MEDYA VE GELENEK


 Zehra ÇOLAK Doktora Öğr.    04-01-2016  


  Günümüzde çağdaş ülkelerde, geleneksel anlamda “medyanın üstlenmiş olduğu görevler ve sorumluklar belli ilkesel doğrulara bağlanmıştır. Bugün medya, kendi yapısal ve işlevsel özelliklerinin bir gereği olarak üzerine düşen toplumsal sorumluluğu yerine getirir ya da en azından getirmesi beklenir durumdadır.

 Buna bağlı olarak demokratik, özgürlükçü bir hukuk devletinde kamusal alanda görev yapan medyadan beklenen, bu ortak payda ya da paydalar altında toplayacak olan ve kamunun ortak konusu haline gelmiş sorunları ele alıp incelemesi: gerektiğinde ise bu konularda bir konsensüsün sağlanmasıdır.

 Batılı demokratik ülkelerde ortaya çıkarak, uzun bir süreçte ve tarihsel bir determinizm gereği biçimde belirlenen demokrasi ve demokratik kurumların, bugün ülkemiz açısından oluşumların henüz daha çok başında olduğunu söylemek yanlış bir hüküm değildir. Elbette birleşik kaplar kuralı gereği, toplumsal kurumların birbirleriyle organik bağlantıları vardır ve bu bağlantının mevcudiyeti de doğaldır.

 Diğer yandan, ülkemiz açısından belirtmek gerekirse medyamızın da kurumsal ve kuramsal bakımdan diğer alanlarda olduğu gibi bir oturmamışlık içinde olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Kısaca özetlersek eğer, bugün ülkemiz açısından medyamızın düzeyini belirleyen kurumların içinde bulundukları seviyededir.

 Bu somut veriden yola çıkıldığında Türkiye’de tartışılan sorunlar arasında hiyearşik ve organik bağlantı kurmak gerekirse, çözümü bir öncekine ya da çok daha öncekilere aktarılması, yanlışı ortaya çıkarmaktır. Öncelikle belirtmek gerekir ki, böylesine kamusal alanı etkileyen konularda ya da sorunlarda aynı dili, simgeleri, kavramları veya dizini vurgulamak temel amaç olmalıdır. Aksi takdirde araç amacı aşarak bir amaçsızlığa doğru yola çıkılır hale gelinir. Doğal olarak bu da, kitlesel iletişim araçlarında geleneksel işlevsellik açısından olması istenmeyen bir gelişme tarzıdır.