Muhalif siyasi tavrın dilini kullanmak


 Mustafa ÇATLI    09-12-2018  


 

Bugün İzmir ile ilgili şunları duymuyor değilim: Rakımıza dokunma… Eyvallah. Bugün insanların özgürce içkilerini içebildiklerini ben biliyorum. Ak Partideki arkadaşlarımız bugün içkisini içebilen namazını da kılabilen günü geldiğinde orucunu tutabilen bir hoşgörü alanına sahiptir. Türkiye’nin bir özeti gibidir Ak Parti. Demek ki biz anlatamamışız.

                      Nihat Zeybekçi eski bakan Ak parti İzmir büyükşehir belediye başkan adayı.

Doğrusu bu açıklamayı basından öğrendiğimde tekrar doksanlı yılların siyasi atmosferine mi dönüyoruz kaygısı zihnimde canlandı. Askeri vesayetin ihtilal sonrası siyasi seçimlere izin vermesine rağmen etkisini sürdürdüğü ve bu etkiyle oluşan medya, iş adamları, sivil toplum kuruluşlarının ve bazı karanlık odaklarının manipüle ettiği toplum mühendisliğinin hat safhada olduğu ülkenin adım adım yirmi sekiz şubat bataklığına sürüklendiği o karanlık günler… O günler de Zeybekçi’nin yaptığı açıklama gibi karşı tarafa yaranma amaçlı verilen siyasi demeçler oldukça yaygındı ve hatta siyasi baskının oluşturduğu bir modaydı denebilir. Öyle ki seçilmiş bir başbakan bu karanlık güç odaklarının iktidar direncine karşı “Atatürk’te yaşasaydı bizim partiye oy verirdi, bizim partilimiz olurdu” diye söylem değiştirmesine rağmen muhataplarını asla inandıramamış üstelik hileli yollarla ve cebren iktidardan uzaklaştırılmıştı.

               Kendisi gibi kalmak, düşüncelerinde samimi kalmak omurgalı, ilkeli bir siyaset dili ve tavrı geliştirmek varken kısa vadeli bir takım siyasi çıkarlar uğruna beğenmediği, mücadele ettiği siyasi anlayışa ödün ve tavizler vererek ona benzemeye çalışmak inandırıcı olmadığı gibi siyasi bir rüşvet olan bu tavır kişinin özgünlüğünü yitirmesi anlamına gelir en azından. Ayrıca bu tavır kendi seçmen tabanını hesaba almamaktır en hafifinden. Oysa Ak partinin ülke siyasetinde genel kabul görülmesini sağlayan ve iktidara taşıyan dil – siyasi tavır bu şekilde tavizkar – rüşvetçi bir üslup olmayıp karanlık güç odaklarının istek ve arzularının şekillendirdiği bir siyaset yerine özgün, yerli – milli, ilkeli, halkın taleplerine göre şekillenen bir siyaset tavrı geliştirmesiydi onu başarılı kılan.

              MC Kisney şirketinin danışmanlığı meselesi, aile bakanının aileyi tahrip eden feminist açıklama ve yapılanmaları ile Zeybekçi’nin rakıcılara şirin görünmesi ile ilgili açıklamalar benzeri son gelişmeler Ak partide eksen kaymalarının varlığı kaygısına işaret etmekte olup, bu durum hayra alamet olmadığı gibi partinin seçmen tabanını da ciddi bir şekilde endişelendirmektedir.

              İnşallah zaman Doğu Perinçek’in: “Biz onlarınkine değil Ak parti bizim (ulusalcı – Kemalist) çizgiye geldi” tezini doğrulatmaz da kaygılarımızın yersiz olduğunu anlamış oluruz.