BİR ŞEHİR DÜŞÜNÜN..
R. Ferhat VURAL 21-05-2017
Bu şehirle ilgili yazacaklarım sadece sosyolojik bir tespittir. Yoksa insanları karalamak kötülemek hakkım olmadığı gibi haddim de değildir..
Bir şehir düşünün,tarihte medeniyetler kurmuş bir mirasa sahip olsun ama o mirastan bihaber olsun.Hatta halkın çoğunun o miras hakkında bilgisi dahi olmasın.Dahası o belde de yaşayanların çoğu o tarihi değerleri görmemiş olsun..Rastgele sokakta çevirin 10 kişiyi ve sorun,Kommagene krallığı,Arsemia, Perre antik kenti size neyi ifade ediyor? Doğu roma imparatorluğunun başkenti sizde bir çağrışım yapıyor mu? Buraları gördünüz mü? Emin olun 10 kişiden 9'u bilmiyorum/görmemişim diyecektir.! Ama turistin gelmediğinden şikayet edecektir.Kulaktan dolma bilgilerle sizinle tartışacaktır..
Bir şehir düşünün,İnsanları evinin önünde kendi işinde tembel olsun, ama şehrin dışına çıktıklarında ırgatlık,hamallıkta en çalışkan insan olsun..
Bir şehir düşünün,Muhafazakar dindar hoşgörülüğüyle bilinsin,Ama Din’in kesin yasakladığı ve büyük günahlardan saydığı dedikodu (insanı arkasından çekiştirme) yapmayı masum görsün.Dedikoduyu sadece kadınların yaptığını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz bu şehrin koca koca erkekleri dedikodu da "kadınları cebinden çıkarır." Yine Dinin kesin yasakladığı faiz vb haramları kendince fetvalar verip bu günahları işlesin.(vadeli,buğday,mercimek,altın vb)Dindarlığı sadece bir takım ritüel hareketlere ve ucuz kahramanlığa hapsetsin.Hatta ve hatta dini devlette itaatle eşdeğer tutsun.Kendi insanına karşı çok acımasız ama yabancıya oldukça –hele statü olarak büyük bir makamda ise-itaatkar,yağcı, güler yüzlü olsun..
Bir şehir düşünün,güneşten çok sonra doğsun.şehrin çarsısı bile saat 10'dan sonra hareketlensin. kendisi bir şeyler üreteceği yerde sürekli başkasının eline baksın.Aynayı bir türlü kendine çevirmesin sürekli eleştiren olsun.O eleştirdiği şikayetlerin ortadan kaldırılması için de tabiri caizse kılını kıpırdatmasın. Her zaman kendisi çok iyi ama seçilen atanan hep “kötü” olsun.Yahu arkadaş sormazlar mı adama " Nasıl yaşıyorsanız öyle yönetilirsiniz." Birazda kendine baksan bir zahmet.Lafa geldi mi mangalda kül bırakmasın icraata geldi mi sıfır çekiyorsun..
Bir şehir düşünün,iyilikte, güzellikte güzel meziyetlerde değil, kıskançlık ve hasutlukta birbirleriyle yarışsın.Caka fiyaka gösterişte rakip tanımasın.Bindiği araba,oturduğu ev,giydiği elbise ile hava cıva atsın.Maddi durumu iyi olmadığı halde sırf birilerine nispet olsun diye en pahallı eşyalarla borcun altına girsin.Tevazu alçakgönüllülüğü sadece lafı güzafta bıraksın..Tüm bu olumsuz özellikleri bünyesinde taşıyan bir şehrin, 81 vilayet arasında sürekli 70'ci sırayı kimseye kaptırmaması normal değil midir?
Sonuç olarak;Gelişmeyi istiyorsan önce sen kendini geliştirmelisin,cehaletten şikayetçiysen önce sen okumalısın,Tembellikten/fakirlikten yakınıyorsan önce sen çalışmalısın/Çalışkan olmalısın.Ben yapabilirim dersin ve yaparsın.Unutmayalım ki başkasına bağımlı olanlar onların kölesi olmayı da kabullenmiş olurlar.Bu haftaki yazımızı 4.Murad'ın bir sözüyle bitirelim. Gavurun ekmeğini yiyen, gavurun kılıcını çalar (sallar). Sağlıcakla kalın