Yozlaşan Değerlerimiz


 R. Ferhat VURAL    16-12-2018  


Adına ister küreselleşme,  ister  vahşi kapitalizm, isterseniz globalleşen dünya isterseniz  iletişim çağının sonuçları deyin, sonuç olarak toplumu bir arada tutan etik değerlerimizde tamiri imkansız bir yozlaşma ve çürüme almış başını gidiyor.

Geçmişe ait ne kadar güzel mirasımız varsa göz göre göre erozyona uğruyor.

Yozlaşma bir milletin, kendi kültürünü ve kültürel değerlerini kaybetmesi, kültüründen uzaklaşması, başka kültürlerden etkilenerek örf ve ananelerini, geleneklerini, dilini, inançsal özelliklerini kaybetmesi, asimile olmasıdır.

Sosyolojik olarak kültür; bizi saran ve geçmişte yaşayan insanlardan öğrendiğimiz ve bizim de gelecek kuşaklara aktardığımız toplumsal mirastır. Bu mirasın kaybedilmesi yozlaşmaya neden oldur.

Evrensel değerlerden, dini ve ahlaki değerlere ,örf adetlerden gelenek ve  göreneklerimize  kadar tüm değerlerin çürümesine şahit oluyoruz.

 Bir gençlik yetişiyor ki evlere şenlik

Saygı yok,sevgi yok, adab-ı muaşeret hiç yok ama cehalet çok

Nerden bakarsınız bakın, lime lime dökülen bir gençlik var karşımızda

Okumuyorlar, araştırmıyorlar, ön yargılılar

Büyükler çok mu farklı deseniz, hayır!

Çürüme her  yerde!

Müzik yozlaştı, sinema yozlaştı TV dizileri zıvanadan çıktı. Televizyonlar yalan makinesine ve kitleleri manipüle aracına dönüştü.

Dışarıda görmek istemediğimiz manzaralar televizyon ve sosyal medya sayesinde 7/24 evimizin içinde. Aileden bir fert olmuşlar adeta, bir uyuşturucu müptelası gibi beynimizi esir almışlar istesek de kurtulamıyoruz.

Bu illettin sayesinde iffetsiz, hayâsız, sürekli  TV ve gazetelerin magazin sayfalarını süsleyen yeni yetme sözde sanatçılar çocuklarımızın idolü olmuş adeta.

Zina normal, aldatma normal, yalan dolan normal kısacası her türlü ahlaksızlık normal olarak bize lanse ediliyor.

Üç kuruşluk yeni yetme zenginler bir taraftan din/iman derken diğer taraftan tüm bu yozlaşmaya çanak tutuyorlar. Amaç, daha çok kazanmak, toplumdaki çürüme umurlarında değil.

Sorduğunuzda "Herkes bireysel hayatında özgürdür, şu kesim bu kesimde de bunlar olmuyor mu?" diye klişe cevaplarla kendi iğrençliklerini meşrulaştırma çabalarına şahit oluyoruz.

Yahu bu özgürlük neden sadece hayâsız bir hayat sürmek için vardır da bunu eleştirmek için yoktur?

Aristo asırlar öncesinden,” en bedbaht millet, kaleleri ayakta iken kültür ve ahlâkı harabe olan millettir “ demiştir.