Hukuki anlam ifade eden dini metinleri (nassları) nasıl okumalı ? 1


 Mustafa ÇATLI    30-12-2018  


Çağımızda İslam dünyasının batı dünyası karşısındaki geri kalmışlığının ve donukluğunun önemli nedenlerinden biride kanaatimce İslam hukukunun ana kaynağını oluşturan Kuran ve hadis metinlerinin (nassların) zahiri, yüzeysel okunması ve bu şekilde anlaşılmasından kaynaklanmaktadır. Nassları sadece lafızları ile değil, dayandıkları illetleri ve gözettikleri amaçları ile birlikte ela alan okuma biçimi en doğru ve yararlı olan okuma biçimidir.

 Dolayısı ile bu konuda:

Metnin sadece lafzımı okunmalı?

Anlamımı okunmalı?

Hem Lafız hem de mana ile birlikte mi okunmalı?

Lafız ve mana ile birlikte metnin dayandığı illet ve amaçlarla birlikte mi okunmalı?

Bu sorulara verebileceğimiz cevap bizim okuma – anlama tarzını belirleyici olacaktır. Nassların

İllet ve amaçlarını ihmal eden bir okuma–anlama tarzı kusurlu olup, bütünlükten uzaktır. Örnek vermek gerekirse Enfal  suresi, 60. Ayet:  “onlara (düşmanlara)  karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve Cihat için bağlanıp beslenen atlar hazırlayın …” ayetinde emredilmesine rağmen günümüzde hiçbir Müslüman cihat için at beslemenin gerekli olduğunu savunmayıp aksine at kelimesinin zamanımızın en gelişmiş tank, uçak, füze, vd. gibi savaş araçlarına işaret ettiği anlamında bir okuma anlayışına sahiptir. Ancak bu şekilde olan bir yorumla zamanın ruhunu ve mücadele tekniğini yakalamış oluruz. Bu okuma biçimi özellikle hukuki nasslar için “ezmanın tegayyürü (zamanın değişmesi) ile ahkamın tegayyürü (hükümlerin değişmesi) inkar olunamaz (mecelle 39. Madde) şeklinde bir hukuk ilkesi olarak yasalaştırılmasına rağmen pratikte İslam hukukunda işlevsel hale getirilememiştir. Hal böyle olunca zamanla İslam hukuku gelişmelere cevap veremeyerek gündem dışı kalmıştır. 

                İslam dünyasının gerilemeye başladığı 12. Yüzyıldan günümüze İslam hukuku alanında yapılan çalışmalar ilk dönem fakihlerin (hukukçuların) eserlerine şerhler ve zeyiller ilave etmekten ibaret olup, orijinal eserler verilememiş böylece çağın gerisinde kalınmıştır. Bu durum diğer dini bilimler için de söz konusudur. Dini bilimlerin belli bir usul (metodoloji) dahilinde uzmanlarınca yeniden güncellenmesi gerekmektedir. Hanefi fıkhını geliştiren imamlardan Ebu Yusuf ile maliki hukukçusu imam Karafii: fıkhın adetlere dayanan tüm bölümlerinde adetler değiştiğinde bu bölümlerin hükümleri de değişir görüşündedirler. İslam hukukunda yapılması gereken hükümlerin değişmesi ile ilgili tutumu iki şekilde özetlemek mümkündür:

Değişime karşı olan geleneksel tavır: Genel kabul görmüş bu görüşe göre; kitap ve sünnetin nassları üzerini kurulan hükümlere ebediyen aykırı davranılamaz ve bu hükümlerin durumların değişmesi sebebiyle değiştirilmelerine de izin verilemez.

Değişimden yana olan görüş: maslahat ve zaruretin gerektirmesi ya da nassa temel oluşturan örfün değişmesi sebebiyle nassın yorumunun değişeceği ile illetin değişmesinden dolayı nassa dayanan içtihadın da değişeceğini kabul ederler. Hz. Ömer başta olmak üzere Müslüman halifeler, alimler ve bir çok İslam hukukçusu bu gurupta yer almaktadır.