ABDULVAHAP EL EFENDİ : NASIL BİR DEVLET ? -1-


 Mustafa ÇATLI    26-11-2017  


Sudanlı siyaset bilimci ve yazar olan el efendi Turabi devrimi, nasıl bir devlet Sudan da devrim ve politik reform, Modernite ve İslam’ı yeniden düşünmek… gibi eserlerin yazarıdır.  Harum, Wales ve Reading Üniversitelerinde eğitim görmüş 2004 Arap- İnsan gelişim raporu yazarlar gurubunda yer almış ve danışma kurulu üyeliği yapmıştır. Pres El Velit Bin Talal merkezinin çağdaş İslami araştırmalar gurubunda danışma konseyi üyeliği yapan el efendi İnter Africa gurubunun yönetim üyesi ve uluslar arısı İslami diyalog forumu vasisidir. Cambridge Üniversitesinde İslami araştırmalar merkezinde konuk araştırmacı olarak görev alan El Efendi daha önceden araştırmacı profesör olarak Norveç Christina’n   Michelsen enstitüsünde (1995-2003), North Western         Üniversitesinde (2002) ve uluslar arası İslami düşünce ve medeniyet merkezinde (Kuala Lumpur -2008) görev yapmıştır.

                Abdulvahap El Efendinin yazı ve makaleleri pek çok dergi ve gazete de yayınlanmıştır. 2006 yılında İslami düşence de yaratıcılık ile Müslim News alleme İkbal ödülünü kazanan El Efendi 2009 yılında global belirsizlikler araştırma programı konseyine olan katkısından dolayı ESRC bilim kurulu ödülü ile ödüllendirilmiş ev Britsh Muslims And İslamophobia komisyonuna üye olarak seçilmiştir. (1.)

                1990’lı yıllarda İslami devlet fikri tartışmalarına Abdulvahap El Efendi orijinal ismi “Who needs an islamic state ?” : İslam devletine kim ihtiyaç duyuyor olan ve Türkçeye nasıl bir devlet şeklinde tercüme edilen çalışmasıyla katılır. El Efendi bu konuda geleneksel bakış acısından çok farklı görüşler ileri sürer.

                Batı siyasi sistemlerinin ahlaki temeli hususunda ne düşünülürse düşünülsün, bu sistemler İslam dünyasındaki çoğu siyasi sistemden çok daha üstündür. Hatta bu sistemler Raşit hilafet ve daha sonraki yıllarda buna benzer devirler hariç bırakılırsa, İslam tarihindeki yönetimlerden daha da iyidirler. Cemalettin Afgani ve Muhammed Abduh gibi dönemin Müslüman reformcularının dikkatini çeken bu görüş Müslümanlar arasındaki eziyetli ruh arayışı çabalarının nedenidir.

                Muaviye’den sonraki bütün rejimlerin İslami ideallerle bağdaşmadığı ve bu nedenle bir model teşkil edemeyecekleri kabul edilmiştir.  Bu rejimler ancak, alternatifleri anarşi ve iç savaş oldukları için hoş görülebilmiştir. Çok fazla kan dökülmeden bu rejimleri devirmenin bir yolu bulunabilirse bu dini bir vazife olacaktır. Devlet konusunda klasik teoriyi problemli gören El Efendi: şayet bir istilacı iktidarı güç yöntemiyle zapt ederse, iktidara yeterli şartlara da haiz olmamasına rağmen ona gösterilecek direnişte tedbirin elden bırakılmaması gerektiğini ileri sürdüler. İstilacının alaşağı edilmesinin bedeline karşı, onun “Raşid standarttan ne denli uzak olduğunun ölçüldüğü hayali bir ölçek geliştirdiler:  idare eden şeriata uyacağına ve İslami normlara göre hareket edeceğine dair söz verirse, onun rejimi hukuken meşrudur ve kendisine itaat edilmelidir. Şayet idare eden açık ve ağır şeriat ihlallerinde bulunursa onun yönetimden uzaklaştırılmasının makul ölçüler içinde olmasına dikkat edilmelidir. Görüşünü savunan gelenekselcileri eleştirir. Yine klasik teoriye göre mevcut “mükemmel olmayan” durum mümkün olan en iyi durumdu. Oysa devletin başında bulunan tiranlar dindarların seslerine hiçbir zaman kulak vermediler. Abbasi halifesi Abdülmelik, hilafetinin başında hacılara hitaben şöyle diyordu: bu günden sonra kim bana Allahtan kork (Allah’ı hatırla) diyecek olursa başını kopartırım. Müslüman yöneticiler devlet mantığı ile çalışan herhangi bir tavsiyeye uymak istemiyorlardı. Böylesi tiranla nasıl baş edileceği ve onların nasıl alaşağı edileceği, tiranlığı hoş görmek gerektiği tavsiyesiyle değildi. Klasik teori bu ihtiyaca cevap veremedi. Klasik teori hem gereksiz hem de yetersizdi.

                Müslümanlar, halife bulmanın imkânsızlığı göz önüne alınarak, hilafetin yerine normal bir hükümetin kurulmasıyla şeriata ters düşmüş olmazlar. Hilafet bir amaç değil, belli bir amaca giden yolda bir araçtır. Bu amaçla adaletin sağlanması, halkın huzur ve emniyetidir.