  


Muhalefette ölçü: yeryüzünde karışıklık çıkarmama (fesat fil’ard) dır. Yeryüzün de karmaşa çıkarmama ilkesinin diğer bir tezahürü de bütün insan ırkının ontolojik eşitliğinin kabulüdür.

                Hukuki düzenlemelerin ardında ki ahlaki ilkeler: hukuki düzenlemeler ebediyen geçerli olacak şekilde kanun koymaya değil, ıslah etmeye yöneliktir. Kuranın hukuksal bildirimleri salt cezalandırıcı değil, yol göstericidir. Cezayı olsun veya olmasın bütün yasal düzenlemeler, ardında ki ilkeler açısından anlaşılmalı ve yorumlanmalıdır. İslam hukukun da bizzat metindeki nihai temel değerler ile araç sal değerler birbirinden ayırt edilmediği için hem kuranın anlaşılmasında hata yapılmış hem de hukuki düzenlemelerde. Çok eşlilik sınırlandı ve kurala bağlandı (adalet). Kadınların şahitliği meselesine gelince belirleyici olan kadınların toplumsal durumlarıdır. Toplumsal durum değişirse hüküm de değişir.

                Bakara 228 de … Erkeklerinki bir derece fazladır.. ayetin birinci kısmı eşitliği gösterinken ikinci kısmı da tarihsel şartları yansıtmaktadır. Kuran bir görev taksimi yapmaktadır. Toplumsal değişim sonucunda bu işleve ortak olursa erkeğin işlevsel üstünlüğü de kalkabilir. Bu ve benzeri ayetlerin hiç birisi “insan olarak erkeğin kadından üstün olduğu” anlamına alınamaz.

                Kölelik bir hamlede kaldırılması mümkün olmayan hususlardan biri idi. Dolayısıyla burada değersel olan ile tarihi şartları aksettiren arasında bir ayırım yapma zorunluluğu vardır.

                Ehli sünne vel cemaa: Peygamberin sünnetine uyanlardan ziyade, toplumun ana gövdesini (el cemaa) takip ettiği istikrarlı ve belirgin yola (sünne) uyup, toplumun düzenini bozmayanlar olarak anlaşılmalıdır. Modernleşme çabaları ehli sünne vel cemaa’nın ana çizgisine dayanmalıdır.

                Kuranın tarih felsefesi: tek ilah ve tek insanlık yani tevhit ve sosyo ekonomik adaleti bir birinin tamamlayıcısı olarak görür. Takvanın ana göstergesi ekonomik meselelerde adalet, siyasi meselelerde hakkaniyet ve toplumsal meselelerde nezakettir. Ahlaki kurulların kaynağı ilahidir. Fakat uygulamaları insanidir. Sünnetullah (Allah’ın sünneti) değiştirilemeyen insanlık kanunları demektir.

                Din adamlarının bozulması bir toplumun bozulmasındaki son adımdır. Herkes Kuranın çevresinde dolaşıp duruyor, kimse içine giremiyor.

                İnsanların yeni ihtiyaçları ortaya çıktıkça Kuranda yeni anlayışlar doğurur. Değişim ve yenilenme sosyolojik bir zorunluluk olmaktan önce, teolojik bir zorunluluktur.

                Vakıa 60. Ayet – Meariç 41: “ … Bizim önümüze geçilmiş değildir.” Ayeti serbest bir çeviri ile: bizim ne zamanımız ne de modamız geçer. Şeklinde anlaşılabilir. Hiçbir insanı önlerini bizzat Allah tarafından tıkandırıldığına inandırmaya hakkımız yoktur. Allah’ı hastalığı, eşitsizliği, adaletsizliği, “ezelde takdir etmiş” gibi göstererek insanlığın yarısı ile anlaşmazlığa düşürmeye de kimsenin hakkı yoktur.  Çünkü herkes ona ve tek başına dönecektir.

                İslam hukuku, aile hukuku kararnamesi, faiz ve bankacılık gibi görüşleri ile vahyi anlama tarzından dolayı Mevdudi ve cemaati İslami tarafından batıcı ve oryantalist olmakla suçlandı.

                F.Rahman, Mevdudi’nin vefatı üzerine ise “ o’nun ahirete irtihali bütün haklı eleştirilerime rağmen, İslam için bir kayıptır” demiştir.