ADIYAMAN'IN GERİ KALIŞI


 R. Ferhat VURAL    19-11-2017  


Bu köşenin müdavimleri bilirler bu kentin geri kalışıyla ilgili bir çok yazı kaleme aldık..

Zaman zaman bu kenttin geri kalışıyla ilgili kaleme aldığımız yazılar hem eski bir sanayici, hem bir gazeteci /sosyolog olarak bizzat yaşadığımız ya da gözlemlediğimiz tespitlerdir katılır veya katılmazsınız önemli değil.Bu kentin geri kalışıyla ilgili edindiğim kanaat şudur ki;

Bu kentin gelişimine engel iki tane önemli bariyer görüyorum.

Bunlardan birincisi bu kentin gerçek sorunlarını görmemezlikten gelen,hatta farklı olarak gösteren daha doğrusu dezenformasyon yapan sözde medyası.Ki kendilerine "medya mensubuyuz" diyenlerin 1-2 kişi hariç hiç birisinin bu konu da liyakat ve ehliyet sahibi olmadığını herkes biliyor..

Diğer kesim ise sözde STK'lar.Bu zat-ı muhteremlerin durumu da  tıpkı evlere şenlik medyamız gibi.Vizyondan uzak koltuğa yapışan kentin gelişimiyle ilgili bir plan proje sunmaktan uzak insanlar ..aslında bunların yanına üçüncü bir grubu daha eklemek lazım,zenginliklerini üreterek değil de  devletin özelleştirme furyasında alan bir nevi burjuvalaşmamış yani o zenginliği sindirememiş yeni nesil patronlar ..

Kentin dinamikleri olarak saydığımız bu kesimler aslında siyasileri harekete geçiren motor güçtür.Ne yazık ki bu güç gerçek anlamda bu kentin gelişimi ve halkın lehine kullanılmıyor.Bu etiketleri sahiplenen sözde "gazeteciler" ve STK'lar protokolde görünmekten başka sanki bir işlevleri /görevleri yok gibi hareket ediyorlar..Çoğu -istisnalar hariç-bireysel İkbal peşinde .Örneğin kimi gazetecileri sadece kahvaltılı/yemekli basın toplantılarında görürsünüz, kentle ilgili kesinlikle ufuk açıcı yol gösterici veya kentin kültürel zenginliğine katkı sunan,araştırmacı gazetecilik dediğimiz haber değeri taşıyan bir çalışmalarını göremezsiniz.Varsa yoksa ajanslara düşen asayiş veya kentin protokol haberleri kopyala/yapıştır paylaş gazeteci desinler..

Sivil toplum kuruluşu dediğimiz STK'larımızın da medyamızla pek bir farkı yok.Adeta iktidarın arka bahçeleri gibi çalışırlar,kesinlikle siyasi cenahla ters düşmezler.Hele iktidarla asla,çoğu yapıcı bir eleştiride bulunmayı bile zül sayar.. Ya maazallah ters düşseler koltuk gider..

Halbuki bu iki kesim başta siyasiler olmak üzere, hizmet makamında olan insanları harekete geçiren asıl dinamiklerdir. Yeri geldiğinde eleştirisini yapacak,yeri geldiğinde projesini ortaya koyacak,kendi üyelerinin dert ve sıkıntılarını bir avukat gibi savunacak.Siyasilere dönüp  “şunlar şunlar yapılsa bu kent kalkınır, sizin şu kusurunuz var,bu eksiğiniz var.."diyebilecek/diyebilmeliler..ama ne gezer..

Bunlar olmadığı müddetçe bu kentin gelişmesi mümkün değildir,bu da böyle biline..