Aydın Görünümlü Bürokrat Aydınlarımız


 R. Ferhat VURAL    02-06-2019  


Genel anlamda aydın, yaşadığı dönemin koşullarını iyi analiz edebilen, belli

sorumluluklar üstlenmiş, düşünen, üreten, ürettiğini paylaşan, toplumu ve çağı

yakalamış hatta aşmış, toplumun değişimine ve ilerlemesine katkı sağlayan, bunu

yaparken düşünsel olarak toplumun ilerisinde ama topluma yabancılaşmayan kişi

olarak tanımlanabilir.

Bir başka tanımla, “Aydın insan, bilimin yol göstericiliğini savunan, sorgulayan,

insanların özgür ve bağımsız kimlik kazanma, konusunda yol gösterici, düşünce

derinliği olan, tutarlı davranan, alçakgönüllü ve insanlara saygılı kişidir. Aydın insan,

dogmalardan kurtulmuş, yeniliklere açık olan, bir sorunun nedenini araştıran,

düşüncelerini özgürce savunan, baskıcı ve çıkarcı idari sistemlere karşı uygarca ve

cesurca karşı koyabilen, edindiği bilgiler ile doğru varsayımlar yapabilen, yeni

bilgilerin ışığı altında elde ettiği kazanımları toplum yararına kullanabilen, başka

insanların yanılgılarında hoşgörülü olabilendir. Aydın, insanlara, sevgiyle yaklaşan,

insani ve ahlaki değerlerin var olduğu, düşünce özgürlüğü içinde birbirine güvenilen

bir ortamda hayat sürmenin gerekliliğine inanan, kendisiyle barışık ve insan

onurunun her şeyden üstün olduğunu bilen insandır.”

Bürokrat aydın ise, tepeden bakan ve küçümseyen tavrıyla halka devamlı yabancı

kalmıştır. Yabancılaşmanın giderek kopma ve patlama noktasına vardığı durumlar

az değildir.

Türkiye’de aydınlar marjinal bir gruptur. Yani memleketin genel havası içinde yan

oturmuş bir gruptur. Sağcılar da solcular da İslamcılar da memleketle tam bir uyum

hâlinde değildir. Kendi aralarında meseleleri vardır ve o meseleler halkı

ilgilendirmez. Bu çok vahim bir durumdur. Aydınlar kendi aralarında halkı hiç

ilgilendirmeyen bir takım sorunları tartışırlar, halk ise kendi başının çaresine bakar..

İşin acı tarafı her aydın -istisnalar hariç- sadece kendi düşüncesine yakın olanlara

aydındır ve duyarlıdır. Diğer cenahta “kan gövdeyi götürmüş” umurlarında değildir.

Adaletsizlik mi var, hukuk ayaklar altında mı, yolsuzluk arsızlık mı var, kendinde ise

“üç maymunu” oynar. Verdikleri cevap rutindir ve bellidir, “Ama canım onlar da

hırsızlık yapıyordu, onlar da adam kayırıyordu.. Onlar da hukuku çiğniyordu”

olacak.. Sanki onlar yapınca meşrulaşıyor..!!!

Aydın insan, zor zamanda konuşandır, aydın insan, zalim kim olursa karşısında

duran, zulüm kime yapılırsa rengine, diline, dinine bakmadan yanında yer alan

insandır. Tıpkı Voltaire’in dediği gibi:

“Senin düşüncelerine katılmıyorum; ama düşüncelerini özgürce ifade edebilmen için

hayatımı bile verebilirim...”

* Bu makalede kısmen Y. Doç. Ersan Çetin’in “Gündelik Hayatın Sosyolojisi” ders

notlarından yararlanılmıştır.