Sahte diploma skandalı büyüyor!
Türkiye son yılların en büyük skandalıyla çalkalanıyor. Üst düzey bürokratların e-imzaları taklit edilerek binlerce kişiye sahte diploma düzenlendiği ortaya çıktı. İlgili kurumların hiçbirinin ‘ruhu bile duymadan’ yıllardır devam eden sahtekarlık çerçevesinde 400’den fazla kişinin de ‘profesör’ ve ‘doçent’ unvanı alarak üniversitelerde görev yaptığı belirtildi.

Güncel 03.08.2025 13:00:51
Türkiye günlerdir üst düzey kamu yöneticilerinin elektronik imzalarını kopyalayarak yüzlerce kişiye sahte diploma düzenleyen çeteyi konuşuyor. Sadece 400 kişi, bu şekilde ‘profesör’ ve ‘doçent’ unvanı alırken hiçbir şekilde müdahale edilmemesi “Bu esnada devlet neredeydi” sorusunu akıllara getirdi.
DİJİTAL ALTYAPILARA SIZDILAR
Ankara merkezli soruşturma devasa bir skandalı ortaya çıkardı. Çetelerle ‘müşterileri’ arasındaki anlaşmazlıkların sosyal medyaya yansıması üzerine harekete geçen savcılık BTK Başkanı, başkan yardımcıları, YÖK Eğitim Öğretim Daire Başkanı ile birlikte 14 üniversitenin öğrenci işleri daire başkanı ve personelinin elektronik imzalarının kopyalandığı belirledi. Böylece sahte kimlik ve belgelerle e-imza üreten yapı, kurumların dijital altyapılarına sızdı. Sistem boşluklarını kullanarak mezuniyet kayıtları, not ortalamaları, doçentlik başvuruları, diploma bilgileri ile terfilerine müdahale etti.
YÜZLERCE KİŞİYE AKADEMİK DERECE
Hakkında dava açılan ‘kişisel verileri ele geçirmek’, ‘bozmak yok etmek’ ve ‘sahte belge üretmek’le suçlanan 65 kişilik çete bu yöntemle aralarında II. Abdülhamit’in torunu Abdülhamit Kayıhan Osmanoğlu’nun da olduğu hukukçudan mühendise, öğretmenden eczacıya, yüzlerce kişiye sahte akademik derece sağladı. Sadece 400 kişinin bu şekilde ‘profesör’ ve ‘doçent’ unvanı aldığı tespiti yapıldı. 200 kişi hakkında suç duyurusunda bulunuldu. Soruşturma başlattığını açıklayan YÖK Başkanı Erol Özvar ise yasal boşluklardan şikayet ederek, ‘TCK ve mevzuatımızda buna ilişkin net hüküm yok’ dedi.
KİM BU 400 KİŞİ
Ortaya çıkan devasa skandal sonrası kamuoyunda ‘Sahte belgelerle ‘profesör’ ve ‘doçent’ yapılan 400 kişi kim?’ sorusu gündeme geldi. Bu kişilerin neden deşifre edilmediğini belirten sosyal medya kullanıcıları ise ‘Hangi kritik görevlerde yer aldılar, imzalarıyla kime avantaj sağladılar, kimin hakkını gasp ettiler?’ diye sordu. Eski Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik de ‘Kara liste kamuoyuna açıklanmalı’ çağrısı yaptı.
DİPLOMA SKANDALI
Akademi dünyasını sarsan sahte diploma çetesi soruşturması kapsamında hazırlanan iddianame, son yılların en büyük düzenbazlığını ortaya saçtı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Bilişim Suçları Soruşturma Bürosu tarafından başlatılan ilk soruşturma çerçevesinde, sahte e-imzayla üniversite ve lise diploması ile sürücü başarı belgesi yapıldığı belirlenmişti. Mayıs ayında gözaltına alınan şüphelilerden 16’sı tutuklanırken, toplam 134 şüpheli hakkındaki iddianame, Ankara 23. Asliye Ceza Mahkemesi’nce kabul edildi. ‘ÖSYM Kanunu’na muhalefet’, ‘Resmi belgede sahtecilik’, ‘Bilişim sistemine girme’, ‘Verileri hukuka aykırı olarak ele geçirme’ suçlarından 6 yıldan 45 yıla kadar değişen sürelerde hapis cezaları istendi.
