İİT KARARLARI VE KUDÜS


 Mustafa ÇATLI    17-12-2017  


     “Dünyanın başımıza yıkılacağını düşündük…” N. HALEY (ABD-BM ELÇİSİ)

      ABD başkanı Donald Trump’ın  Provokatif  Kudüs kararından sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın etkin diplomatik çabaları ve çağrısı sonucunda İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) İstanbul’da toplandı. Toplantıya davet edilen 56 ülkeden 48 ülke katılımda bulundu. Trump ile birlikte  Küreye el koyan Kürecilerden mısır devlet başkanı Darbeci Sisi toplantıya katılmadı. Diğer Küreci kuklalardan Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Kuveyt ise alt düzey temsilcilerle zirveye katıldı. Sisi varlığını borçlu bulunduğu ABD’ye teslimiyetini böylece ispat etmiş oluyordu. Diğer Küreciler ise iç ve dış kamu oyuna rezil olmamak ve bazı dengeleri gözetmek adına kerhen katıldıklarını ifade etmek üzere alt düzeydeki temsilcilerle toplantıya katıldılar. Bunlarda  her zamanki münafıkça politikalarına  bir yenisini daha eklemiş oldular.

        Elbette İİT’in Kudüs gündemiyle toplanması ve toplantıda alınan kararlar önemli bir gelişmedir. Ancak toplantı sonunda alınan kararlar Trump’ın kararına bir nazire olmaktan öte sözde kalmamalı derhal uygulamaya geçilmelidir. Kişisel düşüncem olarak İslam ülkelerinin fiili yaptırıma geçmeden kararlardan etkili ve olumlu sonuçlar alınacağı konusunda umutlu değilim. Başta ev sahipliği ve dönem başkanlığını sürdüren Türkiye ve diğer teşkilat üyesi ülkelerden henüz ciddi bir yaptırım adımı atılmadı. Örneğin İsrail ve ABD ile diplomatik ilişkiler askıya alınmadı veya alt düzeye indirilmedi. Ekonomik ve siyasi ambargo ile ilgili hiçbir emare ufukta görünmüyor.

         Teşkilat üyesi ülkelerden bir Şili,bir Venezüella kadar cesur ve haklı davranan biri çıkmadı. Üstelik İİT toplantısında alınan “Kudüs Doğu Filistin’in Başkentidir.” Kararı da İsrail işgalini ve Filistin’in bölünmesi kararını meşrulaştırmaktan başka bir işe yaramayacak gibi. Bunu ABD ve İsrail’in İİT toplantısından sonraki tavırlarından rahatça çıkarabiliyoruz. Kararın kağıt üzerinde kalacağından emin olan İsrail tarafı etkilenmediğini  karar sonrası protesto eylemlerine girişen Filistinlilere karşı gösterdiği acımasız şiddet, işkence, Mescidi Aksa’yı  ablukaya alarak ibadet özgürlüğünü yok sayması ve orantısız güç ve devlet terörü uygulamasıyla çoktan gösterdi. Dolayısıyla Filistin Açık Ceza Evi’nde durum daha da kötüleşmekte, Gazze’de uçak bombardımanları ile dünyanın gözü önünde hiçbir hukuk, Uluslar Arası Sözleşme ve teşkilatları tanımadığını buyurmaya devam etmektedir.

         ABD’ye gelince, ABD’nin BM Elçisi Nikki Haley ,Trump’ın kararı sonrası şu açıklamada bulunuyor: “Dünyanın başımıza yıkılacağını sanıyorduk ama hiçbir şey olmadı. Perşembe oldu, Cuma oldu, Cumartesi ve Pazar günleri geldi ve geçti ama gördük ki hiçbir şey olmadı ve dünya olduğu yerde duruyor” Zavallı, İslam Dünyası’nın hali perişanını bilmediği için ciddi tepkilerin geleceğinden korkuyor. Hiçbir ABD Büyük Elçiliği, üssü veya herhangi bir kuruluşu bir saldırıya veya zarara uğramadı. Oysa İslam Dünyasının Terör Örgütleri (!) vardı: Deaş, El-Kaide, Taliban… vb. gibi. Nedense ABD ve İsrail söz konusu olunca bu örgütler buharlaşıyor adeta.

          Diplomatik, siyasi ve ekonomik tavır almaktan çok Suudi Amerika ! gibi ülkeler de efendilerinin üzülmesinden oldukça hayıflanıyorlar. Suud dış ilişkilerinin şu Trump savunmasına bakın: “Trump İsrail-Filistin barışı konusunda ciddi” ayrıca birleşik arap emirliği ve Suud Veliahd Prensleri savaş nedeniyle açlık ve hastalıktan kırılan Yemen’e karşı ittifakı konuşuyorlar. Kudüs gündemlerinde değil.  ABD’nin verdiği ılımlı İslam görevine gönüllü tav olan Veliahd Prens “Aşırıcılık ve terör ile mücadele” kisvesi altında Müslümanlarla ve İslam’la savaş için Yüz Milyon Euro yardım taahhüdünde bulunuyor.

        Ne olur içimizdeki beyinsizlerden dolayı bizi helak etme Allahım… sonuç olarak Kudüs’ün Filistin’in başkenti olduğu kararı kağıt üzerinde, sözde kalmamalı. Türkiye Kudüs’te bulunan konsolosluk yerine Büyük Elçilik açarak diğer üye ülkelere öncü olmalı, ABD ve İsrail ile diplomatik ilişkilerini alt düzeye indirmeli, yeni ekonomik ve siyasi antlaşmalara yanaşmamalıdır. İİT aynı ortak ortak tavrı takınmadığı ve sürdürmediği müddetçe İsrail’in aleyhine alınmış yüzlerce BM kararları gibi İİT’in de kararları sonuçsuz kalacaktır. Vesselam…