MEDYA VE GELENEK


 Zehra ÇOLAK Doktora Öğr.    10-01-2016  


                                             Medya bugün kamusal alanda "dördüncü" güç olarak adlandırılmaktadır. yasama, yargı ve yürütme üçlemesi dışında ve bunlardan bağımsız şekilde hareket etmesi kendisinden beklenen medya, gerçekten de bu gerekleri yerine getirmekte midir  ve eğer getirmiyorsa bunun sebepleri ve sonuçları nelerdir? burada bir ülke açısından sorulması ve yanıtlanması gereken sorular bunlardır ve bu temel soru ve cevaplar bizce medyanın toplumsal platformdaki yerini göstermektedir.

 Geleneksel tanımlama ve adlandırma gereği "dördüncü" güç olarak anılan medya, günümüz dünyasında tartışılmaz biçimde "birinci" güç haline gelmiştir. medyanın elinde bulundurduğu güç, kitleleri bir anda harekete geçirebilme, istenilen bir konu ya da kişiyi gündemin birinci sırasına oturtabilme, halkı asıl dertlerinden uzaklaştırıp insanlara "sahte ve sanal" bir dünya yaşatabilmesiyle doğru orantılı olarak, giderek etkinliği ve etki alanı büyüyen bir silah biçiminde karşımıza çıkmaktadır.

 Ülkemizde medyanın etkin olmadığı sosyal bir alanı göstermek hemen hemen imkansız hale gelmiştir.  adalet mekanizmasından, sağlık kurumlarındaki aksaklıklara, eğitimdeki yetersizlikten aile içi ensest ilişkilere kadar bugün medya her konuya "müdahil" bir avukat görünümündedir.  Yanlızca avukatlıkla kalmayıp aynı zamanda yargıç ve savcı rollerini de üstlenmektedir.

 

 Elbette bunun sebepleri var. her şeyden önce medya, işlevi ve yapısı gereği içinde barındırdığı dinamizmi toplumsal yapıda yer alan diğer kurumlara daha etkin ve çabuk kullanabiliyor. örnek vermek gerekirse; bir hukuk davasında ortaya çıkan gecikme ve aksaklıkların aksine medyada anında ve daha birinci celsede karar belirlene biliniyor ve bu da kamuoyunda benimsetebiliniyor. çünkü artık çağımızda süratin dışında hiçbir şeyin değeri adeta "yok" gibi.