Hegel Diyalektiği Gözünden Dünya Siyaseti


 Doç. Dr. M. Sadık BEKTAŞ    04-06-2017  


Sosyoloji ve Felsefe’ye meraklılarımız çok iyi bilir Hegel’i ve onun çalışması veya tarihi yorumlaması olan Diyalektiği. Bir şeyi gerçekte olduğu şekliyle anlatabilmek için, Hegel'e göre, onun hakkındaki tüm doğruları ifade etmemiz, onun tüm çelişkilerini belirtmemiz ve bu çelişkilerin nasıl uzlaştırıldığını göstermemiz gerekir.

Bu ise, diyalektik yöntemle olur. Buna göre, düşünce diyalektik olarak ilerlediğinde, en basit, en soyut ve içerik bakımından en boş olan kavramlardan daha kompleks, daha somut ve daha zengin kavramlara doğru ilerler. Hegel'in diyalektik yöntem adını verdiği bu yönteme göre, biz ise soyut ve tümel bir kavramla başlarız (tez); bu kavram bir çelişkiye yol açar (antitez); birbirlerine çelişik olan bu iki fikir, ilk iki kavramın bir birliğini ifade eden üçüncü bir kavramda uzlaştırılır (sentez). Yeni kavram da yeni birtakım problem ve çelişkilere yol açar, öyle ki bunların da başka kavramlarda çözümlenmesi gerekir. Buradan yola çıkarak, Sentez’i bir ‘’Sonuç’’ olarak yorumlarsak günümüz siyaset ve olaylarını da çok iyi anlarız. Özellikle Post- Kolonyalizm dediğimiz çağda, emperyal güçlerin elinde bir ‘’tez’’ vardı. Neydi o tez, başka ülke ve kıtalara yayılıp oranın ekonomi, dil, kültür ve emek gücünden yararlanmak ve onları kendi hegemonyası altında kontrol etmek. Bu tez, bölge halklarının yani yerli halkların başkaldırısıyla karşılaştı yani Hegel'ci dilde belirtmek gerekirse bir ‘’anti tez’’ ile karşılaştı. Bu iki kavram birbirleriyle çatışıp günümüz terör olaylarını bir ‘’ sentez’’ yani sonuç olarak karşımıza çıkardı.

Buna Ortadoğu’da ortaya çıkan terör örgütlerini, Avrupa – Afrika ilişkisini örnek gösterebiliriz. Her uygulanan olay bir zıtlıkla karşılaştı yani o uygulamaya karşı çıkanlar oldu, o tez bir anti tez ile karşılaştı ve bu ikisinin çarpışması sonucu günümüz terör örgütleri yani sentezler ortaya çıktı.