MUHAMMED İKBAL 2


 Mustafa ÇATLI    04-06-2017  


 İkbal, İslam devletinin ya da devletlerin siyasi idaresinin sorumluluğunun bir kişide değil İslam Ümmetinde yattığını iddia eder. İkbal TBMM’nin Türk halkının konsensüsü tarafından müeyyideye bağlanılarak hilafeti ilga etmesinin hukukiliğini tanımasına rağmen, Türk laikliği ve dinin politikadan ayrılmasını, İslami olmayan bir karar yanlışı olarak değerlendirir. İkbal hilafetin artık tarihte kaldığını ister istemez kabullenirken, İslam birliğinin devamını bir zorunluluk olarak görür. Müslüman toplumların tek bir halife altında toplanma imkânın artık kalmadığını kabullenmekte ancak Müslüman toplumlarda değişimin yönünün Kur’an merkezli bir dirilişe ve yenilenmeye doğru olması gerektiğini düşünmektedir. Bu nedenle, Türk modernleşmesini de değişimin seyrinin bu yönde olmadığı, batıyı taklitten öteye gitmediği gerekçesi ile eleştirmekten geri kalmamıştır. 

                Müslüman bireyin özgürlüğünü savunun ikbal: insan zihninin doğal özgürlüğünü ezen gelenek ve göreneklere saygı gösterecek değilim. Mevdu dinin veya Hasan El Benna’nın teşkilatçılığı onda yoktur. İkbal daha modern görünümlü ve eğitimli bir düşünürdür. Katkıları daha ziyade düşünsel bir Rönesans çerçevesinde değerlendirilmelidir. (2)

                Hint Müslümanlarının parti başkanlığını yapan ikbal, aynı zamanda İslam koruma cemiyetinin de başkanlığını yapmıştır. O, Hindulardan bağımsızlığı isteyen ilk kişilerden biridir. İkbalin hareketi emperyalist düşünce biçimi ve batı kültür temasına karşı koymuş bir harekettir. Abduh hareketinin bir benzeri değil sadece amaçta aynılık gösteren bir harekettir.

                İkbalin ıslahatçı düşünceden gayesi ferdin şahsını yetiştirmeye, tabiata ve hayata egemenliği, varlığının aslı olan hakikati, yani yüce Allah’ı idrak etmeye çalışan ruhi bir müsamahadır.  Şu konular üzerinde durmuştur:

1-      Dini düşüncenin ıslahı: Islahat İslamın temel prensiplerinde değil Müslümanların bu prensiplerle ilgili anlayış ve düşüncelerinde olmalıdır. 

2-      İslam’ın maddi hayata bakışı: Müslümanların geri kalma nedenlerinden biri olarak, maddi hayata olumsuz bakışlarının olduğunu ifade eder.

3-      Ferdi hürriyet: hayatın kendisi özgür iradeyi kazanmak için yapılan bir cihattır. Kişiliğin amacı özgür olmasıdır.

4-      Varlığı idrak etmek: Varlıkta ne ittihat nede ayrılık vardır. Ego ile maddi hayat arasında ayrılık yok, yine mutlak kişilik olan Allah ile arasında ittihat yoktur. Ego ne kadar yücelirse yücelsin Allah’da fena derecesine ulaşamaz.

5-      İlim ve din alanında tecrübeye önem verir:

6-      İnsan zatının birliği ve kalıcılığı: insanı cemaat olarak değil fert olarak görmektedir. Cemaatin aslı insan bireyidir. Bireyin aslı cemaat değildir. İnsan başkasında fena bulmayan müstakil bir varlıktır.

7-      İslam da hareket prensibi: İslam hakikatin bizzat kendisidir. Din ve devlet gibi herhangi bir bölünmeyi kabul etmez ve hiçbir şeyle sentezi olmayan yegane hakikattir. Devlet, insan toplumunun binasında ruhaniyeti gerçekleştirme çabasından başka bir şey değildir.

8-      İlahi Risalet’in sona ermesi: İkbal yeni bir peygamberin gelmeyeceğinin anlamını: a) insanın özel imkanlarıyla en mükemmel bilgiyi elde etmesinin gerektiği şeklinde, b) İslam dünyasında ortaya çıkacak bir kurtarıcı düşüncesinin doğuşunun önlenmesi şeklinde yorumlar.

9-      İçtihat: içtihat özellikle insana dini öğretiler alanında düşünmeye, devamlı yenilenen hayat olaylarına egemen olmaya, onları İslami bir keyfiyetle şekillendirmeye sevk etmektir.