SESSİZLİĞİN ANARŞİSİ..


 M. Sadık BEKTAŞ    28-05-2017  


Hayatınızda hiç sistemi, moderniteyi eleştiren bir yazı okudunuz mu? Hiç günlük hayatta, sınıfsal toplumun bir üyesi olduğumuzu farkettiniz mi? Değerli okuyucularım, Işık Ergüden'in Sessizliğin Anarşisi çalışmasından bir kısım yazıyı sizlerle paylaşıyorum, bu güzel hakikat ve bilge dolu yazıyı okumanızı diliyorum..

Sürekli can çekişen ama ölmeyen, ölmemesi için efendilerin de kölelerin de ellerinden geleni yaptıkları bu sistem; hem öldürür (doğayı ve insanı, etiği ve estetiği) hem de yaşatır: açık yara gibi, irin gibi, kan kaybıyla, bilinç yitimiyle, kısmî felç halinde, lağımda ve pisliğin ortasında, üst baş kan içinde, elde bayrak, ağızda küfür, gözlerde linç isteği…

Sistem, el ele, el birliğiyle, genişler, esnektir: Yitirdiği şeyin kendi hayatı olduğunun farkında olmayan bön ve budala yığın, seve seve yer aldığı sistem içinde itişip kakıştıkça, basamak sayısı sürekli artan merdivenin en altlarında herkes birbirini ezip tırmanmaya çabaladıkça, sistem yaylanır, esner, herkesi kapsamayı bilir. Üretim, tüketim, seyir, eğlence, boş zaman, görüntü, gürültü, iktidar hırsı… dışında kalma ihtimali taşıyanı; ya “birey olma”, “farklılık”, “marjinallik”, “özel hayat”, “muhaliflik” gibi söylemlerle emer, denetim ve Pazar içi kılar, ya da “toplum düşmanı” olarak damgalar, anarşist, terörist, bölücü, deli, meczup, aşırı, romantik… diye adlandırıp tanımlayarak, dışlar, kapatır, fiziksel olarak imha eder. Herkesleşenler, herkesleşmenin huzuru ve güveni içinde mutludur artık.

“Her büyük servetin arkasında bir suç gizlidir” diyen Balzac’tan, “mülkiyet hırsızlıktır” diyen Proudhon’a,; eşitsizliğin kaynağını, etrafını çevirdiği toprakları kendinin kabul ederek, eline aldığı sopayla burayı koruyan ilk insanda gören Rousseau’dan, “banka soymak değil, banka kurmak suçtur” diyen Bakunin’e… toplum tarihi, paranın ve sopanın iktidarının -iktisadın ve politikanın- yegâne temeli olarak suçun tarihidir.

Başta devlet olmak üzere, hiyerarşik bir sistem halinde örgütlenmiş tüm kurum ve kitleler, suçun varlığı etrafında buluşurlar. Servet edinmeyi, serveti koruma ve artırmayı kural edinmiş toplum, gücünü, işlediği cinayetlerden, ardındaki kan miktarından alır.

İktidar ve iktidar kurumlarından biri olan devlet, yalana ihtiyaç duyar. (iktidar ve devlet olmak isteyen de yalana ihtiyaç duyar). Kurumsal ve örgütlü yalan, medyatik yalan, kişisel yalandan farklı olarak, manipülasyonun ve dezenformasyonun tezgâhından geçmiştir, bu nedenle, gerçekten daha gerçektir, aşırı-gerçektir.

Modern hayat şiddet yoluyla arındırır: doğayı, ekolojik çevreyi, insanı, bedeni. Doğallık, çeşitlilik, başkalık, hisler, korkular, acılar ve sapmalar, steril (mikropsuz, kısır) bir hayat adına yok edilirken, aslında hayatın -ve ölümün- kendisidir yok edilen, insan doğasız ve insansız kılınır.

Aynen yazarın dediği gibi, birer ölüyüz aslında hepimiz...