TANRILAR VE SOYTARILAR


 Prof.Dr.Nüket GÜZ    08-12-2015  


Bağrı yanık,toprağı kavruk coğrafyamın, yüz yıllardır acısını sırtlayıp, kan revan halde neslini geleceğe taşıma direncini hala yitirmemiş insanlarının bir deri bir kemik oluşuna hala doymamış tanrılar bir kez daha salyalarını akıtarak filden ordularıyla saldırıya geçmiş durumdalar.

Hep düşünürdüm neden bizim yaşlılarımızda –kültürümüzde-bu kadar acımatasyon var. Gelecek korkusu neden çok. Türkülerimiz (Türkçe,Kürtçe) hep acı ve gözyaşıyla yazılmış. Yaşlı analarımızın başı üç-beş tülbentle kapalı bir de kuşakla sarılı, bellerinde puşu…daha neler. Hepsinin altında acı var, hüzün var, Günyüzü görememek var. Haşa ALLAH diyemem ama yeryüzündeki güç tanrıları o kadar çok şey almışlar ki onlardan. Evlatlarını, kardeşlerini,babalarını almışlar, yıllarca gözyaşı dökmüşler. YAKUP gibi gözpınarları kurumuş, iki büklüm olmuşlar. Kaderleri olmuş yokluk. Kanla yoğrulmuş coğrafyalarının haritası yüz hatlarına çizilmiş aynı zamanda. Ağıtlarla sabahlanan uzun kış geceleri kültürleri oluşturmuş Hz. Ömer den  bu yana. Yanyana kömürleşmiş tenler bile iştahlarını köreltmemiş zalimlerin. Tutuşabilme ihtimali hep kemirmiş yüreklerini. Saraylardaki keyiflerini kaçırır olmuş hep varlıkları. Varlıklarını varlıklarına feda etmelerine rağmen.

Bağrı yanık Afrika ve Ortadoğu milletlerinin bir tek yaşam nedenleri var onlar için. Köle- efendi ilişkisi içinde çok ama çok sadık köle olmaları.

Bu sistemde köle-kul durumundakilerin talep-isteme hakları asla olmamalıydı. Sistem bunun üzerine kuruluydu. Efendiler-tanrılar bu noktada İttifak etmişler, protokoller ve uluslarası antlaşmalarla ilan etmişlerdi buyruklarını. İlan edilen fermanlara en ufak bir itiraz bir yana saygısızlık bile infazla,hatta soykırımla neticelenir. Tabi köleler arasında sınıflandırma tasarruflarını da kullanarak. Mesela bu coğrafyalardaki asli köleler Müslüman milletlerdir. İslami bilinç ve yaşam biçimi çok ta önemli değil. Müslüman  olmaları yeterli neden. Birinci sınıf olan bu kölelerin isyan şüpheleri karşısında infazları mümkünse birbirlerinin eliyle olmalı, kendileri de yüksekçe yerlerden seyretmeli. Gerektiği durumda da,infazlar  zevkle ve en münasip şekilde gerçekleştirilir.

Afganistan dağlarında bir don bir fistanla yarı aç yarı tok yaşama özgürlüğü(!) olan yaratıkların, Doğudan yeryüzünü idare eden Kızıl Tanrıya isyanları bir müddet sonra batıdan yeryüzünü idare eden Melez tanrıyı öfkelendirdi. Melez Tanrı, Kızıl Tanrıya beceriksizliğinden ötürü kızdı. Çok daha akıllı Melez Tanrı ordaki yaratıkları(!) 25 yıldır birbirlerine vurdurup duruyor ellerini ovuşturarak ve salyalarını silerek. Yüzyıllardır Ortadoğu ve Afrika üzerindeki hakimiyetlerini zaman zaman birbirlerine devrettikleri zaten vakıa. Ağırlıklı hakimiyet sahibi Beyaz Tanrı da gücünü Melez Tanrıya devreder gözükse de tümden elini çekmedi. Stratejik destek alarak 2-3 yüz yıldır buradaki birinci sınıf köle-kul halkları birbirlerine kırdırıp durdu.

 Irak ta 20 yıldır Şii ve Sünni kulları, tanrılarını eğlendirmek için canhıraş birbirlerini yiyorlar. Daha öncesinde İran da, Lübnan da. Sonrasında;Yemen,Libya,Mısır ve son günlerde de bütün şiddetiyle Suriye sahnelerindeki çok kanlı gösteriler. Vay be ne yiğit milletmiş ya bu Şiiler mesela.İran dan kalkmış Suriye nin bir dağının bir köşesini Sünni Türkmenlerden temizliyor. Veya Sünni yiğit-savaşçı kahraman IŞİD çiler, nasıl da şii diye karpuz koparır gibi kelleyi gövdeden ayırıyorlar. Efendiler-Tanrıların  keyifleri  yerinde mi, eğleniyorlar mı, sorun yok o zaman. Allahu Ekber’li kameralı kesme törenlerine devam.

Nereye kadar, ne zamana kadar ey tanrılar. Size isyan eden Filistin deki birkaç asil çocuk için, Mısır daki bikaç ilim irfan görmüş aydın için,Irak ta, Lübnan da, Suriye deki putlarınızı taşlayan birkaç beyinsiz(!) için bu kadar gazaba gelmeye gerek varmıydı. Devletleri, Ülkeleri, Milletleri topyekun yakıp yıkmayı, yok etmeyi büyük tanrılarınıza Firavun ve Nemrutlarınıza bile anlatamiyacaksınız. Onlar bile sizin kadar zulmetmediler.

Onlara korkularımızdan yaptık, başka şansımız yoktu diyeceksiniz. Ey tanrılar, bilin ki korkunun ecele faydası  yoktur. Onlar da korktukları kaderlerinden kaçamadılar. Hor ve hakir gördükleri İbrahim ve Musa’nın ayakları altında kaydı  lüks, şatafat ve yenilmez saltanatları. Onların sizin bu halinize nasılda güldüklerini görür gibiyim ey zavallı tanrılar.

Sizlerden, alayınızda nefret ediyorum ey tanrılar. En çok ta sizleri eğlendiren taklacı soytarılarınızdan. Allahu Ekber diyerek şehadet getiren bir zavallının kellesini alan cellatlarınızın görüntülerini midem kaldırmıyor artık. Sarık, cübbe, sakal gibi kisvelere bürünerek Tanrılarının dizlerine kapanan şii ve Sünni liderlerin şebelekliklerinden iğreti oluyorum. Islahları içi dua etmek bile içimden gelmiyor.

 

Yıllar sonra anladım, anamın beş tane tülbentin üstüne kara şıdık bağlamasının nedenini...