Yoksulluk Kültürü;


 Doç. Dr. M. Sadık BEKTAŞ    12-11-2017  


Değerli okuyucularım. Bugün sizlere insanokur.org sitesinde de yayınlanan makalemi paylaşmak istedim. Özellikle günümüzde gelir eşitsizliğinin bu kadar görünür olması her birey gibi beni de ilgilendirdi. Antropoloji ve Sosyoloji’de önemli bir konu olan gelir eşitsizliği ünlü antropolog Oscar Lewis tarafından da ele alındı. Lewis’in literatüre 1959 yılında koyduğu ‘’ Culture of Poverty’’ yani ‘’ Yoksulluk Kültürü’’ zamanla Sosyolog ve Antropologlar tarafından ele alınıp tartışıldı. Oscar Lewis genel olarak, yoksul bir çevrede yaşayanların zamanla kendi yaşam standartlarına göre birer kültür oluşturacaklarını ifade etti. Bu tarz kültür genel olarak kişilerin yani yoksulluk bölgesinde yasayan insanların ümitsizliğinden, güçsüzlüğünden ve umutsuzluğundan beslenip gelişir. Bununla beraber, Oscar Lewis bu çevrede yasayan insanların tarihi pek önemli görmediklerini söyleyip, Lewis için yoksulluğun bir nüfusa yüklenmesi, bir yoksulluk kültürünün gelişmesinin yapısal nedeniydi;

Yoksulluk kültürünün geliştirdiği davranışlar ve tutumlar, sonraki nesillere sosyalizasyon süreçleri aracılığıyla aktarıldığından, özerk hale geldi. Yoksulluk Kültürü, kültürü değişmez bir zincirin halkası gibi görür. Yani, yoksul bir çevrede yasayan halkın tutum ve davranışlarının hiç bir şekilde değişmeyeceğini ifade eder çünkü bu davranışlar o bireyin oluşmasında ve kimlik sahibi olmasında önemli bir yer edinmiştir. Bu yüzden, diğer varlıklı halkların bu yoksul halka yardım etmesinin bir şeyi değiştirmeyeceğine inanan Lewis, yapılan yardımların neticesinde yoksulluğun ortadan kaldıracağına inanmamakta çünkü eşitsizliğin kültürlerinde olduğunu ifade etmekte. Bu mantığı takiben, yoksulluk teorisinin kültürü, yoksulluğun sorumluluğunu toplumsal ve ekonomik koşullardan fakirlere kaydırıyor. Yoksulluk kültürü, fakirliği ortaya çıkaran, eşitsizliğe, iş imkanlarının eksikliğine, sosyal vaatlerin yerine getirilmemesi tarzı faktörleri suçlarken, günümüz yoksulluğunun temel nedenini yoksul halkta aramakta. Bu iddiayı ortaya atarken metodolojiden yararlanan yoksulluk Kültürü teorisi, okulu bırakma, alkol ve uyuşturucu kullanma, işsizlik oranının yüksek olması karsı yoksulluğa atfedilen kültürlerin veya davranışların kişilerin kendi isteklerinin bir sonucu olduğunu dile getirmekte. Örneğin; uyuşturucu kullanan gençlerin genel olarak bu yola düşmelerinin kendi istekleri doğrultusunda olduğunu dile getirip, hatta o çevrelerde bu davranışın bir sempati uyandırdığını söylemekte.

Gettolar da yasayan kişilerin zamanla illegal islere başvurmalarını başka çarelerinin olmamalarına bağlamakta ve zamanla bu davranışları bir sonraki nesillere aktarmaktalar o yüzden yoksulluk davranışlarının veya kültürünün birer normatif davranıştan ziyade adapte edilmiş bir davranış olarak görülmekte.