İHD:Barış, İnsan hakkıdır! Barış İstiyoruz!


1 Eylül Dünya barış günü vesilesiyle İnsan Hakları Derneği (İHD) Adıyaman şubesi tarafından demokrasi parkında bir basın bildirisi okundu.Adıyaman barosunun da destek verdiği bildiride insan haklarına vurgu yapıldı.

post

 Güncel    2018-08-31  


Polisin geniş güvenlik önlemleri aldığı bildiriyi İHD Adıyaman şube başkanı Avukat Bülent Temel okudu.Bildiride:

 "1 Eylül Dünya Barış Günü vesilesiyle barışın egemen olduğu bir dünyada yaşamak istediğimizi bir kez daha belirtmek istiyoruz. Barış hakkı bir insan hakkıdır.

 Barış talebinin, medeni ve siyasi haklarla (yaşam hakkı, işkence yasağı, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, adil yargılanma hakkı, din ve vicdan özgürlüğü, ifade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü vb.) olduğu kadar; ekonomik, sosyal ve kültürel haklar (çalışma hakkı, konut hakkı, sağlık hakkı, eğitim hakkı, dil hakları) ile de ilişkisi bulunmaktadır. İHD, insan haklarını evrensel, bütünsel, bölünmez, biri diğerine tercih edilemez ve tüm insan haklarının birbiriyle irtibatlı oluşuyla kabul etmektedir. İkinci olarak Afrika İnsan ve Halkların Hakkı Şartı da insan haklarını daha geniş çerçevede temellendiren, birey ve vatandaşlık hakları yanında halkların haklarını da “insan hakkı” olarak kabul ve ilan eden bir anlayışa sahiptir. Dolayısıyla insan hakları bireylerin olduğu gibi, halkların da haklarıdır.

 Bu metinlerde İHD’nin de benimseyip paylaştığı temel yaklaşım, barışın insan hakları ve özgürlüklerine dair olduğudur.  İnsanlar arasındaki ekonomik, sosyal ve her türden eşitsizlikler, hakların ve özgürlüklerin tanınmayışı, savaşların ve çatışmaların temel sebebidir. O nedenle, İHD olarak her şart altında ve dünyanın neresinde olursa olsun, barışın hak ve özgürlüklerle sağlanabileceği düşüncesindeyiz. Dünyadaki bütün çatışma bölgelerinde çatışmaların temelinde genellikle hak ve özgürlük taleplerinin bulunduğu gözlenmektedir.

  Savaş dünyanın her yerinde yıkıma ve ölüme neden olmaktadır. Dünyanın her yerinde savaştan en çok çocuklar etkilenmektedir. Afrika’da, Filisten’de, Şengal’de ve dünyanın diğer yerlerinde yaşamını yitiren çocuklarla, Alyan, Ceylan Önkol, Enes Ata ve Eren Bülbül arasında temelde hiçbir fark yoktur.

 Türkiye farklı etnik, dilsel, dinsel ve kültürel dokulara sahiptir. Hukuksal düzenlemelerin de İnsanı ve doğayı temel alacak bir bakış açısı ve çoğulcu dokuyu göre temellendirilmesi gerektirir. Çoğulculuk, İHD’nin pek çok kez vurguladığı ve yansıttığı, “herkes farklı, herkes eşit” sloganında ifadesini bulur. Çoğulculuk aynı zamanda demokrasinin de temelidir. İHD demokrasi ile insan hakları arasında koparılamaz bir bağ bulunduğu düşüncesindedir. O nedenledir ki, İHD Türkiye’nin temel sorununun insan hakları ve demokrasi sorunu olduğunun altını çizmiş ve bu temel sorununun en önemli halkasının da Kürt sorunu olduğunu tespit etmekte ve kabul etmektedir.

TÜRKİYE’NİN BİR BARIŞ SORUNU VARDIR

 Türkiye, Kürt sorunu gibi temel bir sorunu; maalesef dünyanın birçok ülkesinde görüldüğü gibi diyalog ve müzakereye dayalı çatışmasız çözüm yöntemlerini kullanarak çözememiş bir ülkedir. Bu nedenle silahlı çatışmalar ülke içi ve ülke dışında devam etmektedir.

 Kürt sorununun çözümsüzlüğünün yarattığı silahlı çatışma hali, hayatın tüm alanlarını etkilemektedir. Halen Türkiye’nin içerisinde bulunduğu ekonomik kriz, Kürt sorununda yaşanan bu çatışmalı ortam göz ardı edilerek açıklanamaz. Devletin silahlı çatışma ve savaş halini sürdürmek için ülke içinde ve ülke dışında (Suriye ve Irak) yürüttüğü askeri faaliyetlerin ekonomik maliyeti oldukça yüksektir ve bu Türkiye bütçesini zorlamaktadır. Türkiye çok uzun yıllardır silahlı çatışma ortamını yaşamaktadır. Barış ve çözüm süreci olarak adlandırılan 2013-2015 tarihleri, çatışmasızlığın Türkiye toplumuna yaşattığı huzur dönemidir. Son üç yılda ise yaşanan silahlı çatışmalarda binlerce insan yaşamını yitirmiş ve yaralanmıştır.

 İHD verilerine göre 2015, 2016 ve 2017 yıllarında silahlı çatışmalarda 4.300 kişinin öldüğünü, 7.000 kişinin yaralandığını görmekteyiz. Bu tablo ağır insan hakları ve insancıl hukuk ihlalleri gerçekleştiğini göstermektedir.

Resmi makamların açıklamaları ise durumun daha da vahim olduğunu göstermektedir.

 TİHV Dokümantasyon Merkezi verilerine göre; sokağa çıkma yasaklarının  normalde  24 saat sürmesi öngörülürken süresiz(sona erdirileceği tarihin ucu açık bırakılarak) uygulanmaya başlandığı ilk tarih olan 16 Ağustos 2015’ten 1 Haziran 2018 tarihine kadar geçen süre içerisinde toplam 11 il ve en az 49 ilçede resmi olarak tespit edilebilen en az 314 sokağa çıkma yasağı ilanı gerçekleşmiştir.16 Ağustos 2015’te başlayan sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı il ve ilçeler ile kırsal bölgelerdeki silahlı çatışma halinin sonuçları oldukça ağırdır. Yüzlerce sivil can kayıplarının yanı sıra tahrip edilen yerleşim yerleri sonucunda yerlerinden zorla edilen yaklaşık 500 bin kişi bulunmaktadır.

 Kalıcı barış için çatışma nedenleri ortadan kaldırılmalıdır. Bunun için ilk yapılması gereken çatışmaların durması, sona erdirilmesi, diyalog yollarının açık tutulması, insan hakları ve demokrasi eksenli çözüm arayışlarına imkân sağlanmasıdır.

Türkiye’nin yönetim sisteminin otoriterleştiği koşulların ortadan kaldırılarak demokrasi ve insan haklarına dayalı yeni bir toplum sözleşmesi barıştan ve barışı savunmaktan geçmektedir.

İHD olarak, ülkemiz başta olmak üzere tüm dünyada barışın egemen olduğu bir yaşam için insan hakları mücadelemizi sürdüreceğiz."dedi.ŞEHİRDE BU HAFTA

adıyaman,şehirde bu hafta,ferhat vural,adıyaman valiliği,ihd