İNSAN NEDİR (1)


 Şuayip BÜTÜN    21-05-2017  


 

            İnsan nedir ya da ne değildir? Zaman zaman bu soruyu kendimize sorarız. Belki geçmişteki atalarımız da soruyorlardı. Hiç kuşkusuz, gelecek kuşaklar da soracaklar. İnsan nedir sorusu, bir dizi bilinmezlikleri de beraberinde getiriyor. Hangi ölçüt ya da ölçütlerden yola çıkarak insanı en iyi biçimde tanımlayabiliriz? Gerçek olan şu ki, insan canlılar dünyasının en karmaşık, en zor anlaşılır yaratığıdır. Her ne kadar dünyanın en zeki, en yetenekli, sınırsız yaratma, geliştirme ve değiştirme gücüne sahip yaratığı olsa da, sonuçta o bir canlıdır ve de içinde yaşadığı dünyanın bir parçası sayılır. Diğer canlılarla birlikte bir bütünü oluşturmaktadır. Peki, canlılar aleminin bir uzantısı olan insanı yeterince tanıyabiliyor muyuz?

 

    İnsan eskiden beri kendini tanımaya ve geçmişiyle ilgili gizem perdesini aralamaya özel bir merak duymuştur. Tarih boyunca birçok topluluk, insanın yaradılışı ve onun canlılar dünyasındaki yeriyle ilgili çeşitli efsaneler geliştirmiştir. Biz insanoğulları ve kızları nereden geliyoruz? Kuşkusuz, yüzyıllar boyu insanlar kökenleri konusunda bu soruyu sürekli olarak kendi kendilerine sormuşlar ve sormaktadırlar.

 

    Her şeyden önce, bir canlı olarak diğer canlılarla doğada aynı kaderi paylaşıyoruz; çevremizde varolan doğa koşullarına karşı geliştirmiş olduğumuz özel bir bağışıklık sistemimiz bulunmamaktadır. Her canlı gibi bu çevresel etmenlerden biz de etkileniyoruz. Ayrıca, her canlı için geçerli olan temel gereksinimler bizim için de söz konusudur; yaşamımızı devam ettirebilmek için nefes alırız, besleniriz, uyuruz. Biyolojik donanımımıza bakılırsa doğanın pek de öyle güçlü bir yaratığı sayılmayız. Ne arslan gibi sağlam ve güçlü bir pençemiz, ne timsah gibi parçalayıcı dişlerimiz, ne fil gibi iri bir cüssemiz ve ne de ceylan gibi hız yapan bacaklarımız var. Görüldüğü gibi, doğadaki birçok canlının sahip olduğu anatomik donanımlardan yoksunuz. O halde dişiyle parçalayan, pençesiyle vurup öldüren, iri cüssesiyle ezen, çevresine korku salan ya da çok hızlı koşarak avını yakalayan, yeri geldiğinde aynı hızla kaçıp tehlikelerden kurtulmasını bilen bir canlı olmadığımıza göre, bizi doğanın en güçlüsü kılan bir özelliğimiz olmalı.

 

    Sınırsız bir potansiyel var, ama bu ne olabilir? Gerçekten de organizmamızın bu mütevazılığına karşın bizi tüm canlılar dünyasının biricik yaratığı yapan ayırdedici bir hususiyetimiz var ki, o da beynimizdir. Tabii her canlının bir beyni vardır, ama biz insanlardakini ayrı bir kefeye koymak gerekir. İnsanı bu yüzden homo cerebralis (beyinli insan) olarak tanımlayanlar vardır.

 

    İnsan kimdir derken, aklımıza hemen insan doğası ne demektir ya da insan olmak ne anlama gelir soruları da takılır. Eflatun, insanı, hoş bir tanımlama ile iki ayaklı, tüysüz bir yaratık olarak görür. Mark Twain ise, insanı tanımlarken utanma, çekinme ve sıkılma gibi tipik özelliklerini ön plana çıkarır. Kimilerine göre insan, sosyal bilinçlenmeye sahip tek yaratıktır. Kimileri için de acıkmadığı zaman dahi yiyen, susamadığı zaman su içen, uykusu olmadığı halde yatıp uyumaya çalışan ya da her mevsim aşk yapan bir canlıdır.