‘’ALEVİLERDE MUHARREM AYI ORUÇ AYIDIR.’’-4-


 Ali BÜYÜKŞAHİN    08-10-2017  


               HZ. FATMA

         Yüce Peygamberimizin kızı olan Hz. Fatma’nın Hz. Ali ile evlilikleri dünyanın en isabetli ve hayırlı olayıdır. Çünkü iki nur bir araya gelmiştir.

         Kur’an-ı Kerim’in Ahzab Süresi, 33.ayette:’’ Ey Ehlibeyt! Allah Teala, sırf sizden her türlü kirliliği (her günahı) gidermek, sizi tertemiz etmek istiyor.’’(Kur’an-Heyet Alevi Dedeleri)

         Hz. Muhammed, ‘’Benim soyum Fatma’dan yürüyecektir.’’ Demiştir. Hz. Fatma erdemlikte, cömertlikte, hoşgörüde ve ahlakta yüce bir insan örneğiydi. Fıkıh, kelam, tefsir  ve ilimde bilgeydi. İyi bir hatipti. Ana olarak ise en soylu bir anaydı. O, Hasan, Hüseyin ve Zeynep’in analarıydı. Tüm güzel özellikleriyle örnek ve yüce bir kadındı.

         Hz. Muhammed’in Hakk’a yürümesinden çok kısa (3veya 6 ay) bir süre sonra Hakk’a yürümüştür. Hz. Ali O’nun yokluğunu aratmayacak şekilde çocuklarını yetiştirmekte titizlik gösterdi.

         3. Halife Osman b. Affan’dan sonra Hz. Ali’nin istekli olmadığı halde halife olması için halk tarafından baskı yapıldı. İmam Ali İslam toplumunun fazla zarar görmemesi ve kan dökülmemesi için halifeliği kabul etmek zorunda kaldı.

         3. Halife Osman döneminden beri Şam’da valilik yapan Muaviye, devlet içinde bir devlet oluşturarak sosyal, askeri ve ekonomik alanda büyük bir güç kazanmıştı.

          Hz. Ali halifelik makamına oturduktan sonra devletin düzenini sağlamak için gerekli girişimlerde bulundu. Vurguncuların, çıkarcıların önünü keserek halka huzur ve mutluluk verecek bir ortam oluşturmaya çalıştı. Ayrıca, Şam valisi Muaviye’nin de İslam halifesinin direktiflerine bağlı kalması için uyarılarda bulundu. Fakat Muaviye O’nun halifeliğini asla sindiremedi, kabul etmedi. Hz. Ali’nin karşısında çıkarcı, vurguncu ve zalimce bir anlayışla direndi. Hile yapmakta usta olan Muaviye, Hz. Ali’yi makamından düşürmek için her türlü yola başvurdu. Muaviye Hz. Ali’nin kendilerine devlet bütçesinden çıkar sağlamadığı ayrılıkçı, fesat, bencil ve tutarsız kişilerle birleşerek gücünü geliştirdi.

         Hz. Ali, devlet işlerinin yürütülmesi sırasında büyük engellerle karşılaştı. Düşmanlarıyla yaptığı savaşlarda galip gelmesine karşın, Muaviye’nin düzmecesi olan bir ‘’Hakem Olayı’nda’’ haksızlığa uğradı ve halifeliği tehlikeli bir duruma girdi. Bu süreçte tüm eylemler Muaviye’nin lehine gelişti. Hz. Ali umudunu yitirmedi, yılmadı ve onunla mücadelesini sürdürdü.

        Ne yazık ki, müminlerin büyüğü, bilge, cömert, yiğit ve Hz. Muhammed’in sağ kolu olan, Kur’an-ı en iyi anlayan ve yorulmayan (Kur’an-ı Natık) Hz. Ali, kiralık bir katil olan Abdurrahman B. Mülcem tarafından pusuya düşürülerek zehirli bir kılıç darbesiyle yara aldı, evinde tedavi edilirken Hicri Ramazan ayının 21. Günü (Miladi 661) Hakk’a yürüdü.

         İmam Ali yaralıyken, katiline iyi davranılması konusunda oğulları Hasan ve Hüseyin’e talimat verdi. Kendisine verilecek yiyecekten ona da verilmesini istedi.

         İmam Ali’nin İmamet süresi 30 yıldır. Muaviye Hz. Ali’den sonra sanki büyük bir yükten kurtulmuş gibi sevindi, diktatörlüğünü daha bir pekiştirerek saltanatını sürdürdü. Ama içinde kendini yiyip bitiren bir kuşku vardı: Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in kendisine biat etmesi gerekiyordu, bunu nasıl sağlayacaktı.