DİPLOMA BAŞI 400 BİN: Şüphelilerin, E-İMZATR ve TÜRKTRUST isimli elektronik sertifika sağlayıcılarıyla, Gazi Üniversitesi ile Milli Eğitim Bakanlığı sistemlerine giriş yaptıkları anlaşıldı. İddianamede zanlıların sahte belgeler karşılığında 400 bin liraya kadar para aldığı belirtildi. Soruşturmanın diğer aşamasında ise, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkanı, Başkan Yardımcısı, YÖK Eğitim Öğretim Daire Başkanı ile 14 üniversitenin öğrenci işleri daire başkanlarına ait e-imzaların kopyalandığı tespit edildi. 65 şüpheli hakkında Ankara 23. Asliye Ceza Mahkemesince dava açılırken 39 sahte üniversite diplomasının sisteme kaydedildiği aktarıldı. Çete üyeleri verdikleri ifadelerinde, 400 akademisyenin usulsüz atanmasını sağladıklarını, birçoğunun doçent ve profesör olduğunu itiraf etti; “Sistem boşluklarını kullanarak mezuniyet kayıtları, not ortalamaları, doçentlik başvuruları, diploma bilgileri ile terfilerine müdahale ettik” dedi. Zanlıların, 6 Şubat depremlerinde hayatını kaybedenlerin diplomalarını da kullandığı görüldü. İddiaya göre; bu yolla aralarında Abdülhamit Han’ın torunu Abdülhamit Kayıhan Osmanoğlu’nun da olduğu hukukçudan mühendise, öğretmenden eczacıya yüzlerce kişi, sahte akademik derece elde etti.
YÖK’TEN AÇIKLAMA: YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar, eş zamanlı iki soruşturma başlatıldığını duyurarak “Çok ciddi bir hadise ile karşı karşıyayız. Sadece YÖK olarak değil, sahte diploma verilen tüm üniversiteler de kendi bünyelerinde süreci inceleyecek. Resmi yazı gönderildi. İdari işlemler başlatıldı. Diploma sahteciliğiyle mücadele yalnızca idari değil, aynı zamanda hukuki bir zemin gerektiriyor. Yasal düzenlemeye ihtiyaç var. Cezai yaptırımların artırılması şart. Mevzuatımızda bu alana özgü net hükümler bulunmuyor” ifadelerini kullandı. Türk Ceza Kanunu’nda sahte diplomaya ilişkin özel bir madde yer almıyor. Benzer suçlar “resmî belgede sahtecilik” kapsamında değerlendiriliyor. Sahte belge üretme veya kullanma suçunun cezası, 1 ila 3 yıl arasında hapis cezasıyla sınırlı. Yaşananlar, üniversitelerde akademik liyakat sistemine olan güveni ciddi şekilde zedeliyor. Eğitim çevrelerinde “Bu skandalın yalnızca yüzeydeki kısmı ortaya çıktı” yorumları yapılırken, dijital güvenlik açıkları ve denetim zafiyetleri de tekrar gündeme geldi. KARAR’ın daha önce manşetlerine taşıdığı e-Devlet’teki sızıntılara yetkililer, her seferinde tatmin edici açıklama getirememişti.
KARA LİSTE KAMUOYUNA AÇIKLANMALI
Eski Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, sahte diploma ve unvan skandalına tepki gösterdi. Yürütülen soruşturmanın sadece birkaç usulsüzlüğü değil üniversite sistemine yönelik derin bir güven krizini ortaya koyduğunu belirten Çelik “Üniversiteler bir ülkenin aklıdır, vicdanıdır, geleceğe dair en büyük teminatıdır. Bu mesele halının altına süpürülerek çözülemez. Sessiz sedasız yürütülen işlemler, toplumun vicdanındaki yarayı daha da derinleştirir. Eğer ortada bir kara liste varsa tüm kamuoyunun önünde açıklanmalıdır. Üniversitelerimizin itibarını korumak, gençlerimizin yarınlarına güven vermek ve kamu vicdanını rahatlatmak için şeffaflık artık bir tercih değil, zorunluluktur. Üniversite sistemi şaibe götürmez. Milletin güvenini yeniden tesis etmenin tek yolu, hakikati bütün çıplaklığıyla ortaya koymaktır” dedi. Kaynak: KARAR