BEYAZ ADAM VE MEDENİYETİ


 Mustafa ÇATLI    28-01-2018  


Batı medeniyeti değerlendirilmesinde hep eksik kalmış yeterince vurgulanmamış bir hususta bu medeniyetin en önemli sacayaklarından birisinin de sömürü merkezli bir medeniyet oluşudur. Dünyaya coğrafi keşif (!) hareketleri diye yutturulan işgaller aslında bugünün Amerika’sını oluşturan İngiliz, İspanyol, Portekiz, Fransız v.d. sömürgecilerin yok saydığı, ötekini temsil eden yerlileri, Kızılderilileri, siyahileri, Aborjinleri v.b.ni katliama uğratma, sağ kalanlarını köleleştirerek hizmetlerinde kullanma, Ülkelerinin yeraltı ve yerüstü zenginliklerini talan ve yağmalamanın oluşturduğu sömürü hareketlerinden başa bir şey değildir. Amerika’nın keşfi(!) esnasında Avrupalı beyazların yaptığı soykırım ve vahşeti ev sahibi Kızılderili reisi Tosavi’den dinleyelim :                                                            

                 Önce bir gemiyle geldiler… Misafirimizdi, onları sahilde hediyelerle karşıladık. Silahsızdık; çünkü hiç ihtiyacımız olmadı. Kardeştik, severdik, paylaşırdık…Silahı onlar tanıttı…Tutarken yanlışlıkla elimizi kestik, kanımız aktı… Evlerimize buyur ettik, konuklarımızdılar… Yedirdik içirdik, yatırdık hizmet ettik… Topraklarımızı, dağlarımızı, ovalarımızı, sularımızı gezdirdik… Sevindiler… Sevindik!                     

                  Renkleri ne kadar beyazdı bizimkilere göre… Sonra gittiler; memnun ederek uğurladık dostlarımızı!..                                                                                                                                                              

                  Bir gün, tam sabah gün doğarken, ak tenli dostlarımız; gemileriyle, çok, çok olarak geldiler… Beklemiyorduk; çok erken gelmişlerdi… Demek sevmişlerdi bizi, toprağımızı, göğümüzü; sevindik… Çoktular… Silahlıydılar; üstelik ellerini de kesmiyorlardı… Ayakları karaya bastı ve sonra hiç beklenmeyen, olmayacak olan oldu… Şaşırmıştık, acaba ne yapmıştık da beyaz dostlarımız bizleri öldürüyordu…                                                                                                                                                                 

                  Evet, beyaz adam, bu sefer gülen yüzlerimizi ağlatmaya, varlığımızı yağmalamaya, gençlerimizi köle yapmaya, kadınlarımıza tecavüz etmeye gelmiş! Şaşırdık!.. Neden?                      

                  Biz özgür göğün, geniş toprağın, mağrur dağların insanları; barış, sevgi, dostluk bilirdik, savaşı beyaz adam öğretti… Hiç hak etmedik öldürülmeyi, savaşı, köleliği…                                                 Erkeklerimizi öldürdüler, yaktılar çocuklarımızı ateşte diri  diri…  Toprağımızı yağmaladılar… Kadınlarımıza kızlarımıza tecavüz ettiler… Köle diye götürüldük yurtlarına… Sattılar… Hiç bitmedi beyaz adamın gelmesi… Onlar geldikçe biz bittik; biz bittikçe onlar geldi…                                          

                   Beyaz adam, ey beyaz adam! Yaptıklarını anlatacak kelime bulamıyorum. Bizim böyle kelimelerimiz yok; senin yaptıklarını anlatacak en iyi anlatacak yine sensin, senin kelimelerin… Kara yüreğin, beyaz tenin gibi olabilirse bir gün, anlatırsın  yaptıklarını…(1)                                                  

                   Dünya hakimiyetini kan, vahşet ve gözyaşı üzerine bina eden beyaz adam soykırıma uğrattığı Kızılderililerin kan ve gözyaşı üzerine Amerika’yı, Eskimoların yerine Kanada’yı, Aborjinlerin yerine Avustralya’yı, Maoriler’in yerine Yeni Zelenda’yı, soykırıma uğrattığı Bantular’ın kan ve gözyaşları üzerinde Güney Afrika’daki Apartheid  rejimini kurdu.                                                               

                    Varlığını sömürüye endeksleyen batı geçmişte yaptığını misliyle bugünde farklı yöntemlerle sürdürmektedir… Afganistan, Irak, Suriye ve diğer İslam  coğrafyalarındaki işgal girişimleri  hep sömürü amaçlıdır.