         İmam Hasan’ın babasından sonra üstlendiği halifelik İslam alemini çok sevindirdi, ancak kısa sürdü. Muaviye arka arkaya elçiler göndererek İmam Hasan’ın halifeliği bırakması için baskı yaptı. Hz. İmam Hasan, diktatör bir kişiye yerini bırakmanın uygun olmayacağını bildiği için Muaviye’nin isteklerini kabul etmedi. Müslüman kanı dökülmesin diye mektup yazarak barış istedi. Muaviye, Hz. Hasan’ın öne sürdüğü koşulları kabul etti. Bu koşullardan en önemlisi: ‘’Muaviye’nin önce ölmesi durumunda halifelik Hz. Hasan’a geçecekti.’’ Her iki taraf yapılan anlaşmayı onayladı. Bu anlaşmaya Hz. Hüseyin itiraz etti. Çünkü Muaviye’ye güvenmiyordu. Ama ağabeyi Hasan’ın kararına saygı duymak zorunda kaldı.

         Muaviye çok geçmeden yaptığı anlaşmaya ihanet etti ve Hasan’ı ortadan kaldırmayı planladı. İmam Hasan’ın karısı Cu’de’yi kandırarak şehadetine neden oldu. Cu’de İmam Hasan’a zehirli su içirerek onurlu bir yaşama son verdi (670). İmam Hasan’ın halifeliği 6 ay, imamlığı ise 10 yıl sürdü.

         Hz. Muhammed kendisine çok benzeyen Hasan’ı severken dudaklarına yakın yerden öpermiş. Anlamı nedir diyenlere ‘’ ölüm Hasan’ın ağzından girecektir.’’ Demiştir. ‘’Allah’ım Hasan ile Hüseyin’i seveni sen de sev ‘’ diyerek onları ne kadar sevdiğini ifade etmiştir.

 

  Muaviye’nin Halifeliği Yezit’e Bırakması

            Muaviye, Hz. Hasan’ı acımasızca ortadan kaldırdıktan sonra saltanatını daha kötüye kullanarak güç üstüne güç kattı. Bir mazlumun günahını, görkemli halifelik makamında ihtirasları uğruna seve seve aldı ve hiç pişmanlık duymadı. İslam dininin ve devletinin kurucusu olan Hz. Muhammed’in ciğer paresi evlatlarına en büyük ihaneti yapmanın gururu içinde yaşamını sürdürdü. Arap Yarımadası’nda bir ulu dinin hem temsilcisi ve hem de yetkilisi olarak kendisini görüyordu. Kendisine biat etmeyenleri ya öldürüyor ya da sürgün ettiriyordu. Fakat ne yaparsa yapsın gün geçtikçe içini kemiren bir korku, bir kuşku oluşuyordu. Bu korku ve kuşkunun nedeni açıktı; Hz. Hüseyin biat etmiyor, direniyordu.

           Muaviye’nin ölüme yaklaşırken korkuları ve kuşkuları yüzünden ruhsal durumu bozuldu. Onun için İslam dininin, insana ruh veren ve toplumsal yaşama düzen sağlayan kuralları önemli değildi. Kendi kişisel çıkarları daha önemliydi.

           Muaviye, ölüm döşeğinde yatarken çağırdığı oğlu Yezit’e ‘’Benden sonra sen halife olacaksın. Senin iki düşmanın var; biri gücündür, onu iyi kullanmazsan yitirirsin. İkinci düşmanın Hz. Hüseyin’dir. O’nu da ortadan kaldırmazsan saltanatın tehlikeye düşer.’’ Demiştir. Bu vasiyetten şunu anlıyoruz: Zalimin mazlumu yaşatmaması olgusu, Muaviye için, sanki bir gelenekmiş gibi vazgeçilmiyordu.

          Hz. Hüseyin Yezit’e biat etmedi. Yezit gibi kişiliği zayıf olan birinin halife olması onu oldukça rahatsız etti.

          Suçlu, elini kana bulayan, merhametsiz, vicdansız ve alkol bağımlısı birisine biat etmenin, herhangi bir insana, hem Ehlibeyt’in ahlakı ile yetişen bir insana yakışmayacağını düşünüyordu. O’na göre Yezit’e biat etmek, zulme ve haksızlığa biat etmek demekti. Yezit’in biat için önerdiği tüm önerileri kabul etmedi. Bunu öğrenen Yezit çevre valilerini sıkıştırarak İmam Hüseyin’e baskı yapılmasını emretti. Bu konuda Medine valisi Velid’e, Mekke valisi Amr’a büyük yetkiler verdi Hatta İmam Hüseyin’den başka her kim başkaldırırsa boyunlarının vurulmasını istedi.DEVAM EDECEK