Bireycilik


 Doç. Dr. M. Sadık BEKTAŞ    08-12-2015  


Bireycilik, bireyin özgürlüğüne büyük ağırlık veren ve genellikle kendine yeterli, kendi kendini yönlendiren, görece özgür bireyi ya da benliği vurgulayan siyaset ve toplum felsefesidir.Bireyciliğin liberalizm’in bir kolu olduğunu söyleyebiliriz. Liberalizm de kişinin hak ve özgürlükleri temel esastır. Bireycilik şüphesiz günümüz insanlarının da ihtiyaç duyduğu bir akımdır. Toplumun katı kurallarına bağlı kalmadan kendisi olabilmek özgürlüğün de bir kuralıdır. Batıda Rönesans döneminden önce toplumsal ve siyasal alanda kilisenin katı kurallarına karşı bir tepki olarak gelişti.İlk başlarda dini katı kurallara bir tepki olarak doğan bu görüş tarihin ilerleyen zamanlarında siyasal alanda da akımını sürdürmüştür.Liberalizm’in kurucusu sayılan J.Locke, bireyin istediği gibi yaşaması gerektiğine ve hayatının sadece kişinin kendisini ilgilendirmesini savundu. Yine Fransız düşünür Montaigne, bireyciliğin gelişmesine katkıda bulundu. Yine Alman düşünür Kant’’ kendi yasanı kendin yap’’ sözü ile bireyciliğin önemini vurguladı.Bireycilik felsefesi toplumun bütün alanında etkili bir görüş haline gelmiştir. Mesela, bireyin istediğini yapmasında veya istediğini elde etmesinde Kapitalizm’in gelişmesinde etkili olmuştur. A.Smith’e göre birey kendi çıkarlarını geliştirirse dolayli olarak toplumunda çıkarlarını geliştirmiş olur ki buda toplumu kalkındırmada önemli bir rol oynamış olur. Serbest alanda bireyler arasında ki rekabet, toplumun kalkınmasına ve zenginleşmesine katkıda bulunur. Yine siyaset alanında bireycilik demokrasiyi savunmuştur. Demokrasinin bir dalı olan bireycilik, egemenliğin halka ait olduğunu dile getirmiş ve halkın seçmiş olduğu birey kanunların yapılmasında rol almış böylece toplumu yönlendiren kanunlar bireylerin katkılarından meydana gelmiştir. Yine Fransız İhtilalinden sonra yayınlanan İnsan Hakları Bildirgesi’nde bireylerin önemine vurgu yapılmış ve kişinin doğuştan elde ettiği hak ve özgürlükler kutsal sayılmıştır. Bireyciliğe karşı toplumculuğun öne çıkması ve bireylerin sosyal hayatta etkinliklerini sürdürebilmeleri için çeşitli şekillerde örgütlenmeleri bireyci eğitimin gittikçe zayıflamasına sebep olmuştur. Bununla birlikte liberal demokrasilerde bireyciliğin belli oranda korunduğu, sosyalist toplumlarda ise bireyciliğe yer verilmediği gözlenmektedir. Yine ilahiyatçı gazeteci yazar Ali Bulaç’a göre İslam düşünce geleneğinde Tanrı, yönetim, kamu ve kurumlar karşısında bireyin bireyci tutumlar takınabileceğine İlişkin felsefî anlamda her hangi bir düşünce türü gelişmemiştir. Tanrı, siyasal iktidar ve toplum karşısında, uzun bir mücadele tarihinden sonra bireysel hak ve özgürlüklerin Batı'ya özgü öyküsü nasıl Batt'ya Özgü ise, bunun gibi bireyci felsefenin Doğu toplumlarında ve İslam kültüründe ortaya çıkmamış olması da Doğu'ya ve İslam'a özgüdür. Kavramsal bakımdan Batılı anlamında İslam'da kazanılmış haklar yoktur. İslam inancına gore kul doğuştan elde etmiş yani yaratıcıdan almış olduğu haklar vardır. Birey kendi özgürlüğünü bu temel

haklara dayanarak gerçekleştirebilir. Yine de İslam tarihi boyunca bireyin siyasal iktidar ve onun türevi durumundaki kurum ve zümrelere karşı bu temel hak ve özgürlüklerini yeterince kullandığı söylenemez.

Kaynak

Ali Bulaç: Bireycilik

 

Bk. Birey; Kolektizim; Laissez-fabv; sosyalizm.