AVRUPANIN AFRİKA KITASINI İŞGALİ VE SÖMÜRÜSÜ


 Mustafa ÇATLI    10-09-2017  


   Gazetemiz Şehirde Bu Haftanın son iki sayısında gündeme getirdiğimiz ABD başta olmak üzere diğer Avrupa ülkelerinin Afrika kıtasındaki sömürü vahşetine ve  bu vahşetin yöntemini konu edinmeye devam edeceğiz. ABD, Fransa, İngiltere, Belçika, Portekiz, Almanya, İspanya ve İtalya’nın oluşturduğu  Avrupa sömürüsü Afrika ve Orta Doğu topraklarının bütün gelir kaynaklarını ve ekonomisini ele geçirdi. Sömürülen ülke halkına açlık, salgın hastalıklar, iç çatışmalar, başı boşluklar dışında bir şey bırakmadılar.

    Sömürgeciler ülke  vatandaşlarını ülkelerinin kaynaklarından mahrum bırakmak ve bunları kullanmaktan uzak tutmakla yetinmediler. Aksine bizzat ülke halkından faydalanmaya kalkıştılar. Bu da büyük bir çerçevede daha önce alçaklık, zülüm ve aşağılamada benzeri görülmemiş bir şekilde Afrika’da uygulanan köle ticaretiyle oldu. Sömürgeciler erkekleri, kadınları ve çocukları köle pazarlarında sattılar. Satılan köleler yeni topraklara ve karayıp   adalarına, sömürgecilerin onları tarımda ve orada yer altı kaynakları çıkarmada kullanmaları için götürüyorlardı. Kölelerin gemilerdeki  varlığı sırasında binlercesi kötü muameleden, sağlık ve gıda ihmalinden dolayı ölüyordu. Balıklara yem olması için denizlere atılıyorlardı. Dayak ve ölüm, diğerlerine ibret olmaları için isyancılara uygulanan caydırıcı bir metottu. Efendilerinin sahip olduğu yere ulaşır ulaşmaz yaşadıkları sürece bitmeyecek zulümlere maruz kaldılar ve feryatları hiç kesilmedi. Kölelerin bütün insan haklarından mahrum olduğuna dair kanunlar çıkarıldı. Bu konuda hak onlara dilediği şekilde davranan efendilerine verildi. Bu durum 2000'li yıllara kadar devam etti.

        Afrika’da Müslümanlarla savaşmak ve onların varlığını yok etmek isteyen işgalci güçlerin metotlarından sadece bir tanesi köleleştirmeydi. Ancak bu siyaseti kıtanın hem Müslüman olan hem de Müslüman olmayan insanları hakkında uyguladılar. Yeni dünyaya ABD’ye olan yolculukları sırasında ölen köleleştirilmiş insanların sayısı seksen  milyonu geçmişti. Bu sayı yeni dünyaya ulaşan insanların sayısının yarısına yakındı.

      Sömürgeciler Afrika topraklarını en verimli ve en zengin yerlerini zorla ele geçirdiler ve ev sahibi halkı oradan kovdular. Köleleştirilmeden kurtula bilen yerli halk ormanlara ve fakir bölgelere sığındı. Sömürgeciler aynı zamanda  kendi vatandaşlarını Afrika’ya göç etme, bu toprakları ele geçirme ve bu bölgeleri kendileri için kullanma konusunda cesaretlendirdiler.

      Sömürgeciler Afrika kıtasını böldüler, önceki krallıkları yok ettiler. Demokrasi adına! çok sayıda devletin ortaya çıkması için onların topraklarını ve halklarını paylaşmaya yöneldiler.  Kıtadan geri çekildiklerine kargaşa ve ayrılık tohumlarının ekilmesi için bir çok lejyoner bıraktılar. Bunlar gerilla savaşını örgütleyen yabancı subaylardı. Bu durum Afrika’daki iç çatışmaları alevlendirmek, kendi sömürülerinin devamı ve Afrika’nın silah satışı için bir merkez olmasına dönüktü.  Sömürgeciler Afrika’da kalamayacaklarını anladıklarında ülkedeki yönetim işini sayılarının azlığına rağmen kendi taraftarlarına bıraktılar. Bugün Afrika’da çoğunluğu Müslüman olan ülkelerin bir çoğunda yönetim Hristiyanlaştırılmış batılılarındır. Sömürge taraftarı bu yönetimler İslam’la savaşmaya, halkı siyasi olarak bağlamak için Hristiyanlık, sosyalizm ve diğer İslam dışı ideolojileri yaymaya kendilerini adadılar. İkinci dünya savaşından sonra işgalci batı ülkeleri çekildikleri ülkelerde yönetimi bu şekilde oluşturdular. Böylece o ülkelerdeki sömürülerini kalıcı hale getirdiler. Bu gün gerek Afrika gerekse Orta Doğunun diğer Müslüman ülkelerindeki geri kalmışlığı, iç çatışmaları, kaosu sömürgecilerin sömürü metodunu dikkate almadan anlama ve çözüm bulma imkanımız yoktur.