MEVLANA CELALEDDİN RUMİ-1


 Ali BÜYÜKŞAHİN    16-04-2017  


       Mevlana hazretlerini tanıyıp iyi anlayabilmek için tasavvuf bilimini iyice irdeleyip öğrenmek gerekir.

“Tasavvuf” un sözlükteki tanımı şöyledir: ”Tanrı’nın niteliğini ve evrenin oluşumunu varlık birliği

(vahdet-i vücut) anlayışıyla açıklayan dinsel ve felsefi akım.”

İşlem Gizemciliği (Mistisizm):

      Tasavvuf’un çok çeşitli tanımı yapılmaktadır. Çünkü her tasavvufçu ve bilginin kendine özgü bir tasavvuf tanımı bulunmaktadır. Ama bununla birlikte hiç kimse tasavvufun gerçek anlamından uzaklaşmamaktadır. Tasavvuf, dinsel ve felsefi bir düşündedir. Bu düşüncenin temelinde gizemciik vardır. Bu konuda tasavvuf bilginleri ortak bir görüş birliğine varmaktadırlar.

      Tasavvuf, dinsel ilimlerden uzaklaştırılmadan felsefi ve düşünce olarak bir çok tarikatın kurulmasına ve bilgenin yetişmesine olanak sağlamıştır.

      Tasavvuf düşüncesi, Kur-an ve İslam dininin verdiği mesajların akıl ve bilim ışığında yorumlamanın bir ürünüdür. Yapılan yorumlar yörenin toplumsal ve sosyal yapısına göre bazı değişik yorumlara yol açmış olabilir. Ama genel olarak bu yorum ve anlayışın taşıdığı amaç değişmemiştir. Çünkü tasavvufta insanın özüne, gönlüne, dinsel ve toplumsal yapısına yakınlaşma vardır. Tasavvufta bireysel  “İnsan-ı Kâmil’lik yoktur, toplumsal “İnsan-ı Kamil’lik” vardır.   

        Hz. Muhammed’e göre, Kur-an da dışsal ve açık (zahiri) anlamlar vardır. Ama daha iyi algılamamızı emrederek Kur-an’ın içsel (batıni) anlamlarının da olduğunu söylemiştir. ”İnne lil Kur-an’ı zahran ve batnen”  diyen Peygamberimiz bize akıl ve bilimi kullanarak gerçekçi yorumlar yapmamız için yol göstermiştir.

      Akıl ve bilimi kullanan tasavvuf’çulardan Hallac-ı Mansur, Fazlullah, Seyyid Nesimi gibi bir çok örnek sayabileceğimiz düşünür, düşünceleri uğruna canlarını vermişlerdir. Egemen güçler ve katı kuralcılar onları anlamakta güçlük çektiler. Tasavvuf ilmi önüne çıkan engellere karşın ilerledi ve büyük insanlar yarattı: Hallac-ı Mansur, Fazlullah, Seyyid Nesimi, Mevlana, Cüneyd Bağdadi, Muhyiddin Arabi, Hacı Bektaş Veli, İmam Gazali,  Abdulkadir Geylai, Bedreddin Simavi, Hacı Bayrama Veli,  v.b dır.

Ayrıca tasavvuf, evrensel bir düşünceye sahip olan Alevilik ve Bektaşiliğin gelişmesinde büyük rol oynamıştır. Tasavvufsuz bir Alevilik düşünülemez sanıyorum.

     Tasavvufculuk, Hz. Muhammed döneminde kendini hissettirmişse de pek gelişememiştir. Özellikle Hz. Muhammed’in hakk’a yürümesinden sonra gelişmeye başlamış ve şimdiki çağa kadar etkinliğini sürdürmüştür.

      Tasavvuf düşüncesine bağlı olanlara sofi (sufi) denilir. Sufilerin yetişmesi sonucu “Tekke” , “Zaviye” ve “Dergâh” gibi kurumlarda tasavvuf ilmi işlendi. Bu kurumlar bir eğitim yeri(okul) olarak öğrenci yetiştirdiler. Bu okullardan yetişen öğrenciler Mezopotamya’da, Anadolu’da birer misyoner gibi çalışarak düşünce ve görüşlerini yaydılar. Bunu yaparken Kur-an’ı Kerim’in insanlara verdiği mesajları iyi algılamak ve uygulamak konusunda hiç ödün vermediler.

        Tasavvufçuların amacı, dünyanın gerçeğine inandıkları gibi ahiretin de göz ardı edilmemesi gerektiğini kabul etmek ve maddeden manaya geçerek tüm kötülüklerden arınmak ve gönül yoluyla Tanrısal aşka ulaşmaktır.

     Tasavvufu benimseyen kişinin amacı insan-ı kâmil olmaktır. İnsan-ı kâmil olan kişi dört kapı kırk makamdan geçerek erenler düzeyine ulaşır. Bu makama ulaşan kişi Tanrı’ya karşı olan görev ve sorumluluğunu yerine getirmenin mutluluğunu taşır.

                                   Yunus Emre bir şiirinde şöyle der;

                                 “Dört kapıdır, kırk makam        

                                  Yüz altmış menzili var,

                                    Ona erene açılır,

                                    Velilik derecesi.”

 

Tasavvufun İçerdiği Kurallar:

1-Kur-an ve hadisleri iyi algılayıp insanlar üzerindeki etkilerini değerlendirmektir.

2-Sevgi, saygı ve dostluğa önem vermek.

3-Tanrı’ya yaklaşmak için kötülüklerden arınmak.

4-İnsana yararlı olan hal ve davranışları seçerek almak, buna karşılık yararsız olan tüm davranışlardan uzaklaşmak.

5-Dört kapı(şeriat, tarikat, marifet ve hakikat) ve kırk makamdan geçerek hakikat sırrına ermek, İnsan-ı Kâmil olmak.

6-Edepli ve iyi huy sahibi olmak.

7-İncindiği halde incitmemek.

8-İlim, irfan sahibi olmak.

9-Geçimini sağlamak için dürüst çalışmak.

10-“Kul hakkı” yememek.

11-yapılan ibadetin seyir için değil, hak için olmasına özen göstermek.

   Tasavvufi düşünceyi özetlersek: tasavvufta; aşk, sevgi, hoşgörü, ilim, irfan ve edep-erkan sahibi olmakla birlikte Tanrı-Evren-İnsan birlikteliği vardır.

    Yukarıda tanımı, kuralları ve içeriği anlatılmaya çalışılan tasavvuf öğretisinin en büyüklerinden biri olan Mevlana’nın (Celalettin-i Rumi) yaşamı ve yaşama bakışı üzerine yaptığım çalışmayı sunuyorum:

DEVAM EDECEK