KÜRESELLEŞME ÇAĞINDA TOPLUMSAL DEĞERLER - 1


 Mustafa ÇATLI    15-04-2018  


          Küreselleşme: Mc Donalds’laşma (Ekonomik) ve Akılcılığın Demir kafesine hap solunma (siyasi sistem)

          Küreselleşme konusunda yapılan en güzel çalışmalardan biride Dr. Mehmet Yazıcı’nın Çıra yayınları arasında 2017’de çıkan: Küreselleşme Çağında Toplumsal Değerler- Merkezini Arayan Dünyada Kaybolan Gerçeklik ve Bireyselliğin Bunalımı adlı çalışmasıdır. Çalışmanın konusunu oluşturan Küreselleşmeyi kısa ve öz olarak şöylece ifade edebiliriz:

  Belirleyici olma konumlarını 1. Dünya Savaşından sonra pekiştiren  Batılı toplumlar (önce Avrupa daha sonra ABD); yaşadıkları değişim, gelişme ve ilerlemeyle batı dışı toplumları geride bıraktıkları için kendilerini “merkez” olarak algılamaya başladı. Somut gelişmelere dayanan bu algı, batı dışı toplumlar tarafından da kabul edilince toplumlar; Batı ve diğerleri, “biz” ve “onlar”, merkez ve çevre olarak sınıflandırılmaya başladı. Merkez konumundaki batı: kendisine oyun kurucu bir güç, dünyayı ise bir faaliyet alanı olarak gördü. Bu anlayış doğrultusunda batı: büyük bir özgüvenle büyük bir özgüvenle ekonomik, siyasi ve kültürel küreselleşmeye hız verdi. Batı, diğer toplumlarla ilişkilerinde kurtarıcı ve uygarlaştırıcı misyonu üstlendi ve batı dışı toplumları “geri kalmışlıktan” kurtarmayı vaat etti. Günümüzde de geçerli olan bu küresel anlayış, kitapta “Batı tarzı küreselleşme” olarak kavramlaştırılmaktadır.

       Günümüzde batı tarzı küreselleşme anlayışının öncüsü Amerika’dır. Amerika, iletişim alanındaki teknolojiyi kontrol etmekte ve etkili bir şekilde kullanmaktadır. Bu sayede değerlerini batı dışı toplumlarda ki bireylere benimsetmekte ve bu toplumlarda etkili, köklü ve hızlı değişmelere neden olmaktadır. Bu değişimler küreselleşme dalgaları şeklinde yayılmakta ve etkileri toplumdan topluma farklılık gösterse de toplumlarda mevcut anlamları ve  değerleri etkisiz kılmakta ve bir anlam-değer problemine, krizine, kuşaklar arasında  bunalımlara, çatışmalara, kafa karışıklığına hızlı gelişmeler karşılığında şaşkınlığa, geleceğin belirsizleşmesine ve bunların sonucu olarak korkuya neden olmaktadır.

       Küreselleşme tek bir boyuta indirgenemeyecek, nitelikte sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel ve düşünsel boyutları da olan çok daha karmaşık bir olgudur.

       Batılı olmayan toplumlar, batı karşısındaki yenilgi sonucu kendilerini mağlup eden batılılar gibi olmak istiyorlardı. Toplumların yönetici elitleri bir batılılaşma-Avrupalılaşma hamlesi başlattılar. Bu hedefi gerçekleştirmek için toplumsal değerlerinden vazgeçtiler veya işlevsizleştirdiler. Bu süreçte batılı devletler dünyanın zenginlik kaynaklarını sömürmeyi adeta kendileri için bir hak olarak gördüler ve öyle davrandılar. Dünyanın maddi kaynaklarının yanında beşeri kaynaklarının da en verimli değerlendirmeyi ve beyin göçü almayı başardılar. Tüm dünyaya satabilecekleri markalar ürettiler (Mc donalds coca cola-pepsi vb) ve böylece ürettikleri için dünyayı bir Pazar olarak gördüler. Bu pazarda, ürettikleri mal ve hizmetleri satarken diğer toplumlara değerlerini benimsetmeyi de ihmal etmediler. Sonuç olarak küresel düzeyde sömüren, üreten ve satan batılı toplumlar, başta bilim, teknoloji ve sanayi olmak üzere her alanda birkaç adım ilerlediler. Böylece kendilerini takip ve taklit edenlerle aralarındaki mesafeyi aştılar. Batı modernleşme dönemini başlattı ve modernleşti. Diğer toplumlarda modernleşme sürecine dahil olmak için adeta birbiriyle yarıştılar. Onlar modernleşmeye, batılılaşmaya çalışırken Batı ise küreselleşmişti. (Devam edecek)